الارض تحيى اذا ما عاش عالمها
متى يمت عالم منها يمت طرف
كالارض تحيى اذا ماالغيث حل بها
وإن أبى عاد فى أكنافها التلف
El ardu tehyê ize me âşe âlimuhê,mete yemüt âlimün minhê yemüt tarafün,kel ardi tehyê ize melğeysü halle bihê vein ebê âde fî eknêfihettelefu
Yeryüzü(Dünya),Âlimleri yaşadıkça canlıdır (ve yemyeşildir). Üzerinde yaşayan âlimlerden biri ölünce, yeryüzünün bir parçası (o âlimin yaşadığı yer,mekan memleket)de ölür(âlim ve ilim orada yok olunca cehalet ve karanlık hakim olur).
Yeryüzü de böyledir, üzerine yağmur yağdığı müddetçe canlıdır,diridir,
bir yerine yağmur yağmayınca orası telef olur(kupkuru kalır).
Alimler, gece yolculuğuna çıkan yolculara yıldızların yol gösterdiği, yollarını aydınlattığı ve rehberlik ettiği gibi insanlara yol gösterir, yollarını aydınlatır ve rehberlik ederler.
Her dalda âlimler saygın olmakla beraber, dini alanda, özellikle fıkıh alanında,helal ve haram konularında insanları aydınlatacak olan alimlerin olması yüce Allah'ın bir lütfudur, ikramıdır ve o memleket için bir şanstır.
"Bizim, yeryüzünü etrafından nasıl eksiltip durduğumuzu görmüyorlar mı"?
Ra'd suresi: 41.Ayet.
Bazı müfessirler, yeryüzünün etrafından eksiltilmesinin, alimlerinin ve hayırlı insanlarının vefatı olarak tefsir etmişlerdir.
Alimler bir taraftan kurumuş olan toprağı canlandıran yağmur'a rahmete, diğer taraftan yemeye tad veren tuz'a ve boğazda kalan lokmayı sindiren suya benzetilmişlerdir.
Hz. Lokman'ın,oğluna yaptığı nasihatlardan biri şöyledir:
يا بنى جالس العلماء وزاحمهم بركبتيك فان الله يحيي القلوب بنور الحكمة كما يحيي الارض بوا بل القطر
Yâ büneyye! Cêlis il ulemâe ve zâhimhüm bi rükbeteyke, fe innellâhe yuhyil kulûbe binûr il hikmeti kemâ yuhyil arda bivêbilil matari.
"Ey oğulcuğum! alimlerle otur ve (onlara o kadar yakın ol ki)âdetâ dizlerini onların dizlerine daya. Yüce Allah yeryüzünü yağan yağmurun ıslaklığı ile canlandırdığı gibi kalpleri hikmet nur'u ile diriltir, canlandırır"
İbni kayyım il Cevziyye,Medaric üs sâlikîn: 4/134.
Yüce Allah'ın Mukaddes zatının varlığına Mübarek zatını şahid tutmuş,ikinci derecede melekleri, üçüncü derecede âlimleri şahid tutmuştur.
Bu şeref bile âlimlere yeter.
Alimler, üstlendikleri şerefli görev itibariyle doğru bildiklerini uygun bir şekilde halka ulaştırırlar, halkın görevi de onları susturmak değil onlara kulak vermektir.
Şer'î ilimlere ve bu ilimleri taşıyan alimlere gerekli değeri ve ihtimamı vermeyen milletler ve ümmetler sıkıntı yaşamışlardır.
Böyle yapanlar, karanlıkta kalmaya, karanlıkta yürümeye ve rahmet olan yağmuru istememe, buna mukabil yavan yaşamak gibi bir hamakata razı olmuşlar demektir.
Din düşmanlarının en çirkin hedefleri, müslüman aile yapısını bozmak, insanları cami ve mescidlerden,ilmi ile
amil mazbut alimlerden ve gönül erlerinden soğutmaktır.
İlmi ile amil ve mazbut bir alimde bulunması gereken en önemli şey kendi nefsinden razı olmamasıdır.
Böyle olanda üç şey bulunur:
1-) Allah'tan korkar
Fâtır suresi: 28.Ayet.
2-) Yüce Allah'ın emirleri ile ilgili anlayış sahibidir.
Ankebût suresi: 43.Ayet.
3-)Hak ve hukuk tanır ve bilir
Zümer suresi: 9.Ayet.
Ey ezelden ebede her şeyi bilen Yüce Allahım! Bizleri ve bütün mümin kardeşlerimizi senin değer verdiğine değer veren, değer vermediğine de değer vermeyen meâd aklına sahib olan imkanı oldukça ilim tahsil eden ve sana mânen yaklaşan kullarından eyle.Amin
Ahmet ÖZKAN
19 Eylül 2022 P.tesi