Bir Bayramı daha idrak ettik. İdrak ettik de ancak bu bayram diğer bayramlardan oldukça farklı geçti. Bu bayram ülkemizde yaşanan yüz yılın felaketi olarak adlandırılan ve 11 ilde hissedilen 50 binin üzerinde cana mal olan yüzbinlerce binayı yerle bir eden bir deprem sonrası buruk hüzünlü ümitlerini yitirmiş geleceğe güvenle bakmaya endişe eden bir zaman dilimi içerisinde geçirdik.
Bayram sabahı bayram namazıyla başlayan bayramlaşma 3 günlük süre içerisinde depremin gölgesinde ve depremin açtığı yaranın acısıyla geçti. Bayramın birinci günü Cuma gününe rastlaması ile iki bayramı birlikte yaşadık. Bu 2 Bayramı yaşama süreci çok sık rastlanan bir hadise olmaması nedeniyle önemli olsa da insanlar yine de buruk kaldılar. Bayramda eski heyecan ve coşku ne yazık ki yoktu. Bir araya gelinse de yine gündemi birinci sırada insanların deprem ve yaşanan felaket ve sonrası kaygılar aldı.
Durum böyle olsa da, hayat devam ediyor sabah güneş doğuyor akşam batıyor. Mevlana'nın tayin ettiği güne kadar da bu böylece devam edecek. Hal böyle olunca ister istemez insanlar yaşamları sürecindeki olumlu ya da olumsuz vuku bulacak olayları yaşamak durumunda kalıyor. İşte bu bayram da bu vesileyle hayat yolculuğumuzun bir parçası olarak hüzünlü geçti.
Bayram oruç görevini ifa eden mümin kardeşlerimizin Ramazan sonrası Mevla tarafından verilen bir mükafatı gibi de algılanabilir tabi bu mükafat ayrıca toplumsal yaşamın gereği olan birçok sosyal dayanışmaya da vesile ve neden kılınmıştır. Bayram nedeniyle insanlar arasında oluşturan beşeri ilişkilerin neticesinde deki kırgınlıklar, dargınlıklar, küskünlükler gibi toplumu ayrıştıran nedenlerden de soyutlanıp ayrılarak bunların düzeltmenin bir vesilesi de sayılır.
Yine bayram nedeniyle insanların kendilerini özen ve önem vermeleri evlerine bir düzen vermeleri temizlikten giyme kadar farklılık yaratmaları bayramın bir başka güzel yönüdür. Bayram vesilesiyle hele de çocukların düşünülerek onların bayramlık ile yeni giysileri alınması oyuncaklar alınması ve bayram sabahı hediyeler verilmesi harçlık verilmesi onların belleklerinde apayrı bir yer tutarak gelecekte tatlı anılara dönüşmesine vesile olmuştur.
Aile büyüklerinin bayram da hatırlanması onların yanına aile fertleriyle özene bezene gidilerek ilk etapta ellerinin öpülmesi onlar için tarifi imkansız bir duygu ve mutluluk kaynağıdır. Kendilerine ailenin büyüğü olduğu ailece önemsendiği değer verildiği ve hep birlikte gelinerek adalet biyat edildiği izlenimini vererek onları mutlu ettirmeyi sağlamıştır.
Yine bayram vesilesiyle ailenin mümkün olduğu kadar uzakta olan bireyleri çekirdek aile etrafında toplanarak aile bütünlüğü gözler önüne sergilenecek ve varsa sorun ve problemler görüşülüp konuşulacak adeta aile meclisi devreye alınmıştır.
Yine bayram vesilesiyle fakir fukara konu komşu görülerek zekat fitre gibi maddi yardımlaşma kaynakları harekete geçirilerek bu tür ihtiyacı olanların da gönülleri hoş edilecek onlara yeni imkanlar ekonomik imkanlar yaratılmıştır. Bu noktada halivakti iyi olan kardeşlerimizin ihtiyaç sahiplerini görmüş olması insani duygularımız öne çıkatarak toplum arasındaki nezaket ve yardımlaşma duyguları had safhaya ulaştırıp temelinde saygı ve sevgi ortamına da vesile olmuştur.
Görüldüğü gibi bayram dini bir görev olmakla beraber, bunun altındaki asıl amacının, sosyal dayanışma ve toplumsal birlikteliği temininde öte bir şey değildir. Mevla bu uygulamayla aslında bizlerin mutluluk ve refahını müreffeh hayat sürmenizi, toplumsal dayanışmamızı, birbirimize sahip çıkmamızı, zengin fakir arasındaki makasın daraltılmasını, büyüğün küçüğün belli olmasını, saygının sevginin, öne çıkmasını, hepsinden öte de;
İnsanın insan olduğunun hatırlatılması amaçlanmıştır.