Esat zulmünden kaçan Suriyeliler 13 yıldır ülkemizde ve sığındıkları yerlerde nice zorluklar yaşadılar. Evini, barkını, vatanını terk ederek bir başka ülkeye sığınmak zorunda kalmak büyük bir çile.
Sığındıkları ülkelerde iş bulmak, ev bulmak için çileler çektiler. Kira ödeme, nüfus müdürlüğünde, okulda, göç idaresinde, hastanede bürokrasi ile boğuştular. Onları anlamayan faşist, zorba, anlayışsız zorbaların hakaretlerine uğradılar.
Şanslı olanlar sığınabilecekleri evler buldu, kendilerine yardım eden, şefkatli, merhametli, iyiliksever insanlarla karşılaştılar. Halkımızın büyük çoğunluğu muhacirlere yardım için elinden geleni yaptı.
61 sene süren zulüm rejimi çöktü, Suriyeliler tek parti zulmünden kurtuldu.
Muhalif olmak demek düne kadar hapishaneye tıkılmak demekti Suriye’de.
1976 yılı yazında Arapçamı pekiştirmek için Halep ve Şam’da iki ay geçirmiştim. Dil pratiği yapmak için halkla konuşmaya gayret ettim. Konu sosyal konulara ve siyaset alanına geldiğinde Suriyelilerden hep şu uyarıyı aldım:
“Siyaset konuşan hapse tıkılır!”
Şam’da kaldığım iki ay boyunca en çok duyduğum cümle buydu.
Suriye’de Nusayri azınlığa mensup Hafız Esat darbe yapmış ve büyük çoğunluğu Sünnî olan Müslümanlara zulüm yapıyordu. Hafız Esat, Sosyalist Baas Partisi kurdu ve Suriye halkını 30 yıl dikta rejimi ile idare etti, kendi halkına kan kusturdu.
Babasının ölümünden sonra Beşar Esat iktidar oldu ve muhaliflere kan kusturmaya babasının kaldığı yerden devam etti. Zulüm rejiminin devrilmesiyle ortaya çıkan hapishaneler, işkence merkezleri, işkence aletleri, yıllarca mahzenlerde çürütülen zavallılar, öldürülüp toplu mezarlara gömülenler gösterdi ki Beşar Esat zulmü tahmin edilebilecek boyutta değilmiş.
6 milyon Suriyeli mazlumun evini, yurdunu, malını, mülkünü terk edip neden Türkiye ve komşu ülkelere sığındıklarını şimdi daha iyi anlıyoruz.
Zulüm rejiminin yıkılmasından dolayı Suriyeli komşularımız çok sevinçli ama bir o kadar da tedirgin ve ihtiyatlılar. Bir kısmı istikrar sağlanana kadar beklemekten yana.
İstiklal Marşı şiirinde Mehmet Akif Ersoy şöyle dua eder:
“Ruhumun senden, İlahî, şudur ancak emeli;
Değmesin mâbedemin göğsüne nâmahrem eli!
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli;
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli!”
Öz vatanında düşmandan beter zulüm yapan zalimleri görmek insanı kahreder.
Devletin bütün imkânları ile vatandaşına zulüm yapması kabullenilebilir şey değil.
Tek parti döneminde CHP’nin yaptıkları Esat rejiminin Suriye halkına yaptığından farklı değildi. İstiklal Mahkemeleri, önce idam edilip sonra idam hükmü yazılanlar, sürgün edilenler, aslına uygun ezan okudu diye sorgulananlar, karakollarda dövülenler, hapsedilenler…
Türkiye 1950’de çok partili hayata geçti ve tek parti zulmünden kurtuldu. Amerika ve NATO sayesinde çok partili hayata geçtik. 1950’den sonra ABD’nin kurduğu Gladio örgütünün vesayeti başladı. Milletin seçtiği hükümetler her zaman Amerika’nın satın alıp eğittiği darbecilerin tehdidi altında idi.
Rahmetli Menderes, ezanı aslına çevirdiği ve dini yaşama hürriyeti sağladığı için darbe ile devrildi, darbecilerin emir verdiği uyduruk mahkemede yargılandı ve asıldı.
Seçimle iktidara gelen sonraki hükümetler hep darbe ile tehdit edildiler. 1971, 1980, 1997’de seçilmiş hükümetler darbe ile devrildi.
15 Temmuz 2016’da Tayyip Erdoğan, Gladio – Fetö darbesiyle devrilmek istendi. İlk defa sivil bir lider darbecilere meydan okudu, halkı sokağa çağırdı ve halk darbecilere gereken dersi verdi.
Ak Parti döneminde darbeciler mahkemelerde yargılandı, mahkûm oldu ve içeri tıkıldı, generallerin rütbeleri söküldü, burunları sürtüldü.
Sivil iktidarın bu başarısı bütün dünyanın gözünü kamaştırdı. Darbecilerin ipini elinde tutan ABD ve Batılı ülkeler çok üzüldüler.
Uzun yıllar Suriye meselesinde de ABD, Avrupa Esat rejimini destekledi. PKK/ PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde “terör devleti” kurma çabalarına hem ABD hem Rusya hem İran destek verdi.
Türkiye, ABD ve Rusya’ya rağmen kuzey Suriye’de PKK/ PYD’ye askeri operasyonlar düzenledi.
Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuzda Fetö/Gladio darbesini bertaraf ettiği gibi Suriye’de de Esat diktatörlüğünün yıkılmasına yardım etti.
Suriye ve sığınmacılar üzerinde siyaset yaparak Erdoğan’ı yıkmak isteyenler, yine Erdoğan’ın dediği oldu demek zorunda kaldılar.
İyiler bir araya gelmeli, iyilikte yarışmalı, iyiliği yaşatmalı.
İyiliği emretmek ve yaşatmak, zulme ve haksızlığa engel olmak, vatanını ve milletini seven her Müslümanın temel vazifesi.