Kabul edelim ki Avrupalıların kurduğu medeniyet –biz dâhil-bütün dünyayı etkiledi.
Adamlar çalışmışlar, bilim ve teknolojide son sürat ilerlemişler.
Ellerindeki servet ve teknoloji ile bütün dünyaya boyun eğdirmişler.
İcat ettikleri (tv, telefon vs.) elektronik ürünlerle her evin başköşesine oturmuşlar.
Paraları da çok kıymetli, doları, avroyu tanımayan yok.
Birleşmişler ve güçlenmişler. Yirmi sekiz ülke bir araya gelmiş “Avrupa Birliği” ni oluşturmuşlar. Elli üç ülke birleşmiş “Amerika Birleşik Devletleri”ni kurmuşlar.
Dillerini öğrenmek de her Türk çocuğuna mecbur tutulmuş.
İnsan hakları, kardeşlik, özgürlük, eşitlik, barış gibi sihirli ve güzel sözcükleri de sahiplenivermişler.
Ellerinde atom bombası ve kitle imha silahları var ki, bir düğmeye dokununca milyonlarca insan ölebilir, ülkeler, şehirler harabeye dönebilir.
AVRUPA MEDENİYETİ UĞRUNA
Geçmişte “karar verici konumda” olanlar Avrupa medeniyetinin büyüsüne kapıldılar.
Millete “yalan dünyanın cenneti”ni yaşatacaklarını sandılar.
Kendi milli kültürümüzü, mukaddes değerlerimizi kusurlu gördüler. Batının faydalı olanlarını, bilim ve tekniği yerine Avrupa’nın “alafranga” hayat tarzını dayattılar.
Ecdadımızı kötü gösterip kökümüzden, özümüzden nefret ettirmek için çok uğraştılar.
Bütün bu uğursuz baskılara rağmen Müslüman Türk kimliğimizi korumayı başardık elhamdülillah.
Batı sevicileri sayesinde tam yüz yılı aşkındır Batılı devletlerle iç içeyiz. Savunma (NATO) dahil her alanda Avrupa’yla iş tuttuk, fakat başımız esen bulmadı. Terör, cinayetler, sağ-sol kavgası, darbeler, çekilen acılar ve daha neler neler.
BİZİM AVRUPA’DAN ÇOK FARKIMIZ VAR
Bizim Milli bir kimliğimiz var, soyumuz sopumuz var. Milli bir kültürümüz var. Türk geleneklerinden taşınagelen adet ve örflerimiz var. Dinimiz, mukaddesatımız var.
İslam dini bizim Milli kültürümüzün ruhudur. İslamsız Türklük ruhsuz ceset gibidir.
Tarih okuyanlar bilirler; Bulgarlar, Asya’dan göçen Türk kavimlerindendir. 10.yüzyılda İslama girdilerse de, daha sonra Hıristiyanlığa döndüler ve Türklüklerini unuttular.
Macarlar ve Finler de Türk kökenli kavimlerdendir. Onlar da Hıristiyanlığı benimsemişler ve Türklüklerini kaybetmişlerdir. (Genel Bilgi Ansiklopedisi Sayfa:266-869)
UNUT(TUR)ULAN MİLLİ İDEALLERİMİZ
Kur’anı Kerim’de Maide Suresi’nin 54. Ayetinde geçen “Allah yolunda cihat eden, Allah’ı seven, Allah tarafından sevilen milletin kim olduğu yönünde Elmalı Tefsiri Cilt:3, Sayfa:1720 de” şöyle denilmektedir: “İslama önce Araplar hizmet etmiştir. Sonra bu hizmet Acemlere (İranlılara) geçmiştir. Onların yoldan çıkmaları üzerine İslama hizmet için Allah Türk milletini göndermiştir. İstanbulla ilgili –Hadisi Şerifle- övülen kahraman Türk milleti, İslama sayısız hizmetler etmiştir.”Elmalı Tefsiri: cilt:3 sayfa:1720)
İslamın kutsal mekanları asırlarca Türk kanıyla muhafaza edilmiştir.Bugün de İslam dünyasının perişan haline bakıp, İslama hizmetin Müslüman Türk milletinde devam etmekte olduğunu görüyoruz.
İLAYI KELİMETULLAH
Allah kelamı Kur’anı, İslamın yüceliğini, imanın kıymetini yaymaya çalışmak “İlayıkelimetullahtır.”(Yeni Lugat:264)
1071 yılında Alparslan Malazgirt savaşına çıkarken şöyle dua etmişti. “Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ey Allah’ım niyetim halistir, bana yardım et.”
Anadolu kapıları Müslüman Türk milletine “İlayıKelimetullah” ideali neticesinde açılmıştır.
Osman Gazi ölürken oğlu Orhan Gaziye yaptığı vasiyetinde “Bak Orhan, bizim davamız kuru cihangirlik davası değildir. Davamız Allah’ın yüce dini İslama hizmettir” demiştir. Cihan imparatorluğunun temelleri bu derin iman gücüyle atılmıştır.
