Milletin iradesine gaspeden, inancımızla savaşan, gencecik kızlarımızı polis zoruyla okula sokmayan, üniversite okumak isteyen başörtülü kızlarımızı Viyanalara mecbur eden general eskilerine merhamet etmek mi?
Onlar acımanın a’sından merhametin m’sinden nasipsiz vicdansızlardır.
Aklınızdan geçirmeyin.
Şubat 2001 yılı idi. Eyüp İmam Hatip Lisesinde öğretmendim. Okula geldim, okulun etrafı robokop polisler tarafından kuşatılmış, başörtülü öğrencileri okula almıyorlar. Yolu kesmişler, kimseye geçit vermiyorlar.
Veliler sokağa yığılmış. Emniyet müdürü, milli eğitim müdürü yüzlerce polis öğrencilerin öğrenim özgürlüğünü gaspetmek için sabahleyin erkenden okulun kapısını tutmuşlar. Öğrenci sokağa yığılmış, polis okul kapısı önünde sımsıkı zincir oluşturmuş, öğrenciyi içeriye sokmuyor.
Rahmetli Eğitim Bir Sen Başkanı Ünal Mamur ile sivil toplum örgütü olarak emniyet müdürüne, milli eğitim müdürüne hatırlattık:
“Anayasa’nın 79. Maddesi herkesin eğitim özgürlüğü vardır, der. Yaptığınızyönetmeliklere aykır. Kılık kıyafet yönetmeliğine uymayana sadece disiplin cezası verilebilir, eğitimi engelleyeme yetkiniz yok, öğrenciyi okula sokmamak hem yönetmeliklere hem Anayasa’ya aykırı.
Biz sivil toplum örgütü temsilcisiyiz. Uyarıyoruz. Anayasal suç işliyorsunuz!”
“Emir aldık, buradan defolun, görevimizi engellemeyin!”
Laf anlamadılar, uyarı dinlemediler.
Öğrenciler sokakta kaldı, sağırlara duyurmak ister gibi var güçleri ile bağırdılar:
“Eğitim hakkımız engellenemez!”
“Okulumuzu isteriz!”
“Başörtüsüne uzanan eller kırılsın!”
Hiçbir sesi duymadılar.Sokak direnişi uzun süre devam etti. İstanbul emniyet müdür yardımcısı geldi. Uzun boylu bir adamdı, ağzı alkol kokuyordu.
Sivil toplum temsilcisi Ünal Mamur; Anayasa’yı, yönetmelikleri, kanunsuzluğu anlattı, suç işlediklerini söyledi.
Adam bizi dinledi. Şöyle dedi:
“Söylediklerinizi öğrenciler duymasın. Hak alabileceklerini zannederler, kendilerine zarar verirler. Sizi genelkurmaya bağlayayım. Onları ikna edin! Yasak o zaman kalkar!”
Ünal Bey’in yüzü kireç gibi oldu, yutkundu, sustu. Eyüp Sultan sokaklarından bağlanıp genelkurmayı ikna etmek olacak şey değildi.
Velileri öğrenciden ayırıp başka sokaklara sevk ettiler ve dağıttılar. Öğrenciyi erkek-kız gruplara ayırdılar, ayrı sokaklara yönlendirdiler. Tehdit ettiler, dağılın anonsları yaptılar. Dağılmayanları polis zoruyla otobüslere doldurup Pendik, Maltepe, Avcılar gibi İstanbul’un uzak semtlerine götürüp bıraktılar.
O zamanki İstanbul milli eğitim müdürü Ömer Balıbey, okula gelip öğrenciyi başını açmaya ikna etmemizi istedi. Öğrenciye yapılanın yönetmelik ve kanunlara aykırı olduğunu, insan hakları sözleşmesine uymadığını söylediğim için görevime son verdi.
26 Şubattan 15 Hazirana kadar Eyüp Sultan’daki Fahri Korutürk Caddesinde eylem yaptık. Dağılırken 14-15 yaşlarındaki kızları itelediler, kakaladılar, jopladılar, dövdüler, karakola götürüp ifadelerini aldılar, mahkemeye verdiler. Mahkemede polis komiserleri, eğitimi engellemenin suç olduğunu öğrenince “Validen emir aldık.”dediler.
28 Şubat öncesi 5.000’den fazla öğrencisi vardı okulumuzun. Katsayı zulmü, kara propaganda, polis zoruyla öğrenciye yasak koydular, öğrenci sayısı 800’e düştü. Türkiye genelinde 600.000 olan imam hatipli öğrenci sayısı 600’e indi.
12 yaşından küçük öğrencilerin yazın Kur’an kurslarına gitmesini yasakladılar.
21 bankayı batırdılar, devlet bankalarını zarar etti, devletin itibarı sıfırlandı. IMF’ye mahkûm olduk. Ülkenin 57 milyar dolarını hortumladılar. Devalüasyon oldu, dolar bir gecede 650 liradan 1600 liraya fırladı, millet 50 fakirleşti. Kişi başına düşen milli gelir 3.500’den 2.100 dolara düştü.
Ordunun tank modernizasyonunu İsrailli batık firmaya verdiler, firmayı ihya ettiler. Çevik Bir, Amerika gezisinde, “Postmodern darbeyi İsrail’in çıkarları için yaptık.”itirafında bulundu.
Taliban kızların eğitimini engelliyor diyenler…
Bu memlekette Pentagon’un devşirdiği generallerbaşörtülü kızları üniversitelerden kovdular, Viyanalara sürgün ettiler. Devrin cumhurbaşkanı üniversitede okumak isteyen evlatlarımıza,Suudi Arabistan gitsinler, dedi.
Sanki başını örten kızların babaları Suudi Arabistan’a vergi veriyorlar.
ABD emriyle milletin seçtiği hükümetleri indiren, on senede bir darbe yapmayı rutine bağlayan, milletimizin değil de İsrail’in çıkarlarını gözeten general eskilerine acımak ha!..
Millet her darbeden sonraki ilk seçimde temsilcilerini seçti, darbecilere meydan okudu. Allah razı olsunTayyip Erdoğan’dan. 19 senede girdiği her seçimi kazandı, milli iradeyi iktidar yaptı. Darbe tehditlerini Allah’ın yardımıyla savuşturdu. 15 Temmuz 2016’da aziz milletimizi darbecilerle hesaplaşmaya çağırdı. Kavgayı millet iradesi kazandı; milli irade, Anayasa’yı çiğneyen 14-15 yaşındaki kız çocuklarını joplatan, memleketi soyduran, İsrail’i ihya eden darbecileri cezalandırdı.
Canavara acımak, masum koyunların can güvenliğini hiçe saymaktır.
Okumak isteyen öğrencilerimin direnişini ÇIĞLIK isimli romanda anlattım. Darbecilerin cürümlerini bilmek isteyenlere tavsiye ederim. Öğrencilerin sesi olan Yeni Akit’i polisin bastığını, rahmetli Hasan Karakaya’nın camının kurşunlandığını, gazetemizin sahibi Mustafa Karahasanoğlu ve Hasan Hüseyin Maden ile birlikte emniyete götürülüp özgürlük istemenin hesabının sorulduğunu da okursunuz kitapta.
ABD devşirmelerine merhamet dilenenlere, merhametten maraz doğar, dersiniz.