Erdoğan, TRT1 kanalında yayınlanan ve Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen "Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması" finalinde yaptığı konuşmaya, "Sözlerimin hemen başında Vahy-i İlahi'nin Muhatabı, Alemlerin Sultanı, Fahr-i Kainat Efendimize salat ve selam gönderiyorum. Allah'ın selamı, Hazreti Muhammed Mustafa'nın, Ehl-i Beytinin, Ashab-ı Kiramın, tabiinin, tebeüt tabiinin ve 14 asırdır sıratı müstakimden ayrılmayan bütün müminlerin üzerine olsun." sözleriyle başladı.
Asırlardır ilimle, irfanla, hikmetle yolunu aydınlatan Hak aşıklarını bir kez daha kemal-i edeple yad ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İ'la-yi Kelimetullah uğrunda canlarını feda eden aziz şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyor, gazilerimize şahsım, ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Bu güzel program vesilesiyle sizleri Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, milletin evinde misafir etmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Ramazan-ı Şerifinizi can-ı gönülden tebrik ediyor, Rabbim tuttuğumuz oruçları günahlarımıza kefaret kılarak, bizleri pirüpak bir şekilde bayrama kavuştursun diye dua ediyorum." ifadelerini kullandı.
"Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması"na katılanları kutlayan Erdoğan, jürideki hocalara da emek ve gayretleri için teşekkür etti.
Ramazan ayının, aynı zamanda Kur'an ayı olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Kur'an-ı Kerim tilaveti, medeniyetimizde Ramazan-ı Şerifi ihya ve idrak etmenin en güzel yollarından biridir. Kudemanın o veciz ifadesiyle 'Kuran'a bakmak gözün nasibi, dinlemek kulağın nasibi, ezberlemek kalbin nasibi, tefekkür etmek aklın nasibi, yaşamak ise müminlerin nasibi.' olarak görülmüştür. Bu şuurla hareket eden milletimiz, bilhassa ramazan günlerinde Kur'an'ı okumaya, hatmetmeye, hayatına tatbik etmeye ihtimam göstermiştir.
Ramazanın en başından itibaren camilerimizde, hanelerimizde, ders ve sohbet halkalarında bu gelenek nesilden nesile aktarılarak yaşatılmıştır. Ancak son iki yıldır tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını sebebiyle maalesef hem ramazanı biraz buruk yaşıyoruz hem de ramazan geleneklerimizin bazılarını tam manasıyla ihya edemiyoruz. Yine bu sene alınan tedbirlerden dolayı teravihlerimizi evde kıldığımız, iftar sofralarını sadece aile üyelerimizle paylaştığımız, birbirimizi ziyaret edemediğimiz bir ramazan geçirdik."
- "Kur'an-ı Kerim en çok da gençlerimizin o davudi seslerine yakışıyor"
Böyle bir iklimde TRT'nin bu sene 5'incisini düzenlediği "Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması"nın çok farklı bir mana kazandığını ifade eden Erdoğan, "TRT, bu yarışma programıyla hanelerimizi Kur'an bülbüllerinin sesleriyle güzelleştirerek, burukluğumuzu bir nebze olsun gidermiştir." dedi.
Yarışmanın, ramazan akşamlarının bir klasiği haline geldiğini, her yaştan ve her kesimden insanın beğeniyle takip ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Her ne kadar birileri rahatsız olsa da yarışmanın da etkisiyle gençlerimiz ve evlatlarımızın Kur'an'ı öğrenmeye, güzel okumaya, hafızlığa olan ilgilerinin de arttığını müşahede ediyoruz. Katılımcılar arasında gençlerimizin oranının her geçen yıl çoğalmasından, büyük bir bahtiyarlık duyduğumu belirtmek istiyorum. Kur'an-ı Kerim en çok da gençlerimizin o davudi seslerine yakışıyor. Rabbim her birinin sesine, nefesine, yüreğine kuvvet versin diyorum.
TRT yönetimini nitelikli, özgün, milli ve manevi değerlerimize sahip çıkan programlara imza attıkları için tebrik ediyor, başarılar diliyorum. Diyanet İşleri Başkanlığımıza da evlatlarımızı Kur'an-ı Kerim ile buluşturan faaliyetleri dolayısıyla takdir ve tebriklerimi iletiyorum."
