Hamza Resuloğlu
ALLAH’I UNUTTUK!
02 Aralık 2024 21:56ALLAH’I UNUTTUK!
ALLAH’I UNUTTUK!
Unutmak fıtri bir duygu ve insani bir özelliktir. Bazen unutmak büyük bir nimet olur ve hayatın devamına olağanüstü katkılar sağlar. Buna;çok sevdiği bir yakınının ölümünü unutmak, yürek yaralayıcı bir kem sözü hatırlamamak, kendisine yapılan kötülükleri ve başkasına yaptığı iyilikleri unutmak örnekleri verilebilir. Ancak bazı unutma çeşitleri vardır ki büyük felaket ve zararın sebebi olur. Onlardan biri de yaratıcısı olan Allah’ı unutmaktır. “Allah'ı unutan ve bu yüzden Allah'ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın” (Haşr, 19) ikazına sebebiyet verdiren unutmak ne kötü ve ne feci unutmaktır.
Allah’ı unutmak, insanın yaratılış amacını, Allah ile olan rabıtasını, O’na olan kulluk ve sorumluluklarını ihmal etmesi veya bu bilinçten uzak bir hayat sürmesi manasına gelir. Bu durum, insanınruhen, zihnen ya da fiilen Allah’tan uzaklaşmasıyla gerçekleşebilir ve kişinin manevi hayatında derin bir boşluk yaratır.
Bir seminerde kıymetli bir hocamızdan şu çarpıcı ve bir o kadarda ibretengiz menkıbeyi dinlemiştim. Biz menkıbeleri eğlenmek için değil, uyanmak, silkelenmek ve akletmek için dinleriz. Efendim hikâye şöyle. Batını bir mezhep Müslümanların bir çok yönüyle sembol olan 99 sayısını taklit edip etki alanını genişletmek ister. Önde gelen din bilginleri toplanır ve 99 sembolünü kendi meşreplerine uyarlamak için zihin jimnastiği yaparlar. Mezheplerinde bulunan ve önemli görülen tüm ibadet ve ritüelleri hesaplamalarına rağmen sayı 98 çıkmaktadır. Bu sayıyıne yapıp edip 99 sayısına tamamlamaları gerekmektedir. Ancak bir türlü bir madde daha ekleyecek bir şey akıllarına gelmez. Gece geç saatlere kadar düşünmelerine rağmen akıllarına bir şey gelmeyince uzanır yatarlar. Gece yarısı bilginlerden biri kan ter içinde kalkar ve derki: “Müjde buldum, unuttuğumuz ve hatırlayamadığımız maddeyi buldum.” Merak edip diğer bilginler onun etrafında toplanır ve pür dikkat onun vereceği cevaba odaklanırlar. Arkadaşları unuttukları ve hatırlayamadıkları maddeyi söyleyince hepsinde soğuk bir duş etkisi yaratır. “Evet biz birçok ritüel ve seremoniyi hatırlayıp yazdık ama Allah’ı unuttuk der.”
Bizim hikayemize ne kadarda benziyor değil mi? Bizde dini anlatanlar olarak tüm teknik hazırlıkları, diplomaları, sunumları, kıyafetleri ve dış hazırlıkları yapıyoruz. Diksiyon, beden dili, mimik ve el hareketlerini profesyonelce kullanıyoruz. Yüksek çözünürlüklü kameraları, montaj ve arka fonları, alt ve üst müzikleri hepsini hazırlıyoruz ama Allah’ı ve en önemlisi Allah’ın rızasını unutuyoruz. O yüzden tesir etmiyor konuştuklarımız. Üstelik Allah ile beraber başka şeyleri de unutuyoruz. Mesela nefsimizi, ailemizi, kendimizi, açmazlarımızı, aksaklıklarımızı onarmadan aleme nizamat vermenin çelişkisini tefekkür etmeyi unutuyoruz.
Allah için mektep medrese okunmayınca, Allah için toprağa ekin ekilmeyince, Allah için mal ve sermaye harcanmayınca, Allah için berrak kanlar dökülmeyince, Allah için meydanlara çıkılmayınca, Allah için ekranlara ve kameralara poz vermeyince, Allah için masaya oturmayınca, Allah için tenhada göz yaşı dökülmeyince, Allah için şehvet ve şöhretten sakınılmayınca, Allah için kardeş olunmayınca, Allah için sevmeyince, Allah için buğz etmeyince, Allah için alınıp onun için verilmeyince, Allah için öfkesini yutmayınca, ve “muhlisine lehuddin” olarak sadece din Allah’a has kılınmayınca söz yavanlaşıp kısırlaşıyor. Sözün etki alanı ve sınırı daralıyor. Gırtlaktan yukarı söylenen sözler yürek ülkesine artık dokunmuyor.
Allah’ı bulan neyi kaybeder ki, onu unutan neyi bulur? Onun rızasını bulan insanların gönül frekansını yakalar. Allah razı ve hoşnut olduğu lisanın tesirini yüreklere nakşetmeye kadirdir. Ancak onu unutan, rızasını unutan, onun rızasını hikâyede olduğu gibi son sıralara hapseden biri çok şey kaybetmiş, her iki dünyanın müflisi olmuş demektir.
Rabbim bizi her işinin başına rızasını yerleştiren, Rabbini unutmayıp, Rabbin ’de kendisini unutmayacağı kullarından eylesin. Gafil davranıp mabudunu ve maksudunu son sıralarda hatırlama bedbahtlığından cümlemizi muhafaza eylesin. Rabbimrızasını Sertaç, sevgisini ilaç, kıyamını miraç, sevgisini minhac edenlerden kılsın.
Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
Harcanmayan Kaç Hocamız Kaldı?
17 Kasım 2024 21:56
Tarih Üzerine Mülahazalar
04 Kasım 2024 21:56
Her Hesabın Üstünde Bir Muhasip Var!
04 Kasım 2024 21:56
YAHYA ŞEHİD OLUR, TUFAN DİNMEZ!
04 Kasım 2024 21:56
ÖMÜR BOYU BOYKOT
11 Ekim 2024 21:56
NEBEVİ ŞAHSİYET İNSAŞINDA MERHAMETİN ROLÜ
18 Eylul 2024 21:56
DİNDARLIĞINLA GURURLANMA!
07 Eylul 2024 21:56
KABİR KOMŞUNUZU HİÇ MERAK ETTİNİZ Mİ?
24 Ağustos 2024 21:56
ÜÇ SEVGİNİN ÖNÜNE BAŞKA ŞEYLER GEÇİRMEYİN!
17 Ağustos 2024 21:56
PİRE KANININ HÜKMÜ!
10 Ağustos 2024 21:56
SEYDİŞEHİR’E VEDA EDERKEN!
18 Temmuz 2024 21:56
2024 HACCININ ARDINDAN
13 Temmuz 2024 21:56
Atanmış, Adanmış ve Dadanmışlar!
14 Nisan 2024 21:56
Kim Cebrail’e Düşmansa!
18 Mart 2024 21:56
Sen Ramazan’a Şahid Ol ki, O’da Sana Şahid Olsun
09 Mart 2024 21:56
KANDİL GECELERİNE FARKLI YAKLAŞIMLAR
23 Şubat 2024 21:56
Olanda Hayır Vardır
10 Şubat 2024 21:56
DİYARBAKIRLI RAMAZAN VE İZMİRLİ GARİBAN!
03 Şubat 2024 21:56
Kime Beddua Edilir?
31 Ocak 2024 21:56
Dertsiz Dava Olurmu?
25 Ocak 2024 21:56