ODTÜ Robotik ve Yapay Zeka Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Merkezi (ROMER) Müdürü ve Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erol Şahin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, merkezin geçen yılın başında resmi olarak kurulduğunu belirtti.
Disiplinlerarası bir alan olan robotik ve yapay zeka teknolojilerinin çok hızlı ilerlediğine işaret eden Şahin, "Bu alan, bir anlamda yeni bir devrim yaratıyor. Çünkü sadece bir sektör değil, değişik birçok sektörü kökünden değiştirecek paradigmalar geliştiriliyor. Merkezimizde, Türkiye'de ve dünya çapında robotik ve yapay zeka araştırmalarını üst seviyeye çıkarmak için çalışmalar yürütüyoruz." dedi.
Robotiğin, geleceğin kilit teknolojilerinden biri olduğunun dünya çapında kabul edildiğini, belirsizliğin ise sadece hangi ülkelerin bu teknolojilerde öne çıkacağı konusunda olacağını vurgulayan Şahin, bu kapsamda ROMER'de robotik ve yapay zeka teknolojileri konusunda yetişmiş insan gücünü artırmak için çalışmalar yürütüldüğünü söyledi.
ROMER'in desteğiyle lisansüstü robotik programları açarak bilgisayar, makine, elektrik-elektronik ve havacılık mühendisliği gibi değişik disiplinlerden öğrencilere robotik eğitimi vermeye başladıklarını belirten Şahin, robotik sistemlerin önemini şöyle anlattı:
"Robotik sistemler, çevresini fiziksel olarak etkileyebilirken aynı zamanda da programlanabilen sistemler. Şu anda robotik sistemler, daha çok fabrikalarda montaj hatlarında başarılı bir şekilde kullanılıyor, ancak gündelik hayata da girmeye başladı. Otonom araçlar, otonom İHA'lar, evlerdeki süpürgeleri görüyoruz. Robotlar, yakın zamanda evde fiziksel olarak yaptığınız birçok işi insanlardan devralma potansiyeline sahip. Robotik, belki bilgisayarlardan daha yavaş bir şekilde hayata girecek çünkü, fiziksel etkileşimi daha zor bir mecra. Son gelişmelerle mekatronik, fiziksel yapı ve yapay zekadaki bütün parçalar bir anlamda üst üste birbirine oturuyor ve belki 10 yıl içinde robotik konusundaki dünya pazarının 10 kat artacağı öngörülüyor."
Fabrikaların üretkenliğini artırabilecek potansiyele sahip
ROMER'de dünyadaki gelişmeleri takip ettiklerini ve 100'e yakın robot platformu üzerinde çalıştıklarını bildiren Şahin, bu sebeple daha fazla öğrenciye ihtiyaç duyduklarını vurguladı.
Doç. Dr. Sinan Kalkan ile geliştirdikleri "kalfa robot" hakkında bilgi veren Şahin, TÜBİTAK'tan iki ayrı proje kapsamında destek aldıklarını kaydetti.
Montaj hatlarında halihazırda robotik manipülatörlerin belli işleri yaptıklarına işaret eden Şahin, ancak bu sistemlerin, işçilerin yapabildiği tüm montajları yapabilecek yetkinlikte olmadığını belirtti.
Montaj hatlarında her işçinin üzerine düşen montaj işlemini yapabilmesi için sınırlı bir süre olduğunu aktaran Şahin, şöyle devam etti:
"Bu sürenin sonunda montajı tamamlanan parça ilerler ve yerine yeni bir parça gelir. Montaj sırasında işçilere gerekli parça ve aletleri doğru zamanda uzatarak, örneğin 60 saniyede yapılan işi 50 saniyeye indirebilecek, bir yardımcı robot geliştirmeyi hedefliyoruz. Bu tür kalfa robotların kullanımı işçilerin verimini artırarak, üretimi hızlandırabilir. Kalfa robotların geliştirilmesi için yapay zeka teknolojileri, insan-robot etkileşimi teknolojilerine ihtiyaç var. İşçinin hareketlerini izleyerek, montaj sürecini yapay zeka teknolojileri ile takip edecek robot, sırası geldiğinde işçiye parça ve alet vererek ona yardımcı olabilecek."
İşçilerin her insan gibi sosyal bir varlık olduğunu ve sosyal etkileşime ihtiyaç duyduğunu dile getiren Şahin, "İşçilerin sosyal eksiklik hissetmemeleri için bu robotların işçiyle belli bir sosyal iletişim içinde olması gerekiyor. Çalışanların, uzun vadede robottan sıkılmaması ve beraber iş yapmaktan hoşnut olması lazım." dedi.
"Canlandırma sistemlerinden alınarak robotlara uyarlanıyor"
Şahin, fabrikalarda insansı özellik kazandırılmış robotik manipülatör teknolojilerinin henüz mevcut olmadığını, projelerinde bir ilki gerçekleştirmek için araştırma yaptıklarını dile getirdi.
İnsan iletişiminde sözsüz ipuçları bulunduğunu anlatan Şahin, "Örneğin konuşurken karşıdakinin başını sallaması, bakışları, nefes alıp vermesi iletişim için gerekli. Bunlar olmadığı zaman iletişim, zombi algısı ile ürkütücü bir hal alabilir. Görünüşten daha önemlisi hareket. İşte biz de insan iletişimindeki bu temel kavramları robotlara uyarlıyoruz. Belli belirsiz de olsa robotlara insansılık, canlımsı yetenekler kazandırıyoruz. Çizgi filmlerdeki animasyon prensiplerini alıp robotlara uyguluyoruz. Yani bu alandaki bazı fikirler esasında bu canlandırma sistemlerinden alınarak robotlara uyarlanıyor." değerlendirmesini yaptı.
Erol Şahin, kalfa robotlara kazandırdıkları özelliklere ilişkin, şunları kaydetti:
"Kalfa robot kolumuza kuğu görünümü verdik. Yaptığımız deneylerde şunu gördük, 'canlımsı' yetenek kazandırılan bu robot kolun insanlara doğrultulması doğrudan insanın üzerinde olumlu bir etki yaratıyor ve böylece robota bir yakınlık oluşuyor. İkincisi, robota nefes alıp verme hareketi de kazandırdık. Robotun bu şekilde nefes alıp veriyormuş hissi veriyor olması insanlarda güven oluşturuyor ve robotun daha akıllı olduğu yönünde bir his veriyor."