Kur'an'ın tüm insanlığı barışa, huzura, felaha çağıran kutlu mesajlarının çok daha iyi idrak edilen bir dönemden geçildiğini vurgulayan Erdoğan, "Şimdiye kadar 3 milyonu aşkın insanın hayatına mal olan koronavirüs salgını, bizlere sadece dünya hayatının faniliğini değil, aynı zamanda dünya imtihanını başarıyla vermenin yollarını da tekrar hatırlatmıştır. Paylaşmanın, merhametin, kardeşliğin, empatinin, yaratılana Yaratandan ötürü değer vermenin önemini bu süreçte bir kez daha gördük." değerlendirmesinde bulundu.
İnsanların, hırs ve tahakkümle dünya üzerinde adaletin tesis edilmeyeceğini tekrar anladığını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bencilliği körükleyen, maddiyatı yücelten, bireyi sadece ekonomik varlığa indirgeyen hakim paradigmanın sorunlarımızı çözmek bir yana, nasıl daha da derinleştirdiğinin farkına vardık. Birleşmiş Milletler kürsüsünden yıllardır dile getirdiğimiz 'Dünya 5'ten büyüktür' çağrımızın haklılığına hep birlikte şahitlik ettik. Tüm insanlığı etkileyen salgın günlerinde, ne yazık ki gelişmiş ülkeler ve uluslararası kurumlar, iyi bir imtihan veremedi. Batının, başkalarının kanı, emeği, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri üzerinde inşa ettiği şatafat düzeni, salgınla birlikte bir kez daha ifşa oldu.
Salgının ilk günlerinde maske, ilaç ve solunum cihazı konusunda yaşanan acımasız rekabetin, şimdi aşıyla beraber ayyuka çıktığını görüyoruz. Ağızlarından insan haklarını düşürmeyenler, milyarlarca insanın aşıya uygun şartlarda erişimi konusunda kıllarını dahi kıpırdatmıyor. Dünyada halen 100'e yakın ülkenin ilk doz aşıya ulaşamamış olması, kimi ülkelerin risklerinden dolayı vatandaşlarına uygulamaktan vazgeçtikleri aşıları güya yardım kılıfı altında Afrika ve Asya'ya göndermek istemesi, meselenin vahametini göstermek açısından kafidir."
- "Koronavirüs kadar tehlikeli olanı İslam düşmanlığı virüsüdür"
Bu sürecin, aynı zamanda batı toplumuna sirayet eden sosyal marazları da gün yüzüne çıkarttığını vurgulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Irkçılık, ayrımcılık, göçmen karşıtlığı, tahammülsüzlük bu sosyal hastalıklardan sadece birkaçıdır. Hiç şüphesiz bunların arasında koronavirüs kadar tehlikeli olanı İslam düşmanlığı virüsüdür. Bu virüs, özellikle Avrupa ülkelerinde hızla yayılıyor. Gerek nefret suçlarıyla ilgili istatistikler, gerek Müslümanlara ait kurumlara yapılan saldırılar, gerekse orada yaşayan vatandaşlarımızdan gelen şikayetler, bu gerçeği açıkça ortaya koyuyor. 6 milyonu Türk olmak üzere 35 milyon Müslümanın yaşadığı Avrupa, bugün kardeşlerimiz için giderek bir açık hava hapishanesine dönüşüyor."
İkinci Dünya Savaşı öncesi Musevilere yönelik oluşturulan nefret ortamıyla, günümüzde Müslümanlara karşı körüklenen atmosfer arasında, hiçbir fark olmadığını belirten Erdoğan, "Başta Fransa olmak üzere birçok batı ülkesinde Müslüman olmak, Müslümanca yaşamak, 'öteki' yaftası yemek için yeterli hale gelmiştir. Bilhassa başörtülü kadınlar, Avrupa'da yükselen bu nefret dalgasından en fazla mağdur olan kesimdir. Hemen her gün sokakta, iş yerinde, okulda, otobüste, pazarda, çarşıda, markette ırkçı faşistlerin saldırısına uğrayan bir vatandaşımızın, Müslüman bir hanım kardeşimizin haberini alıyoruz." ifadelerini kullandı.
