Ramazan, Müslümanlar için bir festival değil, kendisiyle yüzleşme, iç dünyasını tazeleme ve yenilenme ayıdır. Her yıl müminlere rahmet, bereket ve mağfiret getiren bu ay, insanı değiştirmek ve dönüştürmek üzere gelir. Ancak son yıllarda, gerek ülkemizde gerekse İslam dünyasında, Ramazan'ın özünü kaybettiğimiz bir döneme girdik. Adeta Ramazan'ı değiştirmeye, onu kendi isteklerimize uydurmaya çalışıyoruz.
Ramazan, her sene Kur'an-ı Kerim'i yeniden hayatımıza taşır. Yeryüzünü bir mabede dönüştürür ve müminleri her anında ibadetle buluşturur. Aynı zamanda, iradelerimizi eğiten bir mektep görevi görür. İnsanı, beşeri arzuların esaretinden kurtararak gerçek özgürlüğe ulaştırır. Kardeşlik, dayanışma ve paylaşma gibi yüce değerleri bize yeniden hatırlatır.
Ancak, modern hayatın getirdiği telaş ve tüketim kültürü, Ramazan'ın bu deruni anlamını gölgede bırakmaya başladı. Özellikle son yıllarda, Ramazan'ı bir festival havasında kutlama eğilimi arttı. Gösterişli iftar programları, lüks davetler ve israfa varan sofralar, Ramazan'ın ruhaniyetini zedeliyor. Oysa Ramazan, israftan uzak durmayı, sadeliği ve paylaşmayı öğütler.
Ramazan'ın Özünden Uzaklaşma Tehlikesi
Maalesef, Ramazan'ın Kur'an ve sünnetle belirlenmiş sabitelerini göz ardı ederek, onu adeta bir eğlence ve gösteriye dönüştürdük. Büyük şehirlerdeki beş yıldızlı otellerde düzenlenen iftar programları, israfın boyutlarını artırken, Ramazan'ın manevi atmosferini de zedeliyor. İftar çadırları, başlangıçta yolda kalmışların ve ihtiyaç sahiplerinin bir araya geldiği yerlerken, şimdilerde bir gösteri alanına dönüştü. Bu durum, Ramazan'ın asıl amacından uzaklaşmamıza neden oluyor.
Ayrıca, Ramazan'da artan gıda paketleri ve yardım kampanyaları da sorgulanır hale geldi. Yardım etmek elbette önemli, ancak bunun insan onuruna yakışır bir şekilde yapılması gerekiyor. Bireylerin ihtiyaçlarını kendilerinin karşılaması, toplumsal dayanışmanın daha sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlayacaktır.
Ramazan'ı Aslına Döndürmek İçin Ne Yapmalıyız?
Ramazan'ı bir festival havasından çıkarıp, yeniden içe dönüş ve manevi yenilenme zamanı haline getirmeliyiz. İsraftan kaçınmalı, sadeliği ön plana çıkarmalı ve paylaşmayı özendirmeliyiz. İftar sofralarında gösterişten uzak durmalı, ihtiyaç sahiplerini unutmamalıyız. Ramazan'ın bize sunduğu bu ilahi fırsatı, kişisel ve toplumsal dönüşüm için en iyi şekilde değerlendirmeliyiz.
Bu duygularla, tüm İslam ümmetinin Ramazan-ı Şerifini kutluyor, bu mübarek ayın Kur'an ve sünnet çerçevesinde yaşanmasını temenni ediyorum.
Not: Bu yazıda Diyanet İşleri Eski Başkanı Mehmet Görmez'in açıklamalarından istifade edilmiştir.
