Saf aklın ve Alman aydınlanma düşüncesinin temsilcisi Immanuel Kant (1724 – 1804) eğitim üzerine kafa yormuş bir düşünür. Eğitimi önemser ve şöyle der:
“Dünyada iyiliği tesis edecek tek şey iyi bir eğitimdir. Eğitim insandaki iyi yetenekleri geliştirmelidir.” (Eğitim Üzerine, İz Yayınları, İstanbul 2023, s.17)
Kant’a göre Yaratıcı insanı kusursuz ve mükemmel yaratmamış, insan doğuştan sahip olduğu nitelikleri geliştirmelidir. Eğitim, nesilleri mükemmele ulaştırılması gereken bir sanat ve uzmanlıktır.
İlahi güç, insanoğlundan içindeki iyiliği ve potansiyeli açığa çıkarmasını ister ve der:
“Hadi gidip bir şeyler yap, ben seni her alanda iyi olabilecek özellikleri barındıracak şekilde yarattım. Onları geliştirmek senin görevin. Mutluluk, mutsuzluk tamamen senin elinde.” (s.14)
Kant’a göre, kâinatın sahibi ve insanın yaratıcısı Allah’tır, eğitimde onun rızasını kazandıracak prensipleri uygulanmayı esas alır. Allah iyiliği emreder, iyi şeyler yapmamızı ister.
“Tanrı en kutsal varlıktır. Bizim için sadece iyi olanı diler ve içinde barındırdığı kıymet ve sebep olacağı güzel sonuçtan ötürü iyiliği emreder.” (s.21)
Eğitim insana nefsine hâkim olmayı öğretmeli.
“Nefsine hâkim olan insan ahlaken iyi bir birey olabilir.” (s.71)
Kant’a göre, eğitim erken yaşta başlamalı, insanı olgunlaştırmalı ve iyi bir insan hâline getirmeyi amaçlamalı. Filozof; eğitim ile din arasında köklü bağlantılar kurar, inanç ve ibadetlerin insanı kemale eriştirmesi gerektiğini söyler:
“Dinî fikirleri çocuğa aşılamaya erken yaşta başlamalıdır. Çocuğun tabiatına uygun bir yol izlenmeli. Var oluşun amaçları öğretilmeli; doğanın işleyişi, tabiattaki kusursuz düzenin güzelliği anlatılmalı, evrene dair bilgiler vermeli, sonunda kâinatın ve kanunların sahibinin Yaratıcı olduğu fikri kavratılmalı. Bu sayede genç, Allah’a karşı doğrudan vazifeleri olduğunu idrak edebilir.
Çocuk vazife, iyi-kötü, mesuliyet bilincine sahip olmasa da insanın keyfine, rahatına veya faydasına göre değişmeyen evrensel kurallar olduğunu kavrayacaktır.
Başlangıçta her şey doğaya, doğa da Allah’a atfedilmelidir. Uzun vadede her şeyin insana fayda sağlayacak bir düzende olduğunu kavratmak gerekir.
Allah inancını kavratmak için en iyi örnek, çatısı altında yaşadığımız evrendeki düzendir. Buradan yola çıkarak önce aile sonra da insanlık düzenine ait sistem kolayca anlatılabilir.
Din nedir?
Bir hükümdar ve kanun koyucu tarafından insan tabiatına yerleştirilen kanunlar, Allah bilincine eklenmiş ahlak düsturlarıdır. Eğer din ahlakla bir bütün olarak yaşanmazsa sadece sevap kazanma amaçlı bir eylemden ibaret olur. Yapılan dualar, ibadetler, mabede gitmeler insanın kendisini düzeltmesine ve ıslah etmesine yardım etmeli ve kalpten gelen vazife bilincinin bir ifadesi olmalıdır. İyi işler yapmak her yönüyle iyi bir insan olmamızı sağlamıyorsa Allah katında onun rızasını kazanmamızı sağlamaz. (s.72)
İnsanı değerli hâle getiren şey yaptığı iyiliklerdir. Kant, kötülüklerin insanın değerini düşürdüğünü söyler:
“Kötülük yaptığında insan, gözünde kendi değerini kaybeder, kendini daha aşağı hisseder. İnsanın içine doğan bu aşağılık hissi, Tanrı’nın kötülüğü yasaklamasından ziyade insanın tabiatına koyduğu özellikten kaynaklanır. İnsan kendisine kemal kazandıracak şeyin iyi ameller olduğunu öğrenmeli. İlahi kanunlar, doğa kanunları gibi değerlendirilmeli çünkü hepsi sebep sonuç silsilesine göre konulmuştur. Dolayısıyla din ve ahlak ayrılmaz ikilidir.
Dinî eğitime kesinlikle itikat eğitimi ile başlanmalıdır. Önce ahlak öğretilmeli, ardından itikat ki mükemmel bir dine sahip olalım.
Vicdan, bizi yaratan ve içimize bir mahkeme kürsüsü gibi yerleştiren Allah’ın temsilcisi, şubesi olarak düşünülmeli. Aksi takdirde pişmanlıkların kişiye hiçbir etkisi olmaz. Din, vicdan ile bezenmezse asla tam anlamıyla yaşanamaz. Vicdanı sorumlulukla bezenmemiş din, batıl inançlara dayalı bir tapınma şekli olur.
Esas kulluk Allah’ın rızasına uygun hareket etmektir, çocuklara esas öğretilmesi gereken budur. Eğitim, çocuklara Tanrı’nın adına kötüye kullanmamayı öğretmelidir. Allah’ın adını dini saygı çerçevesinde, sadece tebrik amaçlı kullanmak bile saygısızlığa girer.
Allah inancı bireyin benliğini huşu ile doldurmalı, Tanrı’nın adı gereksiz yere ve sıkça kullanılmamalı. Çocuk, Allah’ı kendisinin ve bütün evrenin efendisi ve insanlığın koruyucusu olarak görmeli, onun hükümlerine saygı duymalı.
Sir Isaac Newton’un Allah’ın adını her andığında bir süre durup tefekküre daldığı söylenir.
Allah ve sorumluluk bilinci ortak bir şekilde aşılandığında çocuklar, Allah’ın kullarına biçtiği kıymeti her yönüyle idrak edeceklerdir.” (s.73-74)
Milli Eğitim Bakanlığı fen kitapları, Allah’ın adını anmadan yarattığı evreni ve tabiata koyduğu kanunları anlatsa da aklını iyi kullanan her insan, kâinatın Allah’ın eseri olduğunu anlar.