1923 Yılının Mayıs ayında FİFA'nın 26. üyesi olarak kabul edilen Türk milli takımı, davet edildiği dünya kupasını saymazsak, 1990 yılına kadar gözle görülür bir başarı sağlayamamıştı. 1990 yılında Sepp Piontek yeni bir milli takım oluşturmak için kolları sıvar. 3 yıl kadar görevde kalsa da milli takımımız hala beklenen başarıyı sağlayamamıştır. 1993 yılında u21 Milli takımının, o zamanki adıyla ümit milli takımının hocası Fatih Terim elindeki genç ve yetenekli jenerasyonu değerlendirmek ister.Hedef 96 İngiltere Avrupa kupalarına katılmaktır. Ozamanlar 5.Torbada kendisine ancak yer bulan milli takımımızın rakipleri: İsveç, İsviçre,Macaristan ve İzlanda'dır. Faroe Adaları, Malta, Güney Kıbrıs gibi takımlarla aynı torbadan elemelere katılan millilerimiz, topladığı 15 puan ile İsviçre'nin ardından finallere gitmeyi başarmıştı. Bu katıldığımız ilk turnuvaydı. Euro96, Euro adıyla anılan ilk turnuva olurken bizimde ilk katılışımız olmuştu. tecrübesizliğimizin kurbanı olarak; rakiplerimiz son şampiyon Danimarka, her avrupa kupasında mutlaka başımıza bela olacak, Portekiz ve ezeli rakibimiz olacak Hırvatistan'dır. Turnuvadaki tüm maçları kaybedip, gol bile atamadan elenmiştik. Turnuvadan sonra Fatih Terim milli takımdan ayrılır. Yerine Mustafa Denizli getirilir. Hollanda ve Belçika'nın ortak düzenleyeceği Euro2000 kadrosu artık hem genç hemde daha tecrübelidir. 5. Torbadan 2.torbaya yükselen Türkiye'nin rakipleri; Almanya, Finlandiya, Kuzey irlanda ve Moldava'dır. Topladığı 17 Puanla Almanya'nın ardından 2. olan millilerimiz play-off oynamaya hak kazanır.Mustafa Denizli'nin İçimizdeki İrlandalılar söyleminin gündemden düşmediği zaman, İrlanda'yı eleyerek 2.kez turnuvaya katılmaya hak kazandık. Rakiplerimiz, İtalya, Belçika ve İsveç olduğu grupta İtalya'nın ardından 2. olduk ve çeyrek finale çıktık. Rakip baş belamız Portekiz'di. ilk 30 dakikada Alpay atılmış. Birde penaltı kaçırmış ve Portekize elenerek alkışlarla evimize dönmüştük. Tabi Mustafa Denizli yerine yeni Teknik Direktör Şenol Güneş'ti. Türkiye artık 1.torbadan kendisine yer bulmuştu. Fransa, İspanya, Almanya ve İtalya gibi futbol devleriyle aynı grupta olmayacaktık. Rakipler; İngiltere, Slovakya, K.Makedonya ve Lihtenştayn olmuştu. İngiltere 20 Puanla grubu lider tamamlarken, 19 puanla play-off oynamaya hak kazanmıştık. olası rakipler içerisinden en makulünü çekmiş ve elenmiştik. O zaman spor gazetelerinin çek bi Letonya başlıklarını hatırlıyorum. Tabi İspanya, Hırvatistan, Hollanda ve Galler'i görünce herkes Letonya'yı isterdi. Portekiz'de düzenlenen ve gidemediğimiz turnuvadan sonra giden haliyle Şenol Güneş olmuştu. kulüp bazında UEFA kupası ve Süper kupa, Milli takım olarak; Dünya 3.lüğü ve Konfederasyon kupası 3.lüğünün üzerine, futbolumuzun pik yaptığı dönemde, Letonya'ya elenmek Şenol Güneş'in ipini çekmeye yetmişti.
