Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik Spor Bakanlığı ile iş birliği yaparak “Çevreme Duyarlıyım ve Değerlerime Sahip Çıkıyorum” isimli bir kulüp çalışması başlattı. ÇEDES’in amacı toplumu bir arada tutan değerlerimizi öğrencilere yaparak yaşayarak öğretmek.
Cumhuriyet manşet atmış:
“Laiklik için tek yumruk”
Değerler eğitimini laikliğe aykırı bulmuş azgın azınlığın sesi.
Hâlbuki Anayasa’nın 24. Maddesi din hürriyetini garanti eder.
Aydınlık başka türlü manşet atmış:
“ÇEDES İPTAL EDİLSİN”
Eğitimin e’sinden anlayanın ÇEDES’i desteklemesi gerekir.
ÇEDES, gönüllülük esasına dayanan bir çalışma, bana sorarsanız, ders olarak konmalı, öğrenciler öğrendiklerinden değil, öğrenip uyguladıklarından not almalılar.
Öğrenci not almadığı dersi önemsemez.
Değerler, toplumu bir arada tutar.
Büyüklere saygı, küçükleri sevmek, çevremizi temiz tutmak, hastaları ziyaret etmek, tarihi yerleri gezip görmek, kültürel değerlerimizi tanımak, sevmek, benimsemek, niçin inandığımızı öğrenmek, farklı fikir ve görüşlere saygı duymak; temizlik, doğayı korumak, canlıları sevmek, iman ve inanç değerlerimizi uygulamalı öğretmek bu çalışmanın konuları arasında.
Eğitimin e’sinden anlayan değerler ve din eğitiminin okulda ve din görevlileri tarafından camilerde verilmesi gerektiğini bilir.
Almanya’daki öğretmenlik yıllarımda okuldaki Religion dersinin (din dersi) papazlar tarafından verildiğini gördüm. Nürnberg’deki Pirckheimer Gymnasium’da Herr Meyer ile iyi bir dostluğumuz vardı, iyi anlaşır ve yardımlaşırdık. Birbirimizin derslerine girdik, birbirimizi sınıflarımızda ağırladık.
Okul Müdürü Dr. Gunst, okulda bir din adamının bulunmasından çok memnun olduğunu söylerdi.
Değerler arasında dinimizin ve ibadetlerin öğrenilmesi de olmalı. Din eğitimini din dersi öğretmenleri ve imamlar vermeli. Her ikisi de Diyanet ve MEB müfettişleri tarafından denetlenmeli. Liyakatsiz bulunan kişiler bu dersleri vermemeli.
Almanya’da okuldaki din dersi öğretmenini hem müfettişler hem de kilise müfettişleri denetler. Kilise müfettişi, öğretmenin yeterliliğini onaylamazsa din dersi anlatamaz.
Hiçbir toplum dinsiz yaşayamaz.
Eğer din okulda ve camide, herkese açık yerlerde, denetlenebilir şekilde öğretilmezse dini anlatıyorum diye merdiven altı kurumlar ortaya çıkar, evlatlarımıza yalan yanlış şeyler öğretirler, dini duyguları istismar edip çıkar sağlamaya kalkarlar.
FETÖ olayı bize din eğitiminin bir cemaat veya örgüte devredilemeyeceğini gösterdi.
Başka bir ülkenin istihbaratı tarafından kontrol edilen ve yönlendirilen cemaat görünümlü örgüt, milletimizin başına büyük bir felâket sardı, 251 şehit, 2193 gazi verdik, 15 Temmuz gecesini millet olarak uykusuz geçirdik.
Değerler eğitimi din eğitimi ile birlikte verilmeli ki çocuklarımız temizlik, büyüklere saygı, küçüklere sevgi, hasta, yoksul ve muhtaçlara yardım gibi değerlerin sevap olduğunu bilsin. Daha bir içten, gönülden iyilik yapsın.
Bu yaz camiye gelen çocuklarla ilgilendim. Kur’an, dua, sureler ve dini bilgiler öğrettik hoca ile birlikte.
Dinimi Öğreniyorum kitabındaki Çevre Temizliği dersi sonrası çevrede temizlik yaptık. Köye bir km uzaklıktaki çeşmeden köye kadar yol kenarındaki şişe, pet şişeleri, naylon atıkları, özellikle de bira ve içki kutularını topladık. Bir kilometrelik yolda 6 çuval atık topladık. Üç senedir aynı bölgede temizlik yaparız, kirliliği bir türlü önleyemiyoruz.
Konya, Seydişehir’den Toros Dağlarını aşarak Antalya, Gazipaşa’ya yolculuk yaptım. Yol kenarları bira, içki şişeleri, pet şişeleri ve atıklardan geçilmiyor.
Gezi ve piknik yerleri, ormanlar, subaşları, parklar temizliği bilmez insanımız tarafından acımasızca, hoyratça kirletiliyor.
Yavrularımıza sırf çevre temizliği öğretmek için ÇEDES dersi konmalı.
Temizliğin iyi bir şey olduğu, çevreyi kirletmenin kötü olduğunu her sağduyulu insan bilir.
Peki, içtiği şeylerin kutularını ve şişelerini atanlara neden ceza verilmez?
İçecek şişelerinden neden depozit alınmaz?
Çevreyi kirletenlerin çocuklarına ÇEDES dersi verip eğitmekten daha faydalı bir eğitim olabilir mi?
Almanya’da okulda “YÜRÜYÜŞ GÜNÜ” (WANDERTAG) vardı. Bir okul günü sınıf öğretmeni öğrencilerini alır, kırlara götürür ve yürüyüş yaptırır.
Ursula öğretmen ile Türk öğrencilerden oluşan 6-A sınıfını aldık, tramvayla şehir dışına yolculuk yaptık, sonra da ormanda yürüyüş yapacaktık. Öğrenciler marketten yiyecek ve içecek aldılar. Alman öğretmen öğrencileri uyardı:
“Ormana çöp atmak yok, aldığınız içeceklerin kutularını çöp kutusuna atınız.”
Ormandaki yürüyüşümüzü sürdürürken “Durun!” sesiyle irkildik.
Bazı öğrencilerle önden yürüyordum, Ursula Hanım arkadan geliyordu.
Dönüp baktım, Alman öğretmenin elinde bir içecek kutusu.
“Bunu atan, gelip benden alıncaya kadar burada bekleyeceğiz.”
Epey bir beklemeden sonra bir öğrenci gidip içecek kutusunu aldı ve çantasına koydu.
Bir çöp kutusu bulana kadar taşıdı ve içecek kutusunu çöpe attı.
Ursula Hanım’dan öğrendiğim çevreye çöp atmama kuralını bütün ömrümce unutamam, o öğrenci de unutamaz.
ÇEDES, okul dışı etkinliklere ailelerin de katılmasını öngörüyor.
Her okulda ÇEDES kulübü kurulmalı, programa yürüyüş günü etkinliği konmalı.