Kudüs'te yaşanan olaylar sonrası merhum Mahmud Esad Coşan Hocaefendi'nin 29 Mayıs 1995'te yaptığı bir konuşma sosyal medyada dolaşıma girdi.
Müslümanların maruz kaldığı zulüm karşısında, İslam aleminin sessizliğini eleştiren Coşan Hoca'nın, Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyübi'nin "Kudüs fethedilinceye kadar gülmeyeceğim ben" sözlerini hatırlatarak yaptığı tüyleri diken diken eden etkileyici konuşması şu şekilde:
"Gülmek bana yakışmaz"
"Selahaddin-i Eyyubi başına siyah sarık sarmış, gülmemeye azmetmiş. 'Gülmeyeceğim ben. Kudüs fethedilinceye kadar gülmeyeceğim ben!' demiş, gülmemiş, yüzü asık durmuş, kaşı çatık durmuş. Neden? 'İslam'ın üçüncü mukaddes şehri Kudüs, Hristiyanların emrinde!' diye. 'Gülmek bana yakışmaz!' demiş.
"Biz ne biçim Müslümanız"
Biz ne biçim Müslümanız ya? Ne biçim şehid evlâdıyız biz ya? Ne oldu? Müslümanlığın feri, gücü, kuvveti; imanın aşkı, şevki ne oldu yâni? Bizim kendimizi düzeltmemiz lazım muhterem kardeşlerim! Ölen kardeşlerimiz şehid oldular. En yüksek mertebeyi buldular, cennetlik oldular. Asıl acınacak olan biziz, biz kendimize acıyalım. Biz Bosna'da ölenlere acımayalım, Çeçenistan'da ölenlere acımayalım, biz kendimize ağlayalım!..
Bizim Müslümanlığımız müslümanlık değil... Söylüyoruz, anlatamıyoruz. Birleşin diyoruz, birleştiremiyoruz. Herkes nefsinin, keyfinin, zevkinin derdine düşmüş. Yılbaşı olduğu zaman yer yerinden oynuyor, Galatasaray şampiyon olduğu zaman kıyamet kopuyor, İslâm gittiği zaman hiç bir şey olmuyor! Protesto etmiyor. Böyle müslümanlık mı olur ya? Ne biçim iş bu?
"Aklımızı başımıza toplamamız lazım"
Aklımızı başımıza toplamamız lazım!.. Belki biz de öleceğiz. Belki bir Moğol istilası gibi bir istila gelecek. Çünkü Yunanlı boş durur mu, Sırp boş durur mu, Rus boş durur mu? Balkanlardan müslümanları atmak istiyor. Balkanlardan da atacak, onu istiyor, İstanbul'u da almak istiyor, Anadolu'dan da atmak istiyor, petrol mıntıkalarını da almak istiyor. Sen? 'Sen yok ol diyor, Dünya nüfusu fazla, sen yok ol!' diyor.
"Ölümden kaçamazsın"
Aptal mısın sen ya? Ölebiliriz tamam, ölüm Allah'ın emri, ölebiliriz. Er gibi durduğumuz zaman, Fatih Sultan Mehmed Han gibi çalıştığımız zaman, hiç bir şey yapamazlar! Bizim gayemiz Allah'ın rızasını kazanmak, ölmek, şehid olmak... Belki de öleceğiz, ölümden de kaçamazsın.
Bir müslüman kadın kâfirlerin eline geçse Garb'da; bütün İslam alemine, şarken, garben her yerdeki islam alemine o tek kadını kurtarmak için çalışmak borç olur.
Kaç tane kadın orda, eza cefa altında!.. Ya yazıklar olsun müslümanlara, tüh yazıklar olsun! Yuh olsun müslümanlara!.. Size de yuh olsun, bana da yuh olsun!.. Bak, şehitler nasıl ömür geçirmişler, bak nasıl çalışmışlar?
Nasıl devir açıp kapatmışlar, nasıl imparatorluk yıkmışlar? Küfrün merkezini nasıl dağıtmışlar? Küfrün merkezi şimdi neresi? Yenmek için çalış!.. Uyuyor millet. Bu neden? Kanımızın donmasından, şehid evladı olduğumuzu unutmamızdan, müslümanlığımızın, imanımızın gereğine göre yaşamamamızdan, Fatih Sultan Mehmed Han gibi, 'İyi müslüman neler yapmalıymış, nasıl olmalıymış?' diye düşünüp doğruyu bulamamamızdan."