2. Fatih Terim Dönemi 2005 Yılında başlamıştı. Hedef Euro2008 finallerine katılmak. Türkiye 2.torbaya gerilemiştir. Fakat aynı torbada Almanya, İtalya, Hırvatistan,İspanya ve Polonya olması torba düşmenin sevindirici tarafıdır. Kura sonucu rakipler, Son Avrupa Şampiyonu Yunanistan, Norveç, Bosna Hersek, Moldova, Malta ve Macaristan'dır. Alışıla geldiği üzere, Yunanistan'ın ardından 2. olarak topladığımız 24 puanla finallere gitmiştik. Finallerde rakiplerimiz, Portekiz, İsviçre ve Çekya'dır. Millilerimiz, son dakikalara damga vurduğu turnuvada çılgın Türkler olarak anıldılar. Milli duyguyu iliklerimize kadar yaşamıştık. 2-0'dan çevirdiğimiz Çekya maçı, son dakikada güldüğümüz, İsviçre Maçı; 6 puanla gruptan çıktıktan sonra, oynadığımız, Psikoloji bozar cinsten Hırvatistan maçı; 119'dagol yiyip, 120'de atmak da ancak bizim çılgınlığımıza yaraşırdı. Yarı Finalde rakip Almanya olmuştur. Son dakikada golü bulsak da uzatmalarda gol yemiş ve finale gidememiştik. Kupadan Sonra Fatih Terim 1 yıl daha milli takımlardan sorumlu olsa da, Milli ruh ülkede bir anda kaybolmuştu. Artık ortaya taraftarların kendi takımları dışında oynayan futbolculara hakaret eden, futbolcuların birbiri ile anlaşamadığı bir milli takım çıkmıştı. Bu süreçte Oğuz Çetin, Guus Hiddink, Abdullah Avcı ile milli ruh yok olmak üzereyken, yeniden Fatih Terim butonu kullanıldı. Fatih Terim artık milli maçların İstanbul'da oynanmaması gerektiğini belirterek, maçların Anadolu'da oynanmasını savundu. öne çıkan Şehirlerin başında Konya geliyordu. Letonya, Hollanda ve İzlanda Maçları turnuvaya direk katılmamızı sağlayacaktı. Finallerde İspanya, Hırvatistan ve Çekya ile aynıgruba düşen millilerimizde, prim skandalları gündeme gelmişti. 3 Puanla turnuvaya grup aşamasında veda etmiştik. Turnuvadan sonra Yeni teknik adam Mircea Lucescu olmuştu. Lucescu milli takımın büyük bölümünü değiştirdi. Genç jenerasyon oluşturdu. Fakat oynattığı oyun, otoriteler tarafından karşılık bulmayınca yerini Şenol Güneş'e bırakmıştı. Şenol Güneş Fatih Terim'in izinden giderek Konya kozunu oynadı. Fransa'ya Konya'da nefes aldırmayan millilerimiz, Şenol Güneş'in talimatıyla yeniden İstanbul'da maç yapmaya başlamıştı. Fransa'nın ardından 2. olarak Finallere gitmeye hak kazanmıştık. Hem genç hem tecrübeli oyuncularımızdan, büyük başarı beklerken, finaller büyük hayal kırıklığı ile sonuçlanmış ve 0 çekmiştik. Sonrası kaos hakim olmuştu. Stefan Kuntz yönetiminde averaj takımı olmaya aday bir Türkiye oluvermiştik. Kuntz, Avrupa kupası elemelerinde Ermenistan ile evinde berabere kalmış ve Hırvatistan'a yenilmişti. Hazırlık maçı olan japonya mağlubiyetinden sonra, bütün suçu futbolculara atmış ve onları eleştirmişti. Gelen baskılardan sonra, federasyon Kuntz ile yolları ayırmıştı. 3 maç kaldığında Hırvatistan ve Galler deplasmanı ve başımızın belası Letonya ile evimizde oynayacaktık. Önce milli takım hocası bulup, play-offtan bari şampiyonaya katılma planları yapıyorduk. Montella, Hırvatistan maçına çok az zaman kala imzayı atmıştı. Takımı mental olarak hazırladı. Milli takım hiç olmadığı kadar, saldırgan, agresif ve öz güvenle deplasmanda Hirvatistan'ı yenmişti. Kartlar yeniden dağıldı. Montella Konya kozunu kullandı. Milli takımda esamesi okunmayan oyuncular, Letonya'yı Konya'da darma duman etti. Son maçta Galler ile berabere kalmak bile grubu lider bitirmeye yetiyordu. öylede oldu. Play-off hayali kurarken ilk defa finallere lider olarak olarak gidiyorduk. Kupa öncesi Çağlar, Ozan, İrfan ve Enes'in sakatlıkları moralleri bozmuştu. Kupa öncesi aslında beklenti de fazla büyük değildi.Grup aşamasında Türkiye 2008'deki başarıyı yakalamıştı. Son 16 turunda takip Avusturya idi. Muazzam oyunla onları geçmesini de bildik. Merih gol sevincini Türklük sembolü olan kurt işareti yapınca UEFA eline geçen fırsatı değerlendirdi. Merih'e 2 maç ceza verdi. Çeyrek finalde rakip Holland,a idi. Milli takım ülkeyi öyle bir kenetlemişti ki futbolla uzaktan yakından alakası olmayan insanlar, hayatında maç izlememiş insanlar bile tek yürek olmuştu.Hollanda maçında herşey iyi başlamıştı. Öne de geçmiştik. Devreyi önde kapadık. 45 dakika sonra Hollanda'yı geçip, İngilterey'i saf dışı bırakma planları yapmaya başlamıştık. Ama hesaba katmadığımız biri vardı. Hakem!En az 3 var pozisyonu 3 kırmızı kart, verilmeyen penaltımız, Hollanda'nın attığı ikinci golde, yine 3 maymunu oynayan VAR! Maçı bizden alıp Hollanda'ya vermişti. Maç sonunda Barış, Hakan ve Arda'nın göz yaşlarını tutamaması yüreğimizi yaksa da turnuvaya veda ediyorduk. Montella değişikliklerde biraz geç kalmış olabilir. Oyuna aldığı her oyuncu pozisyon yakaladı. Hollanda'dan çok daha iyi oynadık. Bize mükemmel bir turnuva yaşattılar.Bir kaç ay öncesi Rus salatası gibi bir oyundan bugün sahada hakemin ve varın oynadığı maymunlar yüzünden elendiysek, hocamıza sahip çıkalım... Bize yaşattıkları gururdan dolayı, milli takımımıza sahip çıkalım. Bu Jenerasyon çok daha çok büyük başarılar yakalayacak, yeterki yanlarında olalım. Teşekkürler milli takım teşekkürler Montella...