Örnek bir nesil yetiştirme davası için bütün ömrünce çalışan Mehmet Akif, kendi zevkleri peşinde koşmadı, ikbal ve zenginlik derdine düşmedi. Osmanlı Devleti’ni ayakta tutmak ve yıkılmaktan kurtarmak için var gücüyle çalıştı.
Devlet-i Aliye yıkılınca İstiklalimiz için Anadolu’ya koştu ve İstiklal Harbi’nin kazanılması için bütün gücüyle çalıştı, İslam Birliği kurulması için gayret etti.
Mehmet Akif’in hayatı Safahat’ından daha güzel bir eserdir. Hayatını hiç yalan söylemeden anlatabilecek bir şair, düşünür ve yazar Akif.
Şair Heinrich Heine, ünlü düşünür Jan Jack Rousseau “İtiraflarım”ı yazarken kendisine çok iftira attığını ifade eder.
Akif’in yalan söylemeye hiç mi hiç ihtiyacı yoktu. Akif, Halkalı Baytar Mektebini birincilikle bitirdi. Sebebi gayret-i diniyesi idi.
Kur’an şairi idi. Kutsal kitap, “İnanıyorsanız üstünsünüz, üstün olmalısınız” buyurur.
Üstünlük okulda not, sınavlarda puan, yazarlıkta eser ile ölçülür.
Ahirette takva. Bu sebeple Akif, her işi en iyi yapma azim ve gayreti içinde oldu.
Okulda son sınıfa geldiğinde Yahudi kökenli Simon’un notlarının yüksek olduğunu ve okul birincisi olacağını öğrendi. Soluğu müdürün odasında aldı:
-Efendim Simon’un notları yüksekmiş, okul birincisi olacakmış. Bir Müslüman olarak Müslüman olmayan birine geçilmek ağırıma gidiyor. Fatih- Sarıgüzel’den okula (Halkalı) 13 gidiş, 13 dönüş, 26 km yol yürüyorum. Okulda bana bir ranza verin, yolda geçen zamanda ders çalışayım.
Okul müdürü ile Akif tanışırlar; ikisi de şiir yazarlar. Müdür, şair Akif’i güzel şiirler yazması için destekler. Şair arkadaşı böyle bir teklifle gelince memnun olur, koğuşun birine bir ranza atarlar. Mehmet Akif, her gün yolda geçirdiği 5-6 saati ders çalışmaya ayırır. Bu gayret sonucu Simon’u geçer, okulu birinci bitirir.
Müslümanlarda gayret-i diniye olmalı. Yaptıkları işi Allah rızası için yapmalılar. Para, şöhret, servet, şehvet, mal, mülk esiri olmamalılar. Mümin ahiret için çalışır, dünyada bırakacağı şeylere kalbini bağlamaz, bağlamamalı.
Yazar olarak Akif, İttihat ve Terakki ile çok kavga etti. 1908 Meşrutiyetinden sonra çıkardığı Sebilürreşat dergisi, İttihat ve Terakki iktidarını eleştirdiği için dört defa kapatıldı. 31 Mart 1909’da 25 gün, 1911’de “İstibdat” şiiri bahane edilerek tekrar kapatıldı.
Dergi tekrar çıktı. İttihatçıları eleştiriden vazgeçmedi. “Üç Beyinsiz Kafanın Derdine 3 Milyon Halk” isimli şiiri yazdığı için 1913’te Darülfünun’daki (üniversite) görevinden istifa etmek zorunda kaldı. Üç beyinsiz kafa Devlet-i Aliye’yi savaşa sokan Talat-Enver-Cemal Paşalardan başkası değil tabii. 1916’da Sebilürreşat tekrar kapatıldı ve İttihatçılar 1918’de iktidardan düşene kadar kapalı kaldı.
İttihatçıları eleştirmesine rağmen Akif, 1. Dünya Savaşı yıllarında devletin yanında yer aldı. Teşkilat-ı Mahsusa’da (İstihbarat Teşkilatı) görev aldı. Vazifeli olarak Berlin’e gitti, üç ay kaldı. Almanların esir aldığı Müslüman askerlere İslam kardeşliğini anlattı. Oradan dönünce Teşkilat-ı Mahsusa Başkanı Eşref Sencer Kuşçubaşı ile Necid’e gitti, Osmanlı Devleti’ne isyan etmek isteyen Arap kabilelerini ikna etme çalışması yaptı.
Enver Paşa’nın davet ettiği heyetle Çanakkale’ye gitti. Çanakkale destanını en iyi anlatan şiiri Akif yazdı: Çanakkale Şehitlerine, Gelibolu’da İngiltere, Fransa, Avustralya, Yenizelandalılara karşı verdiğimiz 1 yıl, 2 ay, 9 gün süren destansı savaşı anlatan edebiyatımızın en güzel epik şiiridir.
“Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!” beytinde 12 edebî sanat saydım.
Birinci Cihan Harbi kaybedilip de İstiklal Harbi için çalışmalar başlayınca Akif, İstanbul’u terk edip Anadolu’ya geçti. Kastamonu, Balıkesir, Konya, Yozgat, Eskişehir dahil birçok yeri dolaştı. Halkı İstiklal Harbine katılmaya ikna ve teşvik etti. Milletimize ve ordumuza istiklal aşk ve şevki veren en güzel marşı yazdı:
“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak!
Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet!
Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklal!”
İstiklal Marşı’nı yazana verilecek olan 500 lirayı, “Vallahi almam” diyerek reddetti. Para Darül-Mesai adı verilen kimsesiz kadın ve kızlara sanat öğretilen yuvaya bağışlandı.
Mehmet Akif, bütün ömründe Peygamberimizi (sav)örnek aldı. O’nun yetiştirdiği “Sahabe Nesli” gibi örnek bir nesil yetiştirmek istedi. Bir Gece isimli naatı yazan Akif, memleket ve milletimize önderlik edecek bir nesil yetiştirmek için gayret etti. Çanakkale zaferi kazanılınca Asım’ın neslinin destanı diye sevindi:
“Asım’ın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek;
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek!”
Asım’ın nesli kendisi gibi vatansever, dindar, Kur’an’ı hayat kitabı kabul eden, çalışkan, mesleğini en iyi yapan, ahlaklı, sözünün eri, milleti için çalışan, ilim ve irfan sahibi, dil bilen, vefalı, İslam birliği idealiyle yaşayan nesildir.
Vefatından sonra Safahat’ı, Asım’ın nesli yetiştirmeye devam etti. Meslek hayatım boyunca 35 sene Safahat’ı hem okudum hem okuttum.
Asım’ın nesli yetiştirmek ve Akif’e benzemek idealimiz ve davamızdır.