Avrupalı siyasetçilerin, toplumu saran İslam düşmanlığı virüsüyle mücadele yerine, bunu istismar etmenin hesabını güttüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bundan iki ay önce bir Fransız televizyon kanalında Fransa İçişleri Bakanı ile ırkçı bir partinin genel başkanı arasında yaşanan utanç verici tartışma, sorunun vahametini ortaya koymuştu. Fransa Devlet Başkanı da haddi aşan bir açıklamasında haşa 'İslam'ın bir krizde olduğunu' iddia ederek, yine büyük bir skandala imza atmıştı. Diğer marjinal partilerin doğrudan İslam'ı ve Müslümanları hedef alan eylemlerini burada dillendirme gereği dahi duymuyorum. Onlar zaten aleni bir şekilde 'Avrupa'da ve Fransa'da Müslümanlara yer olmadığını' söyleyerek, bu konuda nerede durduklarını gösteriyorlar. Geldiğimiz noktada durum ürkütücü bir hal almış, Avrupa'da yaşayan Müslümanlar için ciddi bir güvenlik tehdidine dönüşmüştür. Fransa hükümetinin, Müslüman toplumun tepkisine rağmen 'aşırıcılıkla mücadele yasasını' geçirme ısrarı, endişelerimizi daha da artırmıştır."
- "Müslüman genç kızlara getirilen başörtüsü yasağı ise ayrı bir garabettir"
Müslümanları ötekileştiren, sivil toplum kuruluşlarını baskı altına alan söz konusu tasarının, mevcut haliyle yürürlüğe girmesi halinde, aşırıcılıkla mücadeleden ziyade aşırıcılığı teşvik edeceğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Yasa tasarısıyla Müslüman kadınların tercih ettikleri kılık-kıyafetle sosyal hayatta var olma hakkı sınırlandırılacaktır. Müslüman genç kızlara getirilen başörtüsü yasağı ise ayrı bir garabettir. Yasa tasarısıyla gençlerimiz, bir dönem ülkemizde olduğu gibi, eğitimleri ile itikatları arasında tercih yapmaya zorlanacaklardır. Yine bu yasayla Müslüman toplumun örgütlenme hakkı, eğitim hakkı, ibadetlerini özgürce yerine getirme hakkı gasbedilecektir. İnsan haklarıyla, inanç hürriyetiyle, Avrupa değerleriyle alenen çelişen böyle bir tasarının kanunlaşması, Fransız demokrasisine indirilmiş bir giyotin olacaktır."
Böyle bir yasanın, Türk toplumu ve Fransa'da yaşayan milyonlarca Müslüman arasında ciddi huzursuzluklara sebebiyet vereceğinin aşikar olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Müslümanların rızası gözetilmeden, 'ben yaptım oldu' inadıyla atılacak adımların faydadan çok zarar getireceğine inanıyoruz. Bu bakımdan başta Fransa Devlet Başkanı Sayın Macron olmak üzere, Fransız makamlarını buradan aklıselimle hareket etmeye davet ediyoruz. Fransa hükümetinin, 12 Nisan tarihinde Senato'da kabul edilen bu yasa tasarısından bir an önce dönmesini bekliyoruz. Türkiye olarak, terörle mücadele ve entegrasyon konusunda Fransa dahil herkesle çalışmaya hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken bir kez daha yarışmaya katılan ve dereceye giren tüm hafızları, tüm karilerimizi tebrik ediyorum. Rabbim, hepimizi Kur'an-ı Kerim'in nuruyla aydınlanan, onun ahlakıyla ahlaklanan kullarından eylesin. Rabbim, bu ramazanı İslam dünyasının buruk geçirdiği son ramazan kılsın."
- "Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması"
Konuşmasının ardından "Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması"nda bu yıl birinci olan Muhammed İsmail Demirel, ikinci Serkan Yıldız ve üçüncü Mesut Topçuoğlu'na ödülleri verildi.
TRT tarafından bu yıl 5'incisi düzenlenen programın finaline, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ile TRT Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Eren de katıldı.
Ramazan ayı boyunca iftar sofralarına misafir olan programda, yarışma formatının haricinde, bu yıl ilk defa izleyiciler için programın 'İftar Özel' bölümünde sohbetler de gerçekleştirildi. Mustafa Cihat Kılıç'ın sunduğu programda jüri üyeliklerini Dr. Mehmet Ali Sarı, Halil Necipoğlu, Osman Egin ve Hafız Osman Şahin üstlendi.
Türkiye ve yurt dışından 115 yarışmacının katıldığı programda jüri üyelerinin değerlendirmeleri sonucu 6 yarışmacı finale kaldı.