banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

İnsanda sevmek ve muhabbet beslemek fıtri ve insani bir duygudur. Her duygu gibi sevginin de yerli yerince kullanılmadığında insanı dengeden uzaklaştıracağı bilinen bir gerçektir. Sevgiyi maddi şeylere, metaya, eşyaya ve fani şahsiyetlere göstermek doğal ve olağandır. Ancak asıl sevgi ve muhabbet duyulacak şey ruhu doyuran manevi sevgidir.

İmam Gazzali İhyasında sevginin üç mertebesinden bahseder.

1.’incisi, insan önce kendisini ve kendi varlığına katkıda bulunan şeyleri sever.

2.’incisi ise kendisine iyilik ve ikramda bulunanları sever.

3.’üncüsü ve sevginin en yüksek derecesi ise, herhangi bir yararlanma düşüncesine ve kişisel isteklere bağlı olmaksızın, sadece sevilendeki iyilik, güzellik ve yetkinlik gibi olumlu ve üstün nitelikler dolayısıyla sevmektir. İnsanda sevgi, maddi olanı sevmekle başlar, manevi olanı sevmekle kemale ulaşır; kendini ve kendine ait olanları sevmekle başlar, kendisinin dışındakileri, doğadaki güzellikleri ve nihayet bütün bu güzelliklerin yaratıcısı olan Rabbi Zülcelal-i sevmekle kemale ulaşır.

Rabbimiz Teala “Nefsânî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, soylu atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere düşkünlük insanlara sevimli kılınmıştır. İşte bunlar dünya hayatının geçici menfaatleridir. Hâlbuki varılacak güzel yer, Allah’ın katındadır.” (Ali İmran-14) buyurmaktadır.

Bu ayetin ışığında şunu diyebiliriz.İnsanın Saliha bir kadına, mala, evlada, arabaya, araziye ve tarlaya düşkünlüğünü yüce Allah yadırgamamıştır. Bu sevgiler doğal seyrinde ve dengeli bir çizgide yürütüldüğünde bir problem olarak görülmemiştir. Ancak bu sevgilerin Allah ve Peygamber sevgisinin ve Allah yolunda cihadarzusununönüne geçirilmemesi şartı hayat kitabımızda vurgulanmıştır.

Nitekim Efendimiz ile Hz. Ali arasında geçen şu örnek olaydada eşya ve metanın dışında insanın ailesini, ebeveynini, yakınlarını sevip muhabbet besleyebileceğini ancak bunun bir sıralama ölçütü ve kriterinin olması gerektiği vurgulanmaktadır.

Bir gün Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ali’ye sorar;

-Ya Ali Allah'ı seviyor musun?

"Evet, Ya Resûlallah."

-Peki beni seviyor musun?

"Evet, Ya Resûlallah."

-Peki eşini seviyor musun?

"Evet, Ya Resûlallah."

-Peki çocuklarını?

"Evet, Ya Resûlallah."

-Peki bunların hepsini bir kalbe nasıl sığdırıyorsun?

Hz. Ali (r.a.) beklemediği bu soru karşısında şaşırır ve cevap veremez. Bunu düşünmem gerek diyerek oradan ayrılır.

Hz. Ali (r.a.) düşünceli bir şekilde dolaşırken eşi Hz. Fatıma kocasının durumunu fark ederek sorar;

"Nedir bu halin Ya Ali?

Eğer bu düşünceli halin, dünyevi kaygılardan dolayı ise sana yakışmaz bırak gitsin.

Yok, bu halin Rahmani kaygılardan dolayı ise anlat birlikte çözüm bulmaya çalışalım" der.

Hz. Ali, Efendimiz (s.a.v.)'le geçen konuşmayı birebir Hz. Fatma'ya anlatır.

Hz. Fatıma durumu öğrenince tebessüm eder. Hz. Ali’ye der ki;

"Ya Ali, babama git ve de ki;

Kişi Allah'ı aklıyla ve ruhuyla sever,

Peygamberimizi kalbiyle sever,

Eşini nefsiyle sever,

Çocuklarını şefkatiyle sever."

Hz.Ali aldığı bu cevap karşısında memnun olur ve Efendimiz (s.a.v.)'in yanına gelir.

Hz. Fatıma’dan öğrendiklerini Efendimize anlatır.

Efendimiz cevabını alınca tebessüm eder.

Ve der ki;

"Ya Ali bu bana getirdiğin gül, nübüvvet ağacından koparılmıştır."

Demek ki bir kalbe meşru olan birçok sevgi sığdırılabilir, buna bir engel ve sınırlandırma yok. Ancak bu sevgi ve muhabbet sıralaması önemlidir.

Sekiz Sevgi, Üç Sevginin Önüne Geçerse?

Mekke fethinden önce mallarından, aşiret ve kabilelerinden vehoşlarına giden mesken ve evlerinden, kopmamak için hicret etmeyen bir grup hakkında inen şu aşağıda ki ayet yirmi birinci yüzyılın modern Müslümanına da birçok dersler vermekte, günümüz zilletinin sebebini de yüzyıllar öncesinden gözler önüne sermektedir. 

Sekiz Sevgi şu şekilde sıralanmaktadır.

1-Babalarınız

2-Oğullarınız

3-Kardeşleriniz

4-Eşleriniz

5-Akrabalarınız

6-Kazandığınız mallar

7-Azalmasından korktuğunuz ticaretiniz

8-Hoşlandığınız evleriniz

Sizlere;

1-Allah’tan,

2-Resülünden

3-Allah yolunda cihattan

Daha sevimli ve sevgili ise artık Allah’ın emri (azabı, belası) gelinceye kadar bekleyin. Allah günaha saplanmış kimseleri hidayete erdirmez. (Tevbe-24)

FETERABBESU (BEKLEYİN)

Zikredilen sekiz sevgi, Allah ve Resulullah davasının, Allah yolunda cihadın önüne geçirilir ve tercih edilirse ölçü ve dengenin bozulacağı mukadderdir. Ölçü ve dengeyi bozup sevgide haddi aşanlarında duçar olacakları dünya ve ahiret azabı da cabası olacaktır.

Bugün atalar övgüsü ve hamasetin zirve yapmasından çalışma ve gayrete, evlatların geçim ve konforu için ahirete, kardeşlerle çıkar kavgası yüzünden uhuvvete, haz ve zevklerin tutkunluğundan ruhun selamete çıkması ihmal edilmektedir.

Irkçılık ve hemşericiliğin yüzünden ehliyet ve liyakate, sermaye yarışı ve mal sarhoşluğundan ölüme ve ahirete, kesilmesinden korkulan ticaretten dolayı canavarların insafına teslim edilen kardeşlerimize soykırım uygulanmaktadır. Hoşlandığımız evler, yazlık ve kışlık meskenler ve konfor alanlarımız bizleri büyük bir felaketin ve azabın kıyısına itmektedir. O halde ya ayetin uyarısı ile silkelenecek fasıklardan olmamak için gayret edeceğiz, ya da dünya ve ahirette bu zilletin ve meskenetin cezasını BEKLEYECEĞİZ.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.