banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Eskidendi, eskimeyen zamanlardan, dağların dağlara kavuştuğu, insanın insanı anladığı, yürekçe konuşulduğu zamanlardan…Aile olmak;Sevmek, kucaklamak ve toplumsal düzenin devamına ilişkin türlü kaygılar gütmek demektir. Türk toplumunda aile, toplumun her kesiminden de destek görür ve onanır. Aile yapısı gelenek, görenek, örf, adet ve törelerle geleceğe aktarılır ki yeni nesiller tarafından devam ettirilebilsin. Yeni nesli temsil edecek çocuklar çeşitli geleneklerin içine doğarlar. Bebeklikten itibaren bilinç dünyaları bu adetlerle donanır ve gelenek haline gelerek devam ettirilir.Bebeğin doğar doğmaz karşılaştığı geleneklerden biridir “Nini Görme Geleneğimiz”Nini Kelimesinin, “Ninni” kelimesine dairsöylendiği ve yöreye göre değiştiği düşünülmektedir(Nini/Ninni/Nenni. Nini Görmek- Bebek Görmek, Niniyi/Bebeği görmek derdi babaannem)NİNNİ:Bebeğin uyutulabilmesi için sadedille söylenen bir çeşit türküdür ve maniye benzer dörtlüklerden oluşur. Söyleyeni belli olmayan anonim değerlerimizden biridir. Annelerimizin bizlerin beşiği başında ruhumuzu doyurup huzurlu uykulara yolladığı bu güzel türküler tarihten günümüze kadar devam etmiş ve anne deyince akla gelen ilk şey başımızda ninni söyleyen elleri öpülesi kadınlar olmuştur… Divan-ü Lügati’t Türk’te de “Balubalu” olarak geçen Ninnilerimiz bebeklerin özlerine, gözlerine, yüzlerine seslenen içten türküler, cici maniler, mutlandıran şiirlerdir. “Ninni bebek ninni, güzel uyu güzel büyü”“Ninni diyelim ninni!” “Falancanın ninnisini gördünüz mü?”“Ninni/ Nini görmeye gittiniz mi?” “Bebek kız mıymış oğlan mı?”“Neye ihtiyacı varmış nininin/bebeğin?”“Maşallah maşallah yeni gelinin ay yüzlü bir ninisi olmuş!”“Görmeye gittiniz mi?”“Gördük gördük etli butlu bir kız maşallah”“Allah hayırlı evlat eylesin!”“Analı babalı büyütsün, biz de gidelim görelim niniyi, bir göz boncuğu iğneleyelim kundağına, bir hayır dua edelim”“Gidin görün tabi kırkı çıkmış gayrı”“Kırklamışlar demek!”“Kırkı çıkmadan kapı çalınmaz ki kırk karışır der büyükler!”

Bebeğin doğumunun üzerinden kırk gün geçmeden anne başka eve gitmez, bebeği götürmez ve bebek evde yalnız bırakılmaz.Konu komşu, hısım akrabadan da kimse yeni doğan bebeğin evine gitmez.  Doğumun üzerinden kırk gün geçtiğinde ise “Kırk Çıkarma” ritüeli gerçekleşir. Kırk Çıkarma/ Kırklama: Annenin loğusalığı biter bitmez, bebeği kırklamak gerekir. Bu ritüele kırk banyosu da denilir kimi yörelerimizde. Bebek kırk banyosunu yapar yapmaz sosyalleşmek maksatlı dışarıya çıkarılabilme lüksünü de kazanır. Ailenin büyüklerinden bilge bir kadın tarafından bebeğin banyo suyuna kırk taş atılır. Bazı yörelerde 40 taş, 40 mevsim çiçeği ve 40 fasulye atıldığı da bilinmektedir. Suya atılacak maddeler mutlaka temizlenir yıkanır sterilize edilip dualar eşliğinde banyo suyuna atılırlar. Yine bazı yörelerde kırk suyuna altın ya da gümüş lira atıldığı da görülür. Altının güneşi gümüşün de ayı temsil ettiği varsayılmaktadır. Kırk