Basiretin elinde yeterli güç olmasa dahi, ahlaki davranışta yükselme olur;
Aynı şekilde, güç ve iktidar basiret ve ahlaktan yoksun olursa,
Bu insanlık için yalnızca felaket getirir."
Bu sözler büyük düşünür Merhum Muhammed ikbal’e ait.
Yine başka bir büyüğümüze ait başka bir söz
“Ahlaksızlığın en zararlısı, gücün ve güçlünün ahlaksızlığıdır.
Güçsüzün ahlaksızlığının zararı kendinedir.
Güçlünün ahlaksızlığının zararı gücünün yettiği herkesedir.”
Ne kadar doğru söylenmiş bir söz değil mi?
….
İple küfenin hesabı!..
Bir şehrin en zengini öldüğünde, tellallar sokaklara dökülüp, "Ey ahali" diye bağırmışlar. "Biliyorsunuz Veli Efendi öldü. Bir vasiyeti var. Ahiret hayatına alışabilmek için, kendisine bir günlük yardımcı arıyor. Kim ki, mezardaki ilk gecesini onunla beraber geçirirse, Veli Efendi ye ait servetin yarısı kendisine verilecektir. Ey ahali, duyduk duymadık demeyin..."
Tellalların bütün çabasına rağmen kimse bu parlak, fakat korkunç vasiyete kulak vermemiş. Ama sonunda, şehrin en fakir sırt hamallarından birisi çıkmış ortaya. Adamcağız bakmış ki, hayatta zaten sırtındaki küfesinden ve ipinden başka bir şey yok. O hâlde "hamal olarak yatıp, ertesi sabah zengin olarak kalkarım" diyerek razı olmuş... Genişçe bir mezara, iyice kefenlenen zengini ve yanma da hamalı yatırmışlar. Az sonra sual melekleri gelmiş, "ikisi de bize emanet" diye konuşmuşlar. "Zengin nasıl olsa kalacak, şu hamaldan başlayalım."
Sormuşlar:
"Dünyada malın mülkün var mıydı?"
"Alay etmeyin" demiş hamal. "Sırtımdaki küfeden ve ipten başka hiçbir şeyim olmadığını siz de bilirsiniz."
"Peki" diye eklemiş melekler. "O ipi ne karşılığında aldın? Sonra küfeyi ne iş gördün de nasıl elde ettin?"
Anlatmış hamalcağız:
"Beş kişinin malını 10 kuruşa taşıdım, ikisini yedim, sekizini sakladım. Ertesi gün de aynı işleri yaptım. Yemedim içmedim, ucuza taşıdım ve bunları aldım."
Melekler:
"Cık" demişler, "Cık... Olmadı... Hasan Efendi'den aldığın para, hak ettiğinden çok düşük, biz ondan bunun hesabını soracağız. Mehmet Efendiyi ‘e de ucuza anlaşmış ve ucuza taşımışsın..."
"İyi ama..." diye cevaplamış hamal. "Hak ettiğim parayı isteseydim, bana taşıttırmazdı. Taşıttırmayınca da aç kalırdım."
"O bizim işimiz" demiş melekler. "Nasıl olsa buraya o da gelecek. Biz senin adına ona sorarız."
Melekler, hamalı sıkıştırmaya devam etmiş:
"Söyle bakalım, aldığın paranın kaçını yedin, kaçını sakladın?"
"On kuruş aldıysam, yarısını sakladım... İki kuruş aldıysam, bir kuruşunu biriktirdim..."
"Cık" demiş melekler... "Yine olmadı, hem ucuza taşımışsın, hem de gıdandan kesmişsin. Yani sen, kendi nefsine zulmetmişsin. Nefsine zulmetmek de günahtır, bilmez misin?"
Hamalcağız ne cevap vereceğini düşünüp ecel terleri dökerken, sabah olmuş. Acılan mezardan yukarıya bir bakmış ki, bütün millet orada... Kadı Efendi ve şehrin mehter takımı da kendisini bekliyor. Bir kıyamet ki sormayın.
"Kutlu olsun!" demişler... "Bu gece kimsenin yapamayacağı bir işi basardın, ama bak artık zengin oldun."
"Yooo!"" diye bağırmış hamal. "İstemem, sizin olsun... Ben, bir iple küfenin hesabını sabaha kadar veremedim, Ya o kadar servetim olsaydı, ne yapardım?"