KIZILELMA
Milli bir ideal olan “KIZILELMA” Türk cihan hâkimiyeti idealini sembolize eden bir kavramdır. Orta Asya Türkleri arasında doğmuştur. Farklı anlamalar olsa da Oğuzlar, Selçuklular,Osmanlılar tarafından Kızılelma ideali ile Türklerin cihan hâkimiyetinin gerçekleşeceği düşüncesinde birleşilir.
İstanbul’un fethi bir anlamda Kızılelma idealinin gerçekleşmesidir.
Kızılelma Osmanlı padişahlarınca da hükümranlık alameti sayılmış ve belirli dönemlerde Türk askerleri kızılelmayı dillerinden düşürmemişlerdir.(İslam Ansiklopedisi cilt:25 sayfa:559)
BUGÜN BATILILAR VE BİZ
Avrupayla yaklaşık yüz yıldan fazladır içli dışlı olduk. Milli ideallerimizi hafızalardan sildirttiler. Hatırlayıp ağzına alanları gerici veya faşistlikle yaftaladılar.
Bugün batılı devletlerin foyası ortaya döküldü. Savundukları değerlerden uzaklaştılar. Türkiye ve İslam âlemi üzerindeki kötü niyetlerini kendileri de saklamıyor. Artık rezil durumlarına tahammül edemeyip batılıları dost defterinden sildik.
Batılı devletlerin bizi kendi istekleri doğrultusunda yönlendirme gayretlerine direndik. Biz direndikçe de başımızı tehditlerden kaldıramadık. En son A.B.D başkanının “Rızık tanrısı” gibi bizi ekonomik olarak mahvetmekle tehdit etmesini hangi Türk içine sindirebilir.
Galiba onlar da bizi anlamaya başladılar. Emirler yağdırmanın, tehdidin faydasız olduğunu gördüler. Üstelik zalimliklerini, haksızlıklarını yüzlerine vurabiliyoruz. Gücüne tapınan Firavun karşısında Musa gibiyiz Elhamdülillah.
MİLLİ İDEALLERİMİZ BİZİM CAN SİMİDİMİZDİR
Milli, dini duygularımız canlı tutulmalıdır. Milli, yerli sözlerinden gocunanlar en berbat insanlardır.
İslam dininde sabit kaldığı müddetçe bu mert ve kahraman milletin şerefinin ezilmesine Allah (C.C) izin vermeyecektir.
Görkemli tahtımız her ne kadar gıcırdasa da
Bizim devletimiz kurtarır ancak bu dini sonunda
M.Akif Safahat:533
Mehmet Akif, Çanakkale savaşı sırasında Osmanlının istihbarat örgütü olan “TEŞKİLAT-I MAHSUSA” nın bir elemanı olarak “NECİD” çöllerindedir. Devletin istikbali ve ordumuzu arkadan vurabilecek isyan hareketlerini önlemekle görevlidir. Gözü kulağı Çanakkale savaşındadır. Süper güçlerin İstanbul’a hücumları karşısında endişelense de şöyle söylemiştir; “Düşmanların kuvvetleri müthiştir. Fakat iman ve hissimiz Türk kalesinin asla yıkılmayacağını söylüyor. İstanbul’un fethi bir “ilahi müjdenin” neticesi idi. O halde İstanbul Türk’ün kalacaktır.”
1916 da Çanakkale savaşının zaferle sonuçlandığı müjdesini alır, sabaha kadar uyuyamaz ve Allah’a şöyle yalvarır; “Allah’ım Çanakkale destanını yazmadan canımı alma”. Ve yazmıştır millete armağan etmiştir.( NecidÇöllerinde M.Akif Sayfa:36)
TÜRKİYE BİR KALEDİR
Bugün Türkiye batıla karşı bir settir, bir kaledir. Bu kaleyi çökertmek için haince içte dışta planlar yapılıyor. Bu kale tahkim edilmeli, güçlendirilmelidir. Bunu da ancak milletine düşkün, milli duyguları kuvvetli, bizi biz yapan değerlerin farkında olan, milletinin özelliklerini taşıyan kadrolar yapacaktır.
Unutulmasın ki bir oy bile bu kutsal kalenin güçlenmesine katkı verecektir.
Bizim ecdadımız(birinci dünya savaşına kadar) “DÜVELİ MUAZZAMA” idi. Yani A.B.D., Rusya, Çin, İngiltere ve Almanya gibidünyanın en güçlü devletleri arasındaydı.
Bugün de inşallah bunu başarabiliriz. Serveti, zekâyı, çalışmayı seferber edip, bilim ve teknikte ilerleyip süper güç olabiliriz.
Yeter ki “Milli bir idealimiz” olsun. Bu ideal ister “İlayıKelimetullah” olsun ister “Kızılelma” olsun.