- "Eskiden 8 saat çalışıp yorulmuyordum, şimdi yaşlılıktan kaynaklı 2 saatte yoruluyorum. Ömrüm oldukça devam edeceğim. Herhalde benim buradan cenazem çıkacak. Çünkü çok seviyorum. Bu benim bir hobim. Ben usta görmedim, kendime de usta demiyorum. Burası benim dünyam"
Konya'da, müziğe olan tutkusunu atölyeye taşıyan ud ve tambur ustası Osman Eşen'in (76) el yapımı enstrümanları, yurt içinde ve dışında müzisyenler tarafından tercih ediliyor.
Gençliğinde, ud ve tambura duyduğu ilgiyle bu enstrümanları icra etmeye başlayan ve musiki cemiyetlerinde de çalan Eşen, asıl mesleği öğretmenlikten 1993'te emekli olduktan 5 yıl sonra hobi olarak atölye kurdu.
Müzisyen arkadaşlarının teşvikiyle başladığı işte ustalaşan Eşen, zaman içerisinde ünü ülke sınırlarını da aşınca taleplere yetişemez duruma geldi. Eşen, ağaçları 23 yıldır hünerli elleriyle, dinleyenleri mest eden müzik aletlerine dönüştürüyor.
Kalan ömrünü adadığı ve "dünyam" dediği atölyesinde eskisi kadar üretim yapamasa da kalite, disiplin ve titizlikten taviz vermeden müzik aletleri yapan Eşen, üretimi biten enstrümanlarından tam anlamıyla içine sinmeyenleri müşterilerine sunmuyor.
Eşen, AA muhabirine, ud ve tambur sesini, çocukluğunda ilk defa radyoda duyduğunu ve gençlik yıllarına kadar aşık olduğu bu enstrümanların neye benzediğini bilmediğini söyledi.
Öğretmen olduktan sonra ilk enstrümanını aldığını belirten Eşen, sonrasında müziğin hep hayatının merkezinde yer aldığını ifade etti.
Müziğin kendisi için bir tutkudan daha fazlası olduğunu kaydeden Eşen, "İnsanın, müziği sevmesi lazım. Ondan önce insanı sevmek lazım. O sana her şeyi verir. Müzik ruhun gıdası derler. Bunu ben demiyorum, eskiden beri söylenen bir şey. Eskiden hastalara bile bazı şifahanelerde değişik makamlarda ney, ud, tambur sesi dinletirlermiş. Ben de üzüntüye, sıkıntıya düşsem hemen tamburumu alırım elime. On dakikada ruhum dinlenir." diye konuştu.
- "Rüyamda sapını takarım, sesini ayarlarım"
Yüzlerce hassas hesaplama ve ince işçilikle ortalama 20 günde yaptığı enstrümandan yankılanan nameleri dinlemenin, kendisine tarifsiz duygular yaşattığını vurgulayan Eşen, şöyle konuştu:
"Önce kaliteli ağaç bulacaksın. Sazın gövdesi, ceviz, maun, kelebek ve venge ağaçlarından güzel olur. Gövde kapağının da ladin ya da köknar olması lazım. Kırk ölçüp bir yapacaksın. Denge çok önemli. Ağacı birleştirip, önünü arkasını denk getirinceye kadar binlerce işlemden geçiyor. Şu sazı bir insan yapıyor ve bundan çok değişik, olağanüstü sesler çıkıyor. İşte ben buna hayranım. Anlatılacak gibi bir şey değil. Ben, fevkalade müthiş bir zevk alıyorum. Bu benim rüyama bile giriyor. Rüyamda sapını takarım, sesini ayarlarım. 'Yaşın 76, ne rüyası?' diyebilirler ama giriyor işte. Öyle bir haz veriyor bana."
Eşen, Türkiye'de birçok yerin yanı sıra yurt dışında İtalya, Yunanistan, Fransa, Moldova, Almanya gibi birçok ülkeye de yaptığı enstrümanları gönderdiğini aktararak, bugüne kadar da müşterilerinden hiç şikayet almadığını dile getirdi.
Önemli bir sağlık sorunu bulunmadığını anlatan Eşen, "Eskiden 8 saat çalışıp yorulmuyordum, şimdi yaşlılıktan kaynaklı 2 saatte yoruluyorum. Ömrüm oldukça devam edeceğim. Herhalde benim buradan cenazem çıkacak. Çünkü çok seviyorum. Bu benim bir hobim. Ben usta görmedim, kendime de usta demiyorum. Burası benim dünyam." diye konuştu.