suyunu hazırlayan aile büyüğü bilge kadın abdest alır ve hazır olmuş sudan kırk tas anne için kırk tas da bebek için ayırır ve bebek bu su ile yıkanılırken “Su aşağı boyu yukarı” derler kırklamaya katılanlar. Ya da “Su gibi uzun olsun ömrü” derler hep bir ağızdan ve hayır dua edilir sonra. Kırk suyu hem annenin hem de bebeğin başından döküldükten sonra kırk çıkmış veya kırklanılmış olur. Kırk çıkarma işlemi bitince bebeğe de anneye de yeni ve güzel kıyafetler giydirilir. Buna sebep olarak annenin de bebeğin de artık gezmeye çıkabileceği belirtilmiş olur.  Böylece kırk çıkarılmış bebek de anne de kırklanmış ve bebeği/Niniyi görmeye gelecekler için buyur kapısı açılmış olur. İşte “Nini Görme Geleneği” böylece başlar; Bebek kız ise pembe, kırmızı kıyafetler alınırken erkek ise mavi ve yeşil renkler tercih edilir. Nini/bebek kundaklara sarılmış beşiğe ya da karyolaya yatırılmıştır ve kimin gönlünden ne koptuysa kimin bütçesi neye yetmişse ona göre hediyelerle beşiğin başı, karyolanın başlığı, bebeğin kundağı veya bebe yastığı doldurulur.  Özellikle hısım akraba ve uzaktan kan bağı olanlar altın asarlar beşiğin başına. Ya da kundağın içine para sıkıştırırlar. O beşik, o kundak, o karyola ve o bebe yastığı günlerce rengârenk hediyelerle dolar taşar ve “kısmetli bebekmiş” denilir… Kapı çalınır ve “Nini Görmeye” geldik müsaade var mı? Denilir. Ev sahibinin büyükleri “Buyurun buyurun misafir başımız üstüne” diyerek gelenleri bebeğin odasına buyur ederler. Gelenler, “Maşallah, maşallah bahtı açık olsun inşallah” “Hayırlı evlat olsun” “Analı babalı büyütsün” vb cümlelerden sonra hayır dua edip yavaşça hediyelerini bırakırlar uygun yere. Kimileri el örgüsü bebe kıyafetlerini çoktan hazır etmiştir; Patik, çorap, yelek, hırka, ceket, pantolon elleriyle örülmüş, bebeğin cinsiyetine göre renk seçilmiştir. Kimileri ellerinde kundak örtüsü işlemiş, dikmiş veya örmüştür. Rengarenktir hepsi, neşeyle takılır, asılır, dürülür. Tüm bunlar mutluluk ve kısmettir bebek için… Niniyi/ bebeği görmeye gelen o kadar çok olur ki bir bebeğin giyebileceğinden çok kıyafet hediye edilir bu geleneğimizle. Kimi anneler hediye getirilen bu kıyafetleri ihtiyacı olan bir başka bebeğe armağan ederken kimi anneler de başka bir Nini Görme için sandığa kaldırır. Anadolu’da çoğu kadının çeyiz sandığında Nini Görme hediyesi olarak gelen onlarca kıyafet vardır. Bu kültürel zenginliğimizdir ki bir anne çoğu zaman Nini Görme hediyesi olan altını parayı ve değerli eşyayı uzun yıllar çocuğu için saklar ve çocuğun ihtiyacı olduğunda hemen ortaya çıkarır. Bu gönül zenginliği bu kültürel zenginlikler hem bizi bir arada tutar hem de ihtiyaç anında yaralarımızı sarıp sarmalar… Anadolu’da bu güzel geleneğimize bizler de denk geldik ve cici bir kız bebeğin kundak bohçasına iliştirilen küçük altınların; “Okusun da büyüsün, büyüdüğünde okuluna harçlık edersiniz annesi” deniliverdiğine şahitlik edip mutlu olduk…

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.