Bir büyük insan, bir dahi şair ve şairler sultanı Necip Fazıl Kısakürek. Bereketli ve uzun ömründe 112 kitap yazdı, herkesin tanıdığı ve sevdiği bir düşünce adamı idi. Gazete çıkardı, dergi yayınladı, kitap yazdı, konferanslar verdi, hepsinden önemlisi, Türkiye’yi yükseltecek Büyük Doğu Nesli yetiştirmek için çırpındı.
Genç yaşta kaleme aldığı Kaldırımlar şiiri ile şöhret oldu. Kaldırımlar şairi olarak tanındı, alkışlandı, el üstünde tutuldu. Devrin MilliEğitimBakanı Hasan Yücel’in evine randevusuz gidecek kadar itibarlıydı.
Genç adamın tutkuları vardı. İçinde boşluk hissediyor, metafiziği kurcalıyor ve bu manevî açlığı başka şeylerle doldurmaya çalışıyordu. Hep arayış içindeydi, buhranlar geçiriyordu. Düşünce dünyasını alt üst eden hafakanları Çile şiirinde şöyle dile getirdi:
“Aylarca gezindim yıkık ve şaşkın,
Benliğim bir kazan ve aklım kepçe.
Deliler köyünden bir menzil aşkın
Her fikir içimde bir çift kelepçe.
Niçin küçülüyor eşya uzakta;
Gözsüz görüyorum rüyada nasıl?
Zamanın raksı ne bir yuvarlakta?
Sonum varmış, onu öğrensem asıl!
Bir fikir ki sıcak yarada kezzap
Bir fikir ki beyin zarında sülük...
Selam sana haşmetli azap,
Yandıkça gelişen tılsımlı kütük.
Akrep nokta nokta ruhumu sokmuş,
Mevsimden mevsime girdim böylece.
Anladım ateşte cımbızda yokmuş;
Fikir çilesinden büyük işkence. “
28 kıtalık Çile şiiri, onun buhranlarını, hafakanlarını ve hakikati bulma serüvenini anlatır. Bu çile dönemi uzun sürse de sonunda, bir kanlı şafakta çil horoz ona yepyeni bir dünya hediye eder:
“Ensemin örsünde bir demir balyoz,
Kapandım yatağa son çare diye.
Bir kanlı şafakta bana çil horoz
Yepyeni bir dünya etti hediye.
Gece bir hendeğe düşercesine
Birden kucağına düştüm gerçeğin.
Sanki erdim çetin bilmecesine
Hem geçmiş zamanın hem geleceğin.
Atomlarda cümbüş donanma şenlik
Ve çevre çevre nur, çevre çevre nur.
İç içe mimari, iç içe benlik
Bildim seni ey Rab, bilinmez meşhur!
Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!
Heybem hayat dolu: deste ve yumak.
Sen ey bütün dalların birleştiği kök,
Biricik meselem, sonsuza varmak!”
Eyüp Sultan sırtlarındaki Kaşgarî Camisi yanındaki dergâhta AbdülhakimArvasi Hazretleri ile uzun sohbetler etti, ondan feyz aldı. Bu sayede hakikati buldu. Gaflet içinde geçen gençlik yıllarına acıdı ve şu beyti yazdı:
“Otuz üç yıl saatim işlemiş ben durmuşum.
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.”
Onun için “hayatsız hayat” dönemi kapanmış, anlamlı hayat dönemi başlamıştır. Bir şiirinde metafizik boyutu olmayan hayatla alay eder ve şöyle der:
“Hayat mayat diyorlar
Benim gözüm mayatta.
Hayatın eksiği var:
Hayat eksik hayatta.
Takınsam kanat manat
Kuş muş olup seğirtsem...
Bomboş vatana inat,
Matana doğru gitsem.”
Şiirin büyüsü ile kurcaladığı metafiziği; vahyin muştusuyla öğrendi ve uzun bir arayış döneminden sonra mutlak hakikati keşfetti. “Sonsuzluk Kervanı”na katıldıktan sonra; sanatına yeni bir yön verdi, kendisine yeni bir hedef seçti:
“Anladım işi, sanat, Allah’ı aramakmış;
Marifet bu, gerisi lâf, gerisi çelik-çomakmış.”
Allah’ı tanıyıp sanatını onun emrine verince Necip Fazıl müthiş bir yalnızlığa terk edilir. Eski dostlarıyla arasında yüksek duvarlar örüldü. Alkışlar, övgüler duyulmaz olur, selam-sabah kesildi.
Arkasından ithamlar, suçlamalar, mahkemeler başladı. Gerici, mürteci, yobaz gibi yaftalarla suçlandı:
“Zindan iki hece, Mehmed’im lâfta,
Baba katiliyle baban bir safta.
Bir de geri adam, boynumda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed’im;
Kavuşmak mı? Belki, daha ölmedim.”
O söz sultanıydı. Hiçbir ithamı cevapsız bırakmadı:
“Zaman korkunç daire, ilk ve son nokta nerde?
Bazen geriden gelen, yüz bin devir ilerde.
Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana;
Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.”
Ateist ve dinsiz çevrelerle amansız bir kalem ve fikir savaşına girişti. Zorluklar, engeller, mahkemeler, yargılamalarla karşılaştı, hapishanelerle tanıştı. Hiçbir engel onu yolundan çeviremedi. Hapse düştüğü zaman bile ümitsiz değildi.
Yılmadı, doğru bildiği yoldan dönmedi. Ömrünün sonuna kadar mücadele etti. Büyük Doğu Nesli adını verdiği imanlı ve inançlı bir nesil yetiştirmek için ömür boyu gayret etti.
Üstat Necip Fazıl’ın azmi, inancı ve zorluklar karşısında aldığı sarsılmaz tavır, örnek bir tavır. Yürekli ve cesur bir şairdi.
Hiçbir karanlık ebedî değildir. Her geceden sonra bir gündüz, her kıştan sonra bir bahar, her zorluktan sonra bir kolaylık vardır. Mahkemeler, savunmalar, hapishaneler… Sonraki yıllarda Sultanu’ş-Şuara ilan edildi ve eserleri çokça okundu. Çile Türkçenin en çok okunan şiir kitabı oldu.