AZIK ATMA Ayşe ÜNÜVAR
“En büyük asker bizim asker”
Eskidendi, eskimeyen zamanlardan, dağların dağlara kavuştuğu, insanın insanı anladığı, yürekçe konuşulduğu zamanlardan…
Vatan nöbeti yüreklere düştüğünde başka çarpar Mehmet’in yüreği. Her Türk genci askerlik dönemi geldiğinde heyecanla hâkî elbiseyi giymeyi bekler. Mehmetçik olmanın onuru ta çocukluktan süsler düşlerini. “Kızlar gelin, oğlanlar asker olacağız.” der sorulunca. Asker olmak, milletimizin alın yazısı ve baş tacıdır. Bundan dolayı mahallede, köyde, şehirde askerlik dönemi gelen gençler için toplu etkinlikler yanında aile içinde de coşkulu kutlamalar yapılır. Törenleşen bu kutlamalar kimi zaman asker kına gecesi (çetnevir), kimi zaman yemekli programlar, kimi zaman geleneksel oyunların yer aldığı geceli gündüzlü eğlencelerdir. Bir evden asker gidecek mi gencin yakın arkadaşları toplanır ve eğlence düzenler. Bu kutlama kimi zaman oldukça geniş tutulur ve kadınlar da kutlamaya eşlik eder. Askere gidecek gence davullu zurnalı kına gecesi yapılır. Gençler bu gece eğlencesinde ellerinde ay yıldız bayraklarla doyasıya eğlenir, geleneksel oyunları icra ederler. Tahta kaşıklarla sabahlara kadar oynayan gençler askere gidecek genci hiç oturtmazlar. Vatan nöbetine düğüne gider gibi uğurlanmak ister her Mehmetçik. Eğlencede çerez, bisküvi, lokum dağıtılır konuklara. Herkes yer içer, eğlenir. Çay veya meyve suyu ikramı olur, bazı yörelerimizde şerbet de dağıtılır. Eğlencenin sonunda askere gidecek genç, bir sandalyeye oturtulur ve kucağına al bir örtü serilir. Arkadaşları gencin çevresinde hem oynar hem al örtünün üzerine para atar. Davetliler de güçleri yettikçe taze askerin al yazmasına para atarlar. Bu esnada davul ve zurna çalınıyor, bir köşede diğer gençler oyuna devam ediyordur. Sonra al örtünün içine atılan armağanlar toplanır, asker gencin eline kına yakılıp al örtü ile bağlanır, türküler söylenerek eğlence sona erer…
Asker ocağına kutsiyet atfeden halkımız, bu gidişi kutlu bir törene çevirir. Asker ocağına peygamber ocağı der büyükler. Ocağa teslim olmak komutanları ata, askeriyeyi de evi bilmek anlamı taşır. Asker eğlencelerini ziyadesiyle yapmayı herkes görev edinir. O şehrin, o köyün, o mahallenin askerleri, evlere yemeğe davet edilir. Herkes üç beş kuruş para katar yeni askerin cebine. Mendil, çorap, çamaşır, şeker, bisküvi paketleri götürülür gencin evine. Asker gideceği gün, o şehir coşkuyla ayağa kalkar, davullu zurnalı uğurlanır askerler. Asker evleri, sokaklar, arabalar bayraklarla donatılır. Şehirler düş görür gibi ay yıldızın gölgesine sığınır. Bayrağa gönül verenlerin Mehmetçik olma duası unutulmaz. Askere gitmek her Türk genci için onurdur. Eskiden askerliğini yapmayana kız bile vermezlerdi, denilir halk arasında. Genç, asker ocağında çok şey öğrenir ve kendini geliştirir. Askere giden her gencin kalbinde, vatan sevgisi yanında şehit olma tutkusu da yatar…
Gençler asker ocağına teslim olmadan önce hısım akrabanın ellerini öpüp helallik alarak yola düşerler. Otobüse binme zamanı belediyeler, muhtarlıklar tarafından saatlerce davul zurna dövdürülür. Otogarlarda ne vakit bir eğlence olsa, asker gidiyordur, deriz. Burada askere gidenin boynuna emzik asılır. “En büyük asker bizim asker” nidalarıyla gençler havaya atılıp yakalanır. Dualarla askerler yolcu edilip “Hayırlı teskereler.”, “Vatani görevini layıkıyla yap gel.” dileklerinden sonra otobüsün arkasından su dökülür.
“Azık atma” geleneği ise askerler uğurlandıktan bir gün sonra, gencin yakınları tarafından yapılır. Evden asker ocağına bir yiğit gitmiştir ve hayır götürüp hayır getirmesi için hısım akraba arasında küçük bir tören tertip edilir. Askere giden gencin yakınları kurabiyeler, çörekler, börekler yapar. Çeşitli çerezler karıştırıp, buğday kaynatıp üzerine kavrulmuş haşhaş dökerek sofra süslerler. Bu güzel nimetler “Azık atmamız var buyurun gelin.” denilen yakınlarla beraber askere gidenin arkasından yenilip içildikten sonra hayır dualar edilir. “Allah kavuştursun.”, “Sağ salim gidip dönsün.”, “Allah acısını göstermesin.” denildikten sonra kalbi temiz olduğu düşünülen bir kadın tarafından kalan yiyecek kırıntıları (asker azığı) akan temiz bir suya yavaşça bırakılır. Su ile beraber askere gidenin ardından yenilen azık kırıntıları akar gider. Anadolu’da su, temizlik ve paklığın simgesidir. “Su gibi akıp gitsin bahtı, pak ve temiz gidip dönsün inşallah.” diyerek sessizce törenleşen bu gelenek asker gidenin arkasından “azık atma” geleneği olarak anılır. Anadolu kadını, asker ocağına/peygamber ocağına yolladığı evladının bahtının su gibi akmasını temenni ederken bereketi gönlünce böyle diler…
Yolumuz bir Mehmet’in evine düşer. “Allah kavuştursun.” deyip nevaleden yer, içer hayır dua ederiz. Anası “Azığını siz atıverin.” deyince, tertemiz akan bir dere bulup kurt kuş yesin sezgisiyle, sessizce suya bırakırız yediklerimizden kalanı. Böylece ardımızda kalır “azık atma” âdetini bereket sayıp destanlaştıran Seydişehir anaları…