banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Dünya, ismi lazım değil, şu virüsten beri elde sabun, yüzde maske, evleri, arabaları, yolları belleri hülasa insanın dokunabilme ihtimali olan her yeri dezenfekte ederek 7/24 kirlerinden kurtulmaya çalışıyor. Kolonya, alkol, eldiven, maske, dezefektanlar, temizlik maddeleri iyice kıymete bindi. Krizi fırsata çevirmek isteyenler çoğaldı. Devlet tedbir üstüne tedbir açıklamaları yapıyor.

                Sağlık Bakanı tarafından her gün yapılan test sayısı, yeni vaka sayısı, iyileşenler, hayatlarını kaybedenler gibifelaketin seyrine dair son durum güncellemeleri paylaşılıyor.

                En etkili çözümün tabii ki virüse yakalanmamak olduğu vurgulanırken tüm iletişim kanalları kullanılarak bu korkunç virüsten korunmanın altın kuralları bir bir sayılıp dökülüyor. İyi beceremediğimiz için olsa gerek, en çok el yıkamanın önemi belirtiliyor göstere göstere.

                Öyle ya bir şekilde bulaşma zincirini kırmak gerek. Bunun en kestirme ve kolay yolu temizlik.

                Sağlık Bakanlığı tarafından 14 Mart’ta virüse karşı korunmanın uygulanabilir14 kuralını duyurdu. El temizliği ilk sırada yer alıyor.

                Lakin dünyamız öyle kirlenmişti ki bu azgınlığın ve acımasızlığın oluşturduğu katman katman kir az zamanda ve kolayına temizlenemezdi; çünkü bu bir günde oluşmuş öyle böyle kirlerden değildi.

 ‘Kanaat ekonomisi’ terimini gündeminden eksik etmeyen, birbirinden güzel hikâyeleri ve denemeleriyle çok iyi tanıdığımız Mustafa KutluAğabey’in altı yıl önce (09 Nisan 2014) Yeni Şafak’ta yayımlanıp daha sonra ‘Vatan Yahut İnternet’ adlı kitabına alınan ‘Kir’ başlıklı bir yazısına rastladım geçen gün. Üstad, kirlenmenin önce zihinlerimizde başlayıp ardından dünyamızı nasıl yaşanılmaz bir yer haline getirdiğimizin panoramik hikâyesinidile getirmiş. Diline, yüreğine, kalemine sağlık.

        Aslını unutup, her şeyini borçlu olduğu doğasını tahrip etmekte sınır tanımayan insana zaman zaman ‘Dur!’ deniliyordu. Çıldırmış gibi bu gidiş nereye? “Nereye gidiyorsunuz?” Tekvir suresiayer 26.

        “Evde kal, sağlıkla kal” uyarılarına her dakika muhatap olup gerçekten de evlerimizin adamakıllı önem kazandığı şu zor zamanlarımızda buralara nerelerden nasıl sürüklenip geldiğimizi azıcık tefekkür etmek adına Kutlu Ağabey’in bu yazısını buradan kardeşlerimle paylaşma isteği duydum.

“Önce zihnimiz kirlendi, sonra kendimizden şüpheye düştük, ardından inançlarımızı sorgulamaya başladık. Bu geleneği ve ahlakı yaraladı. Artık ortada bir "güven bunalımı" vardı. (Mağlupken ordu, yaslı dururken bütün vatan)

Bunalımın aşılması için askeriyeden başlayarak Batı"yı örnek aldık ve onu taklit ettik. Bizde de bir seküler anlayış oluştu. Makina zafer üstüne zafer kazanıyordu. Bu bayrama bigane kalmak zordu. Bilim her şeye çare bulacaktı. Telaş etmeyin. 19. Asır bilimcilerin dünyayı cennete çevirecekleri iddiası ile beslenmiş ve bu safsata insanlığı esir almıştır.

Tâ ki I. Dünya Savaşı yaşanıncaya kadar. Anlaşıldı ki o bilimin, o makinaların, o buluşların gayesi dünyayı cennete çevirmek değil aksine cehenneme çevirmekmiş.

Medenî ülkeler bu dönemde birbirlerini yediler. Tuhaftır birbirlerini yerken Afrika"ya yamyam diyorlardı.

Bu ne biçim sarhoşluktur, kibirdir, aymazlıktır.

Bazıları karşı taarruza geçti. Artık bırakın bu materyalist görüşleri. Tuttuğunuz yol insanı tüketmekten başka şeye yaramıyor, halbuki "ruh" var. Ruhun ilahi sesine çağrısına uyun ve birbirinizle barışın dediler.

Kim dinler.

Cin şişeden çıktı derler.

20. Asrın firavunları bir bomba ile bir şehri mahvetmeye adamıştı kendini. Kendi putlarını yaptılar ve ona taptılar.

II. Dünya Harbi şu yaşlı dünyanın gördüğü en büyük kâbustur. Yapılan her şey yıkıldı, tüm tezler suya düştü, hayatın mânası kayboldu. Egzistansiyalizm boşuna doğmadı.

Çıldırmamak için hayata, insana, dünyaya bir mâna vermek lazım değil mi?

Veremediler.

Ve duyulan "bunalım" sonucu her şey şeklini ve mânasını kaybetti.

Yani saçma, yani absürd.

Dil, din, medeniyet, sanat. Yıkılmalı hepsi, cehennemi boylamalı.

Yıkıldı hepsi; ama yoldan sapan, bu teknolojik medeniyetin esiri olmuş insan makinadan vaz geçmedi.

Bir zehir icat ediliyor, peşine panzehirin bulunduğu söyleniyordu. (Akıl alacak gibi değil ama, önce bir ilaç yapılıyor, sonra bu ilaca uygun hastalık icat ediliyor. Yani önce füze sonra füze kalkanı). Yalan her yanı kapladı. İlahî bağını koparan ve "özgür" olduğunu söyleyen insan, kendi sapık ahlakına bağlandı.

Kâr için her şey mubah.

Aralarında anlaşıp savaşları uzaklara taşıdılar. Doğal kaynaklara sahip olma yarışı tüm hızıyla sürdü.

Hâkimiyetin ilacı yeni teknolojiler üretmekten geçiyordu.

İnsanoğlu bir kez daha yaptığı putun kurbanı olmuştu.

Şimdi geldik zurnanın "zırt" dediği yere.

Herkesin ağzında aynı laf: "Dünya, hayat, insan hiçbir zaman bu kadar kirlenmemişti".

Hangi ahlaktan bahsedeceksiniz? Kime neyi yasaklayacaksınız? Âlet yasak dinlemez. Şirket hiç dinlemez. (Sakın bana düğmenin insan elinde olduğunu söylemeyin. Bu tez modern teknolojiye sökmez).

Az sonra siz de oyuna girer ve oyunun kurallarını kabul edersiniz.

Ne diyor reklam:

"Kirlenmek güzeldir".

Mübarek olsun.

       Şimdi Rabbimize gece gündüz dua ediyoruz kurtuluşumuz için. Oysa kural bellidir: Sebepler değişmeden sonuçlar değişmez. Bu durum Rum suresi 41. Ayette şöyle beyan edilmiştir:

        “İnsanların elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizlerde bozulma meydana geldi. Neticede (Allah) yaptıklarının (kötü sonuçlarından) bir kısmını kendilerine tattıracaktır; umulur ki (yol yakınken) dönerler.”

        Selamların en güzeliyle…

                                                 H. Halim Kartal 01 Nisan, 20

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.