HASET: Çekememezlik demektir. Bir nevi Allah’ın kulları arasındaki taksimatına itiraz etmektir. Başkalarının sahip olduğu maddi manevi imkânları kıskanmaktır. Hasetçi ister ki, kıskandığı kimsenin elindeki nimetler kendisine intikal etsin. Veya kıskandığı kimse bu nimetlerden mahrum kalsın. Öyle ki onun ki onda dursun da sana da verelim deseler memnun olmaz. Kendisine bir şey verilmesin ama ondaki imkânlar mutlaka gitsin ister. Haset, ruhu kirleten bir kusur ve şerlerin en fenasıdır.
GÖKTE VE YERDE İŞLENEN İLK GÜNAHIN SEBEBİ HASETTİR.
Gökte işlenen ilk günah, iblisin Hz. Adem’i kıskanmasıdır.
Şeytan Hz. Adem’in tercih edilmesini kıskandı. Hz. Adem’e secdeye davet edildiği zaman haset ve kibri yüzünden isyan etti. Huzurdan kovuldu. İçi hasetle dolu olan şeytan, Hz. Adem ve Havva’yı yalanla yanılttı ve cennetten çıkarttı.
Hz. Adem şeytanın vesvesesiyle işlediği kusuru itiraf etti. Tövbe ile bağışlandı. Değeri yükseldi. Şeytan ise, isyanda ısrar ettiği için en alçak yaratık oldu. Hz. Adem’e duyduğu haset ve nefret hissi, tüm insanlığa yönelik bir eyleme dönüştü.
Yerdeki işlenen ilk günahın sebebi de haset ve çekememezliktir. Kabil kardeşi Habil’e duyduğu kıskançlık yüzünden yeryüzünde ilk cinayeti işledi. Haset şeytani bir huydur. Hasetçi de kötü ve çirkin kişidir.
HASET DUYGUSU HERKESTE VARDIR.
Her insan yaratılıştan bir haset, çekememezlik duygusu taşır.
Haset duygusu insan tabiatının derinlerine kök salmış ki, sökülüp atılması çok zor. Haset duygusunu bütünüyle yok etmek herkes için mümkün olmayabilir. Öyleyse bu kötü huydan aklın ve dinin buyruklarına uyularak korunulabilir ve baskı altında tutulabilir. Bir adamın imanı varsa hasedin ıslahı mümkündür. Ama imanı yoksa veya zayıfsa o kimsedeki haset duygusunun tedavisi mümkün olmaz. Bir adam Hasan-ı Basri’ye “mümin haset eder mi?” diye sordu. Hasan-ı Basri “elbette mümin de haset eder. Ancak içinden geçen bu çekememezliğe dilinle ve elinle katılmadıktan sonra o kadar zararlı olmaz.” ve devamla “Ey insanoğlu! Niçin kardeşini çekemiyorsun? Ona verilen onun hakkı ise Allah’ın ikram ettiği kimseye kızmaya ne hakkın var? Şayet o kimsenin elindeki hakkı değilse cehenneme girecek adamın nesine haset edersin?” (İhya Cilt:3, Sayfa:438)
Dinimiz hasedi haram kılmıştır. Peygamberimiz (S.A.V) “Bir kulun kalbinde iman ile haset bir arada bulunmaz.” “Ateşin odunu yakıp bitirmesi gibi haset de iyilikleri mahveder.” Buyurmuşlardır. Başka bir hadiste de “Dedikodunun peşine düşmeyin. Başkalarının kusurlarını araştırmayın. Birbirinize haset etmeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Kin gütmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeş olun.” Buyrulur. (Dini Kavramlar:209)
HASET EN ÇOK KISKANÇ KİŞİNİN KENDİNE ZARAR VERİR.
Az bela sanma efendi hasedi.
