banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

AfD (Almanya Irkçı Partisi) üyesiydi Arthur Wagner. Sovyetler Birliği döneminde ailesi ile Rusya’da yaşayan Arthur, iki Almanya’nın birleşmesinden sonra göç edip Almanya’ya döndü. Ana vatanda onu bir sürü hayal kırıklığı bekliyordu. Arthur mülteci kamplarında yaşamak zorunda kaldı uzun süre, Almanya’ya uyum sağlamaya çalıştı. Ekonomi okudu, yüksekokulu bitirdi, iş buldu. İki çocuk sahibi oldu, bir ev yaptı. 

Rusya’da ateist bir eğitim almıştı, ana vatana dönünce Hıristiyanlığı kabul etti, Hıristiyan Demokrat Parti’ye üye oldu, Merkel’e oy verdi. Geçen zaman içinde işsiz kaldı, kendini alkole verdi. Homoseksüel bir papazla tanıştı, kiliseden ayrıldı. Hıristiyan Demokrat Parti ona hitap etmez oldu. Irkçı parti AfD’ye üye oldu, parti içinde aktif çalışmaya başladı. 

2015 yılında Almanya’ya Rusya’dan mülteciler geldi. Arthur, kendi geçmişini hatırladı, çok zorluklar çekmişti. Gariban insanlara yardım etmek için kolları sıvadı. 

Olaylar çok hızlı gelişti. Arthur, medeni cesaret gösterip zayıf ve yoksullardan yana tavır koymak düşüncesiyle Pegida Hareketi’nin Dresden’de yaptığı yürüyüşe katılmıştı. Yürüyüş sırasında tanıştığı birisi, kendisine Çeçenistanlı mültecilere yardım edip edemeyeceğini sordu, Arthur hiç düşünemeden ve duraksamadan, “Ederim” dedi.

“Geceleyin şu numaraya telefon et, mülteci evinde tartışma ve kargaşa var.”

Arthur, geceleyin numarayı aradı. Yardıma muhtaç birine el uzatmayı vatani bir vazife olarak görüyordu. Mülteciler ülkeye sığınmış misafirlerdi, yardım etmek insani bir görevdi.

Arthur’un Çeçen aileye yardım etmesi parti içinde hoş karşılanmadı. Çeçenler Müslüman idi. Irkçı parti, Müslümanları düşman olarak tanımlıyordu.

Thüringen parti başkanı, iktidara geldiklerinde Boğaz’daki üç M ile savaşacaklarını söylemişti:

“Muhammed, Minare, Müezzin”

Arthur’un merhameti ağır bastı ve Çeçen aileye evini açtı. Onlara yardıma devam etti.     

Müslümanlarla tanışmak Arthur’a başka bir dünyanın kapılarını açtı. Yeni dostları günlük olarak Allah ile irtibatlıydılar, beş vakit ibadet ve dua ediyorlardı. Hanımlar başörtülü.

Onlarla İslam üzerine sohbet etmeye başladı. Davranışları dikkat çekiciydi. Samimiyetlerine imrendi. Çeçenler ve Ruslar tarihte birçok defa birbirleriyle savaşmış olmalarına rağmen ekmeklerini bölüşmeye devam etmişlerdi. 

Arthur, Çeçen dostlarının ülkesini merak etti ve seyahat etmeye karar verdi. 

Çeçenistan’a gitti ve orada bir camiyi ziyaret etti, cami imamı ile sohbet imkânı buldu. İmamın anlattıkları çok hoşuna gitti. 

İslam çok sade bir dindi. Dürüstlüğü ve disiplini emrediyordu, Kur’an şiirsel bir kitaptı. Ebedi hayatı müjdeliyor, insana sonsuzluk muştusu sunuyordu.” 

“Binbir kubbe, bir kubbenin etrafında dönüyor” diyordu büyük Alman şairi Wolfgang Goethe. 

Onun şiirleri Arthur’a cesaret verdi. Doğu-Batı Divanı’nda: “İslam, Allah’a teslim olmaksa hepimiz Müslümanız demişti büyük şair.

Otto von Bismark; Türkler ve Almanların sevgisi çok eski, hiçbir zaman kırılmamalı, demişti.

Birinci Dünya Savaşı’nda iki millet omuz omuza savaşmışlardı. 

Fransız yazar Michel Houellebeceq, “Teslimiyet” isimli eserinde toplumun kısa sürede İslam’a yöneleceğini anlatmıştı. Toplumda, geleneğe ve aileye özlem büyüyordu. İslam bu özlemi karşılayan bir din. Homoseksüellerin caddelerde geçit töreni düzenlemesi Hıristiyan inancının zayıflığını ortaya koyuyor.

Arthur’un İslam araştırmaları yaklaşık iki yıl sürdü. Bir gece çok berrak bir rüya gördü. Rüyasında Kur’an okuyordu. Ürpererek rüyadan uyandı. Bu çok açık bir mesaj idi:

“Artık İslam’a teslim olmalıydı.”

Kesin kararını verdi. Ziyaret için tekrar Çeçenistan’a gitti, tekrar aynı camiye uğradı ve imamı dinledi, kanaati kesinleşti: 

“İslam çok mantıklı bir din, yaratıcıya teslim olmayı öğütler ve herkesin anlayabileceği sadelikte. Teslis, papanın yanılmazlığı, papazlara evlenme yasağı, papazların başkalarını affetmesi gibi mantığı zorlayan şeyler yok.”

Arthur büyük bir ihsana mazhar olduğunu hissetti. Göçmen aileye el uzatmış ve karşılığında Allah’tan yardım görmüştü. 

İmama nasıl Müslüman olabileceğini sordu. İmam kelime-i şahadet getirdi.

Arthur tekrarladı ve Ahmet adını aldı. Çeçenistan dönüşü camiye gitmeye başladı, özellikle Cuma namazını kaçırmıyordu.

Müslüman olduğu kısa sürede çevreye yayıldı, medyada büyük yankı buldu. BBC, Guardian, New York Times, Le Figaro onun hikâyesini yazdılar. 

Haber, AfD’lileri şoke etti. Bir tanesi dayanamayıp mesaj attı: 

“Arthur sana saygı duyuyorum ama artık partiye uyumlu değilsin. Bunu sen de takdir edersin. Birçok partili adına seni partiyi terk etmeye çağırıyorum. İslam ve AfD birbirine karşı kutuplar.”

Arthur yalnız değildi, yeni dostları ve yeni çevresi vardı. Onu tebrik ettiler. 

Sami Kurda Facebook sayfasına şöyle yazmıştı: “Allah seni ve Almanya’yı korusun!”

Müslüman olunca tepkiler alabileceğini tahmin etmişti. Gönlünden Yunus’un mısraları geçti:

“Ballar balını buldum / Kovanım yağma olsun.

Issı ziyandan geçtim / Bu canım yağma olsun!”

Hikâyenin Almancası Der Spiegel’den okunabilir. (17.2.2018, s.54, Von Jonathan Stock)

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.