banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

“Felaketin büyümesine hileli inşaatlar sebep oldu.”(*)

“Felaketin büyümesine hileli inşaatlar sebep oldu.”(*) 

20 Şubat 2023
“Felaketin büyümesine hileli inşaatlar sebep oldu.”(*)

6 ŞUBAT 2023 DEPREMİ

1939’daki Erzincan Depreminde dönemin gazeteleri şu başlığı atmıştı: “Felaketin büyümesine hileli inşaatlar sebep oldu.” Bugün de görüyoruz ki aynı sorun devam etmekte.

O yıldan bu yana yapı stokumuzu deprem şartlarına göre yapsak demek ki can kaybımız ya çok azalacak ya da olmayacaktı. Türkiye bir deprem ülkesidir ve deprem tehdidi altındadır.

Bu tehdide karşı yapmamız gereken en öncelikli savunma “güvenli bina” yapımıdır.

Türkiye’deki deprem yönetmeliği ilk kez 1947’de İtalya’da kullanılan deprem şartnamesi esas alınarak hazırlanmıştır. Ülkemizde bugüne kadar 1947, 1953, 1961, 1968, 1975, 1998, 2007 ve 2019 yıllarında deprem yönetmelikleri güncellenerek yenilenmiştir.

Depremlerde binalarımızın yıkılarak can kaybına sebebiyet vermesini üç temel sebebe bağlayabiliriz;

  1. Zemin Zafiyeti

Binalarımızı yaparken ilk şart zemin etüdünün sağlıklı yapılmasıdır. Zemin ile bina barışık olmazsa, birbiri ile bütünleşmezse, kavgalı olursa o bina ayakta duramaz. Bu aslında siyasal hareketlerde de böyledir. Tabanı (zemin) ile tavanı (bina) barışık olmayan ya da zaman içerisinde arası açılan siyasal hareketler iflas etmeye, yıkılmaya mahkûmdurlar.

  1. Malzeme Zafiyeti

Daha açık tabiriyle malzemeden çalmaktır. Binanın taşıyıcı unsurları olan kolon, kiriş ve benzeri elamanların yapımında kullanılan çelik ve betonun ideal ölçüde kullanılmamasıdır. Bunlar yapılırken mühendislik hizmetinin optimum seviyede olması gerekir.

  1. İşçilik Zafiyeti

Yeterli miktarda ve uygun çelik ve beton varken işçilik kusurlu olursa, mesela demir bağlama uygun olmazsa, beton vibratör ile sıkıştırılmazsa, betonun piriz (katılaşma) alma şartları ve süresi uygun olmazsa bu yapıdan optimum fayda beklenemez.

İşçilikte zafiyetin oluşmaması için de binanın başında mesul mühendis tam zamanlı olarak yakından takip etmelidir. Hatta bu da yetmeyip belediyenin teknik elemanları rastgele ve aniden binaları denetlemelidir.

Aslında mühendislik hizmetleri alanında ülkemizde yeterli donanımda teknik elemanımız fazlasıyla mevcuttur. Bunun yanı sıra dünya çapında inşaat işleri yapan firmalarımız da var. Fakat maalesef ülkemizde çıkarılan mevzuatlar yeterli olmasına karşın bu mevzuatların tatbiki ve takibi yetersiz olduğu için ülkemiz sahip olduğu bu teknik donanımdan yeterince yararlanamamaktadır.

Bu binaların yapımına izin ve ruhsat veren, kontrol ve takip eden belediyelerdir. Teknik alanda bir eğitimi olmayan belediye başkanları, belediye mühendislerine “yapıver, ediver, bir şey olmaz” gibi şeyler diyememelidirler. Bunun için Belediye Başkanları seçildikten sonra bu ve benzeri teknik hususların temel ilkelerinin künhüne vakıf olacak şekilde bilgilendirme programına tabii tutulmalılar. Maalesef belediyelerde aşağı yukarı her toplantıda plan tadilatı yapılır, yoğunluk artışı yapılır, kat artışı yapılır. Bunlar da genellikle bu alanda herhangi bir eğitimi olmayan meclis üyeleri tarafından onaylanır. Bunlar kurumsal bir mantıkla düzenlenmelidir.