Mahveder hasetçiyi kendi hasedi (Muallim Naci)
Haset bir tür ruhi hastalıktır. Kıskanç kişi başkalarının kendinden üstün olmasına tahammül edemez. Kıskandığı adamın nimeti arttıkça, bir nevi ruhi bunalıma girer, sıkıntı içinde kıvranır. Kedersiz günü geçmez. Hasedin en mühim sebebi düşmanlık, bencillik ve kindarlıktır. Kin ise intikam almadan yatışmaz. Kıskandığı kimsenin bütün imkânlarını yok etmek, onu perişan halde görmek, hatta ümüğünü sıkıp öldürmek ister. Buna gücü yetmezse lanetler, belalar okur, haset ateşi içini yakmaya devam eder. Karşısındakinin perişanlığını isterken kendisi rezil rüsvay olur. Böyle çirkin ve şeytani huylu hasetçinin, kıskandığı kimseye de elbette zararı dokunur. Merhum Elmalılı Hamdi Yazır tefsirinde şu görüşlere yer verir: “Haset sadece temennide (içte) kalırsa, hasetçiye zararı olursa da başkasına zararı dokunmaz. Amma başkasındaki nimetin zevali için (eliyle, diliyle) bilfiil uğraşıp çaba sarfedilirse bu zulüm ve isyan olan haset olmuş olur. O vakit onun şerrinden Allah’a (C.C) sığınmak lazım gelir. Hasetçi artık hiçbir hak ve insaf tanımaz. Her türlü çirkin hileye başvurur. Her türlü sihri, sihirbazlığı göze alır. Şer yolların hepsini dener. Kıskandığı kimseyi helaka götürmeden teskin olmaz. Böyle öfkesi tuğyana (azgınlığa) dönenlerin şerrinden yaradana sığın.” (Hak Dini Kur’an Dili Cilt:9, Sayfa:6406)
Allah Teâla kıskançlığı tutan hasetçinin şerrinden kendi himayesine sığınılmasını emreder. Mümini Allah’ın himayesine sığındıran (Muavvizeteyn) NAS-FELAK sureleridir. Peygamberimiz (S.A.V) bu sureleri okumuş, ashabına (dolayısıyla bize) çokça okumalarını tavsiye etmiştir. Hz. Aişe’den nakledilen bir hadiste şöyle denmektedir: “Hz. Peygamber yatmadan önce iki elini açarak birleştirir, ellerinin içine “ihlas, felak ve nas” surelerini okuyarak üfler, sonra da başından ve yüzünden başlayarak elinin eriştiği kadarıyla bütün vücudunu sıvazlardı. Bunu üç defa yapardı.” (Fizilalil Kur’an Cilt:16, Sayfa:446)
HASET YÜKSELMEYE MANİ OLAMAZ.
Kur’an-ı Kerim’de Hz. Yusuf’un kıssasından (ahsenül kasas) en güzel kıssa olarak bahsedilir. Bu kıssada müminlere öğüt verilir, ibret gösterilir. (Yusuf Suresi:7) İnsanların kıskanması Allah’ın bir kimse için takdir ettiği nimeti engelleyemez. Peygamberimiz (S.A.V) duasında şöyle demiştir: “Allah’ım! Senin verdiğine engel olacak yoktur. Senin engel olduğunu da verecek yoktur. Kardeşlerinin kıskanması da Yusuf’un yükselmesine engel olamamıştır.” (Kur’an Yolu Cilt:3, Sayfa:254) Hz. Yusuf, haset yüzünden kuyuya atıldı, oradan çıkarıldı. Zindana koydular, oradan da kurtarıldı. Köle idi. Mısır’ın hazine bakanlığına yükseldi. Biraraya gelme ümidi kalmamışken ana babasına kavuşturuldu. Kıskanç kardeşlerin hasedi Hz. Yusuf’un yükselmesini engelleyemedi. Kur’an’da “Eğer Allah sana bir zarar vermek isterse, bu zararı ondan başka kimse geri çeviremez. Eğer Allah sana bir nimet ve bolluk ihsan etmek isterse onun sana gelmesine de hiç kimse engel olamaz.” (Yunus Suresi:107) Her konuşmasına “kardeşlerim” diye başlayan “tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak” diyerek birliği pekiştiren, geçmişte yaşanan birçok mağduriyetleri ortadan kaldıran, vatanı, milleti, ümmeti için birçok hayırlı işler yapan bir lidere reva görülen -öldürme dâhil- bütün ağır hakaretleri siyasi haset bağlamında değerlendirmek gerekir. Bütün kıskançlığı tutan hasetçilerden Allah bizi korusun.