banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Ormanlarımız cayır cayır yakılıyor/yanıyor.

        Kurban Bayramı’nın ardından önce Manavgat, Akseki, Alanya Gazipaşa; ardından Adana, Osmaniye, Kozan; sonra Muğla, Marmaris, Bodrum ve cennet yurdumuzun hepsini bir anda sayamayacağımız birbirinden güzel birçok köşesinde eş zamanlı olarak başladığı belirtilen orman yangınlarıyla sarsıldık, sarsılıyoruz.

Muhabirler, bir türlü önlenemeyen bu büyük yangınların önüne ne gelirse yok ettiği afet bölgelerinden neredeyse bir haftadır gece gündüz haber aktarıyorlar bağlı oldukları kanallara. Canlı yayına bağlandıkları her defasında izlenimlerini anlatmaya şu ortak cümle ile başlıyorlar:

Türkiye’nin ciğerleri yanıyor!

        Yüz yıllardır yetmiş iki millete bağrını açmış Anadolu’nun ve bu oldum olası bağrı yanık anaya gönülden bağlı, onun bir teline zarar gelmesin diye tir tir titreyen vefalı evlatlarının ciğerlerinin yandığı doğru...  Lakin bu ne kadar doğruysa eline geçen ilk fırsatta anasını satmaya hazır veya ‘Ölse de mirasına konup bayram etsek!’ kafasında hayırsız hatta satılmış evlatlarının olduğu da ne kadar üzüntü verici olsa da o kadar gerçek. Hem de bu topraklarda tarihin kaydettiğien acı gerçek!

        Üstad Necip Fazıl Kısakürek, ‘Başıboş’ adlı şiirinde milletine, inancına, töresine yabancılaşmış sorumsuz, vicdansız yüreklerin taşlardan da taş olduğunu, ateşlere atsan yanmayacağını söyler:

        “Yanmaz da yürekler ateşe atsan

         Bir kibrit bir orman yakar başıboş!”

        Anlıyoruz ki ülkemiz üzerinde baskı uygulamaya çalışan çevreler her zaman olduğu gibi içimizden devşirdikleri/satın aldıkları ajanlarını kullanarak ciğerlerimizi yakmayı, köylerimizi, şehirlerimizi ve bunlarla birlikte her şeyimizi ateşe vermeyi siyasi bir araç olarak kullanıyorlar.

        Bunlar her zaman var olmuştur, kıyamete kadar da eşyanın tabiatı gereği var olmaya devam edeceklerdir.

        Her felakette, her yıkımda faturayı kendi dışımızda birilerine, bir yerlere kesmenin kolaycılık olduğunu ve bunun bizi daha iyi bir yere götürmeyeceğini elbette biliyoruz.

        Önemli olan şairin vurguladığı hastalıklı başıboşluktan, sorumsuzluktan bir an önce kurtulmak.

        Bileceğiz ki sorun büyüğü kendi sorumsuzluğumuzdadır. ‘Bana benden olur her ne olursa’ sözü insanlık tarihiyle yaşıt en temel ilkedir. Düşmanın tabiatı düşmanlık yapacağı kimsenin en zayıf noktalarını araştırıp en uygun fırsatı kullanarak en az maliyetle en çok zararı vermektir. Bize düşen sevdiklerimizi her türlü tehlikeden, her türlü saldırıdan koruma konusunda ne düşünüp ne söylediğimiz değil ne kadar çalışıp çabaladığımızdır.

        Şimdi önceliğimiz gücümüz yettiğince, bir damla ile bile olsa yangını söndürmeye koşmak olmalı. Konuşacaksak da tartışacaksak da bunu, felaketin daha fazla can yakmadan atlatılmasına katkı verdikten sonraya bırakmak olduğunu hatırlatmamız gerekiyor birbirimize, birbirimizi yaralamadan, kırıp dökmeden…

        Yangın dağın ardında ve o dağ, o belde, o köy bize çok uzak değil.

        Yaklaşıyor yaklaşmakta olan!

        Ve birçok felakette olduğu gibi düşman sevindiren bir rolü oynuyoruz. Dillerimizin ellerimizden fazla konuşuyor olmasından belli değil mi bu kadim marazımız?

        Bir kısmımız nerede olursa olsun bir derde deva olmak, bir yangını bir an önce söndürme derdinde; bir kısmımız alevlerin jet hızıyla üstümüze geldiğini bile bile suçlu arama derdinde… Alevlere bir damla götüren karınca olacağına yangının şimdilik ulaşmadığı bir ağacın gölgesinde konuşup duruyor. Tıpkı şair Orhan Veli’nin yıllar önce söylediği hal:

        “Neler yapmadık şu vatan için!

        Kimimiz öldük,

        Kimimiz nutuk söyledik.”

        Kelimelerimiz ise düşüncelerimizin elbisesi ki Mahatma Gandi bunları kullanırken dikkatli olmaya çağırıyor:

        “Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelerinize dönüşür…

        Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür…

        Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür…”

        Bu alışkanlıklarla yaşamayı öğrenmiş yürekler yanmayı hissetmiyor. Şairin ‘ateşe atsan yanmaz’ dediği bunlar olsa gerek.

        Vatan ve millet söz konusu olunca “Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?” diye bir fedakârlık kıvılcımı çıkarmaya çalışan Mehmet Akif dedemizin hissiyatıyla bitirelim:

        “Elemim bir yüreğin karı değil, paylaşalım”

        Rabbim milletimize ve memleketimize zeval vermesin!

        Selamların en güzeliyle…

        H. Halim Kartal/02 Ağustos, 2021

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.