Medreseler, Osmanlı Eğitim Sistemi içerisinde günümüzün orta dereceli okulları ile yüksek öğrenim kurumlarına karşılık gelmekteydi. Geleneksel eğitim kurumları olan bu yapıların zamanın şartlarına göre kendilerini çeşitli saiklerle güncelleyememeleri ve açılan modern eğitim kurumlarının yanında ikinci planda kalmaları sonun başlangıcı oldu. Modern Türkiye’nin inşası sürecinde milli dil, milli tarih, milli sanat yani topyekûn milli kültürün gelişmesi önünde Medreseler büyük bir engel olarak düşünüldü. 3 Mart 1924 günü TBMM’de kabul edilen 430 sayılı kanun ile Türkiye’de bütün eğitim öğretim kurumları Maarif Vekâletine (Milli Eğitim Bakanlığı) bağlanmış, Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti veya özel vakıflar tarafından idare edilen bütün Medreseler ve okullar Milli Eğitim Bakanlığına devredilmişti. Cumhuriyet idaresi, Türk İnkılabının en önemli taşıyıcılarından olan eğitim alanında da keskin bir irade ortaya koyacaktı. Yasanın uygulanmasıyla ilgili olarak Maarif Vekili Vasıf Bey’in 11 Mart 1924’te verdiği emirle Medreselerin iptidai kısımları kapatılmaya başlandı. Meclisin bütçe görüşmelerinde medreseler konusunda bir tahsisat koymaması, ödenekten yoksun kalan medreselerin lağvı sürecini hızlandırdı. Bu durum tüm yurtta olduğu gibi Seydişehir’deki medreseleri de yakından etkiledi.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu üzerine “Mazinin Darül irfanı olan Medreselerin Muhasebe-i Hususiyeye mal edilmesi için” 1925 yılı Aralık ayında Seydişehir Kaymakamı Hami Beyin Başkanlığında bir komisyon oluşturulmuştu. Komisyonun diğer üyeleri ise Seydişehir Müftüsü İsmail Hakkı Efendi (Kolluoğlu), Öğretmen Mazharzade Rüştü Bey (Ergen) ve Muhasebe-i Hususiye Memuru Hüseyin Efendi idi. Komisyon marifetiyle Seydişehir kent merkezindeki ve bağlı köylerdeki medreseler bizzat incelenerek harap haldeki binaların birer haritaları tanzim edildikten sonra, heyet görüşü rapor halinde valilik makamına takdim edilmişti. Bir an evvel bu binaların arsalarına asri ne gibi yapılar yapılacağına ise halk karar verecektir denilerek süreç esnek bir şekilde yönetilmeye çalışılmış, gelebilecek tepkiler hafifletilmek istenmişti.
Medrese arsalarının Özel İdare’ye devrinden sonra 1926 Aralık ayı içerisinde sıra ihale usulü ile bu gayrimenkullerin satışına gelmişti. Seydişehir merkez ve bağlı köylerindeki Medrese arsalarının satış bedelleri şöyledir: Hacı Abdullah Efendi Medresesi iki bin yirmi, Hacı Tevfik Efendi Medresesi altı yüz otuz Beş, Hacı Şerif Ali Efendi Medresesi yüz elli, Karaviranlı Hafız Ali Efendi Medresesi iki yüz üç, Dalaymanlı Ahmet Efendi Medresesi otuz, Orta Karaviranlı Hatip Mehmet Efendi Medresesi otuz, Gencekli Hafız Mehmet Efendi Medresesi yirmi bir, Çarşılı Sadık Efendi Medresesi seksen buçuk, Aşağı Karaviran Medresesi on altı lira yirmi beş kuruş ve Rasih Efendi Medresesi on altı liraya talipleri uhdesinde tekrar etmekle ihaleleri yapılmıştır. Böylece satışı yapılan 10 Medrese arsasından toplam 3201 Lira 75 kuruşluk gelir elde edilmiştir. Medreselerde bulunan kitaplar ise ya çeşitli vakıfların tasarrufuna geçmiş yahut da şahıs ellerinde dağılıp gitmiştir. Buna mukabil Cumhuriyet Türkiye’since Seydişehir kent merkezinde ilk inşa edilecek eğitim kurumu olan Seydişehir Merkez İlkokulu binasının yapımı 1939 yılında tamamlanacaktır. (Babalık,18 Kanunu evvel 1925,Yıl 15,Sayı 1976; Babalık, 16 Kanunu evvel 1926, Yıl 16,Sayı 2267,sayfa 2; Resmi Gazete, 6/3/1340,Sayı,63; Ercan Arslan, Seydişehir Kazasında İlköğretim Kurumları 1876-1940,Konya 2017)