banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Bu başlıkla asıl amacımın kimseyi yanıltmak olmadığını baştan söylemeliyim; zira elimde bir neşter olmadığı gibi vücudumuzun herhangi bir yerinde başladı mı geçinceye kadar, bizi harap ve bitap düşüren ağrılar için yeni bir ilaç filan bulmuş değilim.

        “Kitap ruhun ilacıdır” diyen bir Japon atasözünden hareketledir alakası.

        Derler ki hastalıkların çoğunun ortaya çıkışı ruhsal bir nedene dayanır. Bu durumda istifade etmesini bilenler için kitaplar çok hayati bir görev üstleniyorlar demektir.

        Suut Kemal Yetkin’in yıllar önce ders kitaplarımızdan birinde okuduğum bir denemesinde kitapların ‘acıları dindiren en iyi ilaç’ oluşundan şu suretle söz ettiğini hatırlıyorum:

        “Dünyada hiçbir dost insana kitaptan daha yakın değildir. Sıkıntımızı unutmak, donuk hayatımıza biraz renk, biraz ışık vermek; daracık dünyamızda bulamadığımız şeyleri yaşamak için, tek çaremiz kitaplara sarılmaktır. Bırakınız ıssız bir adaya gitmeyi, herhangi bir yolculuğa çıkarken bile hangi okur yazar yanına bir iki roman, bir iki şiir kitabı almayı düşünmez! Yolculukta çoğu zaman olduğu gibi çevremize bakıp dalmaktan, yanımıza aldığımız kitapları okuyamasak bile onları gene de elimizin altında bulundurmak isteriz. Çünkü onların can yoldaşı olduğunu biliriz.

         Düşünüyorum da, şu dünyada kitaplar yok oluverse, yaşamak ne kadar güçleşir, çekilmez bir ağırlık olur. Romancı veya şair için yazmak nasıl dayanılmaz bir ihtiyaçsa okuyucu için de yazılanları okumak öyledir. En kötümser zamanlarımızda yardıma onlar koşar. Ataç, ölüm yatağında kendisini görmeğe gelen Sabahattin Teoman’a: “Hastalıkta ağrıları dindirici en iyi ilaç şiirmiş. Boyuna şiir okuyorum” dememiş miydi?”

         Yazarın kitaplarla kurduğu ilişkinin derecesini belirtmek üzere kullandığı ‘tek çaremiz kitaplara sarılmak’ , ‘can dostları’ gibi ifadeleri bugünkü zevklerimiz ve alışkanlıklarımızla bulunduğumuz yerden bakarak epeyce yadırgayanımız olacaktır elbette; çünkü yaşadığımız büyük değişimlerle birlikte birçok şey de değişiyor. Bu bakımdan her devrin araçlarının, zevklerinin bir olmadığını, olmayacağını biliyoruz. Haliyle bugün ‘can dostu’ kavramı, yerini nelere bırakmıştır araştırıp bakmak lazım.

        Güzel ilçemiz Seydişehir Halk Kütüphanesine ara sıra uğrarım. Haftanın her günü açıktır. Geçici olarak hizmet verdiği binanın (Seydişehir Müftülüğü) üçüncü katında işini titizlikle yapan görevlilerle karşılaşırım. Ne aradığınızı biliyorsanız işiniz çok kolay. Çoğu zaman acelem yoksa raflar arasında dolaşır, aradığımı kendim bulmaya çalışırım. Bu sayede aradığım kitapla birlikte ilgimi çeken başka kitaplarla da karşılaşırım. Bir sonraki gidişimde işimi oldukça kolaylaştırır bu gezinti.

        Geçen haftaki ziyaretimde ‘Şiir Defterinden Kırk Şair’ isimli bir kitap aldım. Adını ilk kez öğrendiğim 40’lar Kulübü Yayınevi’nin bir eseri. Bu isim de 2000-2005 yılları arasında yayımlanan ‘Kırklar Dergisi’nin genel yayın yönetmenliğini yapan şair İbrahim Tenekeci’ye vefa adına verilmiş kitaba. Kapağın orta yerindeki kitap adının etrafında her biri farklı bir yazar tarafından tanıtımı yapılan kırk şairin ismi sıralanmış. Eskilerden yenilerden kırk şair…

        Efendim, işte bu kitapta Ayşegül Gök tarafından tanıtılan bir şairle ilgili şu cümlenin izini sürünce karşılaştım ‘acıları dindirmek’ kavramıyla:

        “Ahmet Telli deyince ilk akla gelen “Yolculuklar”dır belki de.” Baktım… Bu kavramı şair ‘Soluk Soluğa 1’ adlı şu şiirinde kullanıyor:

        “Hep yanıldı ve yenilgilere uğradı/ Ama atıldı yine de serüvenlere/ Vakti olmadı acıların hesabını tutmaya/ Durup beklemeye, geri dönmelere vakti olmadı.”

        Ne zaman yollara düşse biterdi acılar

        Anıları aşkları ve bir kenti

        Bırakıp gidebilirdi apansız

        Apansız başlardı yolculuklar

        Hangi saatinde olursa günün

        Ve hep kar yağardı nedense

        İstese de kalamazdı vakti gelince

        Geyik sesleri yankılanınca yamaçlarda”

        İster kitapların dostluğuna sarıl; ister gez, dolaş; ama mutlaka içine doğduğu güne söyleyecek bir şeyi olmalı insanın. Ki asıl ilaç bu olsa gerek bir şeylerin değişmesini gerçekten istiyorsak hepimiz için. Aksi şaire göre ölüm:

        “Mekân tutmak ve her akşam aynı ufukta

         Güneşin batışını seyretmek ölümdür biraz

         Ölümdür biraz hep aynı yatakta

         Sabaha varmak.”

        Rabbimiz İnşirah suresinde “Öyleyse bir işi bitirince diğerine koyul”diyor. Bir işte yorulunca başka bir iş yaparak da dinlenmeyi becerebilmek demek ki acıları dindirmek, bir ezberi tekrar etmek değil.

        Selamların en güzeliyle…

        Hacı Halim Kartal/ 10 Ekim, 2022

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.