-Bana iyilik yapınız, dedi meslektaşım. 9- D sınıfında ders yapamaz oldum.
Meslekte yeni idi, 9-D’de çıkmaza girmişti. Tavsiyelerde bulunacak oldum:
-Hocam, ben bittim, tavsiyelerinizi uygulayacak biri yok.
-Size bir iyilik yapacağım fakat kimseye söylemeyin. Sınıf değişelim. Müdür konuya olumlu yaklaştı, sınıf değiştik. Beni ciddi bir sınav bekliyordu, arkadaşımın havlu attığı sınıfta başarılı olabilecek miydim? Öğrencilere olumlu yaklaşmaya, dersi başarabileceklerine inandırmaya karar verdim, motive edici, güzel bir konuşma hazırladım, daha doğrusu birkaç gün o konuşmayla yattım o konuşmayla kalktım. İyi başlarsam iyi bitirebilirdim. Derse girdim, kimsede kitap defter yok. Edebiyat, metinsiz işlenmez. Kitaplarımı masaya bıraktım, sınıfı dolaştım. Öğrencilere hâl hatır sordum. Sınıfın önüne geçip ikna konuşmasına başladım:
“Benim dersim kolay. İsteyen herkes başarır ve sınıfı geçer. Her sene milyonlarca öğrenci lise birden ikiye geçer. Milyonların yaptığını siz de yapabilirsiniz. Kimseden eksiğiniz yok!
Kendinize hedefler koyun. Birinci dönemki notlarınızı bir kâğıda yazın, karşısına yükseltmek için hedefler yazın.
Kendinize söz verin, sözünüzde durun!
Hedefi olmayan yelkenliye hiçbir rüzgâr yardım etmez.
Bizi harekete geçiren düşüncelerimiz, inançlarımız ve aldığımız kararlardır.
Karar almazsanız harekete geçmezsiniz.
Arabanız yepyeni de olsa gideceğiniz yer yoksa işe yaramaz, garajda çürür.
Çalışmak yeteneklerimizi geliştirir ve onurlu kılar, mutlu eder.
Mehmet Akif Ersoy ne güzel söyler:
“Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası;
Dostunun yüz karası; düşmanın maskarası!”
Beyin öğrenme programlıdır. Allah gözü görme, kulağı duyma, ayağı yürüme programlı yaratmış. Göz görünce, kulak işittiği zaman, ayak yürüyünce mutlu olur ve güçlenir.
Beyni yaratan Allah, kitap göndermiş ve oku emrini vermiş, okumak ve öğrenmek beyni besler, zekâyı geliştirir. Dünyayı yönetenler eğitimli, bilgili ve çalışkan insanlardır. Cahiller yükselmez, topluma yön veremez. Herkes yeteneklerini geliştirebilir ve yükselebilir. Şansınızı kullanın. Kullanılan organ güçlenir. Sık kullanılan el, ötekinden güçlüdür. Çoğunluk sağ eli sık kullanırız, sağ elimiz soldan daha güçlü.
Kullanılmayan organ zayıflar.
Bedenimizi üç öğün gıdalarla besliyoruz. Beynimizi de ilim ile beslemeliyiz. Yemek saatleri olduğu gibi ders çalışma saatlerimiz de olmalı. Her gün 3.5 saat ders çalışmalıyız. Her gün ders çalışmalı.
Günlük akşam 17-18’den 23-24’e kadar vaktimiz var. Bu 6-7 saati çoğu insan televizyon, bilgisayar ve cep telefonu ile geçirir. Bu sürenin yarısını ders çalışmaya ayıran, dersteki başarısını iki kat artırır. Cep telefonu oyunları, tv, bilgisayar notları yükseltmez, sizi geleceğe hazırlamaz, zamanınızı çalar. Faydası olmayan işleri terk edin.
Akıllı insan işlerini önem sırasına göre yapar, der Stephen Covey.
Öğrencinin en önemli işi dersi. Zamanı harcamayın, değerlendirin. Yüksek not alın, başarılı ve mutlu olun!”
Sonra derse geçtim.
Kitaptaki sıraya göre Yahya Kemal’in “Sessiz Gemi” şiirine gelmişler. Şiiri ezbere okudum ve ezbere okuyana yüz vereceğimi söyledim.
Sınıfta 4.5 şiddetinde deprem oldu. Herkes birbiri ile konuşmaya başladı. Şaşırdım, sınıfın kontrolünü kaybettiğimi düşündüm, tansiyonum yükseldi, telaşlandım. Birkaç öğrenci, yüz verecekmiş deyip gülüştüler.
Ön sıralarda oturan Seda arkadaşının teşvikiyle tahtaya çıktı, şiiri ezbere okudu.
Not kâğıdı çıkardım:
“Seda 100!” dedim ve notu yazdım. Sınıftaki depremin şiddeti 7.9’a çıktı, sınıf çalkalandı. Seda’nın sıra arkadaşı Fatma, onun bu şiiri öteki hocaya da okuduğunu, yarım artı aldığını anlattı. Meğer sınıfta hiçbir dersten hiçbir öğrenci yüz almamış. Sınıftaki depremin sebebi buymuş.
Sena oturduğu yerden bağırdı:
-İltifatlar hep ona mı? Biz neyiz?
Sınıfa döndüm:
“Şiiri ezberleyip okuyanlara yüz vereceğim. Kitap okuyup özetleyen, konu hazırlayıp sunu yapan yüz alacak. Çalışın, denizde kum, ben de not.”
Fatma, ben de yüz alacağım, dedi.
Güven duygusu artmış, ümitler çoğalmıştı. Sınıf birden canlandı. Seda’nın yüz alması sınıfta şiir ezberleme yarışması başlattı.
Bir öğrenci teneffüste yanıma geldi, gülümseyerek:
-Çok iyi bir öğretmensiniz. Notunuz çok bol.
-Önceki öğretmeniniz nasıldı?
-Sizin gibi cömert değildi.
Teneffüslerde öğretmen odasına gitmedim, öğrencilerle kantine inip birlikte çay içtik, onları cesaretlendirdim, ne yapabileceklerini buldum. Tabii çay paralarını ben ödedim.
Kimi şiir ezberledi kimi kitap okudu kimi duvar gazetesine yazı yazdı kimi konu hazırlayıp sınıfta anlattı. Bahşiş verir gibi 100 dağıttım. 9-D’nin hepsi sınıfı geçti.
Aşk, şevk ve idealizmle çalışmak zorlukları aşmak için çok önemli.
Beyin Vitamini: Öğretmeni Başarıya Götüren Yol kitabımı özellikle meslektaşlarıma tavsiye ederim. Tecrübe yolu kısaltır, ufuk açar.
(Ensar Neşriyat, 0212- 4911903; [email protected])