Hava çok soğuktu o akşam. Şeydişehir İHH Başkanı arkadaşım Ali Demirel’in davetiyle Beyşehir’e gidiyorduk. Emekli olduktan sonra‘iyilikten emekli olunmayacağı’ şuuruyla hareket etmeyi başaran birçok hayırsever gibi çalışan bir İHH gönüllüsü daha vardı aramızda: Nevzat kardeş…
Aracımızı kullanan Nevzat kardeşin gönlünden geçen, yatsı namazını Eşrefoğlu Camii’nde kılıp programın yapılacağı salona oradan geçmekti; lakin bunun için biraz geç kalmıştık.
Beyşehir Belediyesi’nin Beyşehir- Konya yolu çıkışında imar ettiği Kültür Merkezi önündeyiz. Beyşehir İHH’nın tertip ettiği ‘Yetim’ konulu bir programdı bu. Bu nedenle bina girişi programın temasına göre oldukça iyi seçilmiş resimler, afişler ve flamalarla süslenmişti.
Misafirlerini en güzel şekilde karşılayan başkan ve her yaştan hizmet gönüllüsü görevlilerin gülümseyen çehreleriyle son derece uyumlu sıcacık ilgileri, bina girişinin sol tarafında bir araç içinde hazırlanıp tam zamanında ikram edilen çaylar, bu dondurucu havayı fazlasıyla ısıtmaya yetiyordu.
Daha çok bayan misafirlerin ve gençlerin iştirak ettiklerini gördüğüm salon çok güzeldi; lakin havanın çok soğuk oluşundan olsa gerek katılım arzu edildiği gibi olmadığından neredeyse yarısı boştu.
Program, kendini iyi yetiştirmiş olduğu her halinden belli olan genç sunucunun davet ettiği hafızın tilavet ettiği ‘Duha’ suresiyle başladı. Ayetlerin meali sahneye anında yansıyor, bu sayede Rabbimizin Peygamberimiz Hz. Muhammed (as) şahsında onun aracılığı ile tüm insanlığa gönderdiği mesajın ne olduğunu anlıyordu insanlar.
Arif Nihat Asya merhum, Peygamberimiz için yazdığı ‘Na’t’ının bir yerinde sevgili Nebi’ye ‘Ey yetimler yetimi’ diye seslenmişti. Bu surenin altıncı ayetinde de Rabbimiz ‘Âlemlere rahmet olarak gönderdiğini’ beyan ettiği yüce elçisinin bu tarafına hitaben “O seni bir yetim olarak bulup sığınak olmadı mı?” diyerek müjdeler veriyor motivasyon sağlıyordu.
Yetim hassasiyetini iyi bildiğim İHH, bu program için“Yetim gülerse dünya güler” sloganıyla dikkat çekiyordu. Bizler şairin dediği gibi söz vadilerinde gezinirken‘Yetimler yetimi’ bir peygamberin ümmeti olmakla övündüğümüzü söylerdik zaman zaman;lakin İHH Konya Başkanı Dr. Hasan Hüseyin Uysal’ın, selamlama konuşmasında verdiği bilgiye göre halkı Müslümanbir ülke olarak yetim hamiliği bakımındandünya sıralamasındaki yerimizin sekizinci olduğunu öğreniyordum üzülerek.
Sonra Prof. Mustafa Ağırman Hoca, ‘Asr-ı saadetten günümüze yetim’ başlıklı konuşmasını yaptı. İlk defa dinlediğim Ağırman Hoca, soyadının hakkını vererek ağır ağırPeygamberimiz Haz. Muhammed (as)’ın doğmadan yetim olduğunu, altı yaşında da öksüz kaldığını, sekiz yaşına kadar dedesi Abdülmuttalip’in himayesinde, yirmi beş yaşına kadar da dört amcasından biri olan Ebu Talib’in korumasında yetiştiğini, hele ‘ikinci annem’ dediğiyengesi Fatıma’nın fedakârlığını ve vefatını anlatırken o dönemi adeta yaşıyor ve yaşatıyordu misafirlere.
Açılışta tilavet edilen ‘Duha’ suresi bağlamında Ağırman Hoca’nın ‘yetim’ konusundaki vurguları yerli yerindeydi. Suredeki bazı ayetleri zikrederek yetime hami olmanın Allah’ın ve Peygamber’in sünneti olduğunu ifade etmişti. Haz. Aişe’nin (ra) çocuğu olmadığını ama himayesine aldığı yetimlerle evini adeta bir yetimhaneye çevirdiği bilgisini de yeni öğrenmiştim.
Ağırman Hoca’dan ‘Yetimler yetimi’nin bugün sosyal yaralarımızın en büyüğüne dokunan bir sözünü de ilk defa duydum o akşam: Efendimiz (as) şöyle buyurmuş:
“Evlerimizin eksik fertleri yetimlerdir.”
Evlerimizin eksik fertleri…
Anlayıştaki muazzamlığa bakar mısınız?
Bugün kocaman evlerde yaşayıp da bakıma muhtaç annelerin, babaların tahammül edilmez bir yük gibi görülerek bakımevlerine gönderildiği, yapayalnız;herkese, her şeye soğuk aileler çağını yaşıyoruz.
Yetimi, evlerimizin eksik fertleri bellemek nerede biz nerede?
Yetime sahip çıkmak…
Anlıyorum ki asıl iyilik bu!
Her yerde hep iyilik bekliyoruz birilerinden; lakin formül belli:
Atalarımız ‘iyilik eden iyilik bulur’ diyor.
Yüce Rabbimiz şöyle buyruğu da kesin ve net: “Sevdiklerinizden infak etmedikçe asla iyiliğe eremezsiniz.” Al-i İmran/92
“İyilik yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa,(ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren, anlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, Allah’a karşı sorumluluklarını bilenlerin ta kendileridir.” Bakara/177
Bazı işlerden emekli olabiliriz; lakin iyiliğin emekliliği yok.
Kurtuluşumuz da huzurumuz da iyilikte.
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal/24 Şubat 2025