İTÜ’nün Kahramanmaraş Depremi ile ilgili hazırladığı rapor şu gerçekleri ortaya koyuyor ki bunlar yukarıda yazdıklarımızı da teyit eder durumadır; “Doğu Anadolu Fay Hattı üzerindeki on ilde çok sayıda betonarme bina yıkılarak enkaz haline gelmiştir. Yıkılan binaların enkaz haline gelmesi hususunda birçok parametre etkin olmakla beraber binaların yaşı, temellerin oturduğu zeminlerin taşıma kapasitelerinin düşük olması, inşaatlarda kullanılan malzeme kalitesinin, kolonlar ve kirişlerin en kesit boyutlarının ve donatı miktarlarının yetersizliği, inşa edildiği yıllarda yürürlükte olan yönetmeliklere uygun olarak taşıyıcı sistem elemanlarının inşa edilmemiş olmaları, diğer yapım kusurları ile bitişik nizamda inşa edilen binaların kat seviyelerinin farklı olmaları gibi hususlar en belirgin yıkım nedenleri olarak görülmüştür… Depremlerden etkilenen ve 13,5 milyon kişinin yaşadığı 10 il için, AFAD tarafından 2019-2021 yılları arasında hazırlanan, İl Afet Risk Azaltma Planlarında yapılan tespitler ve öngörülerde, kentlerin büyük bir kısmının gelişmeye elverişli olmayan zeminlerde olduğu ve bu alanlardaki eski ve zayıf yapı stokunun yenilenmesi gerekliliğinin altı çizilmiştir. Mevcut yerleşim alanlarının yer seçimi kararları ve özellikle son 50-60 yıllık hızlı şehirleşme sürecinin beraberinde getirdiği imar ve yapı uygulamaları, imar planlarının hazırlanması ve onaylanması süreçlerindeki yetki ve sorumluluklar, imar aflarının ve beraberindeki yüksek riskli yapı stoku ve mevcut yapı denetim problemleri olarak sıralanmaktadır.”

Bu rapor yukarıdaki tespitlerimizi desteklemekle beraber şunları da ortaya koymaktadır;

Yapıları ovalara, alüvyon (kil, kum, çakıl gibi malzemelerin akarsular tarafından taşınarak gelmesi ve birikmesiyle oluşan tortular) bölgelere değil dağlara doğru sert zeminlere yapmalıyız.

“Yeryüzü sizi sarsmasın diye (Allah) yeryüzünde sağlam/sabit dağları yarattı…” (Nahl 15)

“Biz, yeri bir beşik, dağları da (yeri dengede tutan) birer kazık yapmadık mı?” (Nebe 6,7)

Elbette dağlarda da fay hattının geçtiği yerlere dikkat etmek gerekir.

Bütün bu olanlar şunu da ortaya koymuştur, imar affı denilen bir olay olmamalı hatta imar affından yararlanan binaların fenni gereksinimler yönünden geri dönüp yeniden incelenmesi gereklidir. Eğer binanın mukavemeti sakat ise iskân (oturma) ruhsatı iptal edilmelidir.

Teknik imkânlardan yararlanılan yerlerde depremin yıkıcı olmadığına şahit olduk. Özellikle şehir hastanelerine konulan “sismik izolatörler” sayesinde yıkım olmamış hatta ameliyatlar bile devam edebilmiştir. Zemindeki kolonlara yerleştirilen bu sismik izolatörler depremin darbesinin absorbe ediyor, sönümlüyor, binaya tesir gücünü azaltıyor ve yıkıcılığını ortadan kaldırıyor. Bu aparatı bir bakıma araçlardaki amortisörlere benzetebiliriz. Bölgedeki TOKİ konutları da bize güzel bir örnek teşkil etmektedir demek ki isteyince yapılabilmektedir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın son yaptığı açıklamada şunları söylemiştir ; “Bölgedeki inşa ve ihya süreci bilimsellik ilkelerine göre yapılacaktır. Yapılar 3-4 katı geçmeyecektir. Yerleşim yerleri ovalarda dağlara doğru kaydırılacaktır. Bir yıl içerisinde bu bölge imar ve inşa edilecektir. Asrın felaketini asrın dayanışması ile aşacağız Allah’ın izniyle.

Allah devletimize, milletimize güç, kuvvet, sabır versin. Bu büyük felaketten devlet, millet hepimizin gerekli dersi alması duası ve ümidi ile.

(*)Not.  Konunun ehemmiyetinden dolayı Makalede Uzman kişiden bilği alınarak kaleme alınmıştır.

 Makalenin devamında sırası ile  "Depremde  STK lar"  ve  " Seydişehir de  hileli inşaatlar  var mı ! ?? konuları işlenecek.

banner205

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.