Sevginin olmadığı hiçbir yerde; huzurdan, mutluluktan, gelişmeden, değişimden, demokrasiden, özgürlükten, çevrenin güzelliğinden, yardımlaşmadan, merhametten, vicdandan, adaletten el hâsılı vel kelam, insana dair hiçbir iyilikten bahsedilemez, bahsedilse bile söz asla ve kata hedefine ulaşamaz.
Tarihimizde belli günler, haftalar ya da aylar var. Gerçi adı konmamış, o güne atfedilmemiş ne bir olay kaldı ne de adına bir olay yakıştırılmamış bir gün… Bazen bazı günlere birden fazla anlamlar bile yüklenir oldu. Böyle olunca da yapmacık sevgiler, kısa süreli sevdalar oluştu. Sevgi enflasyonuna uğruyoruz anbean.
Geçtiğimiz hafta içerisinde bu dünyaya, farklı zaman dilimleri içerisinde iki değerli insan gönderilmiş Allah tarafından. Hiçbir insan, Allah’ın inayeti olmadan ne doğabilir ne yaşayabilir ne de ölebilir. Yani insanların bu dünyaya gönderilişleri de yaşayışları da bu dünyadan göçüp gidişleri de sadece ve sadece O’nun izni ile olabilir. Bu iki değerli insanın ikisinin de adlarını Mustafa koymuşlar. Allah kendilerine farklı görevler ve vasıflar bahsetmiş. Zira birisi insanlığa önderlik etmiş. Onları Allah ile İslam ile tanıştırmış. Allah onu biz insanlara kendisi ile bizim aramızdaki elçi olarak tayin etmiş. Biz Türk toplumu da binlerce yıl öncesinde, İslamiyet’i kendimize daha uygun bir inanç sistemi olarak görmüşüz ve kabul etmişiz.
Adı Mustafa olan diğer bir insan ise, Türk Milleti’nin en zor anında ona önderlik ederek, zaten Türk Toplumunun karakterinde mevcut olan “esarete düşmeme” özelliğini de bilerek, Allah’ın ona bahşettiği akıl ve liderlik vasıflarını kullanıp harekete geçmiş, Türk Milleti ve içinden çıkmış diğer Kahraman Arkadaşları ile birlikte bağımsızlığa taşımıştır.
Hal böyle iken bu iki insan üzerinden, toplumun hafızasını ve aklını hiçe sayarak; yarım yamalak bilgileriyle ya da ilim irfan sahibi olduğu halde kendi düşünceleri ve inançları doğrultusunda toplumun bireylerini kandırmaya, bölmeye, arasında karışıklık yaratmaya yönelik sözleri sarf edenler çıkmıştır, çıkmaya devam etmektedir.
Açık ve net olarak söylemek istiyorum ki, bu davranışlar benim düşüncelerime göre; art niyettir, devletimizi ve milletimiz parçalamaya yönelik ihanet eylemleridir.
Şöyle yazmış arkadaş, yazdıklarını da erkekler içinde bir kadının oynuyor olduğunu görüntüleyen bir fotoğrafla destekleyerek; “sen Atatürk’ü sevmemeye devam et, eğer Atatürk olmasaydı senin ananı da Yunanlılar bu şekilde oynatacaktı…” Sözün muhatabı kim, kimmiş Atatürk’ü sevmeyen ya da kendisinin Atatürk’ü sevdiğinin emaresi nedir muallakta… Salmış sözü kendisi kayıp…
Bir diğeri de şöyle yazmış; “eğer Hz. Muhammed (a.s) gelmeseydi hepiniz Hristiyan olacaktınız.”
Sanki meramlarını anlatacak milyonlarca cümle kurma imkanları yokmuş, bu iki sığ, seviyesiz, edepten yoksun ifadeler içeren cümlelere kalmışlar gibi…
Geçtiğimiz haftanın önemli günlerine binaen bazı kimseler bu ehemmiyetli günler üzerinden birbirlerine bu şekilde mesajlar verdiler. Zaten bu günler bahanesiyle her yıl, aynı dozda ve hafiflikte sözlerini artırarak mesaj vermeye devam ediyorlar.
Terbiyeden ve edepten yoksun bu kişiler kendilerini haşa Allah’ın yerine koyarak, geleceği bilip geleceğin nasıl ve ne şekilde zuhur edeceğini de topluma aktarıyorlar güya...
Bu gibi şahısların, toplum arasında dini ve milli duyguları kullanarak ayrımcılık yapıyor oldukları için kesinlikle ceza-i müeyyide ile tecziye edilmelidirler. Bunlar Türk Toplumu içindeki yüz karalarıdırlar. Sevgiden, merhametten, vicdandan, adaletten, özgürlükten, akıldan mahrum olanlar asıl bu insanlardır. Kendileri böyle oldukları için de kendileri gibi insafsızlar ordusunu kurma gayreti içindedirler. Bunların toplum içindeki statüleri kesinlikle en alt seviyeye indirilmelidir. Bunu gerek toplum olarak bizler, gerekse bizler adına kanun çıkarma yetkisini kullananlar yapmalıdırlar.
Yazımı Mevlana’nın sevgiye ait sözleriyle bitireyim.
“Ey sevgili; heyben acıyla dolar da nefes alamazsan gel.
Huzur bulacağın kıyılarım senindir.
Umutların solar kurur da su bulamazsan beraber sulayalım, gözyaşlarım senindir.
Kanadın kırılır da maviye uçamazsan, ne güne duruyor al, kanatlarım senindir.
Çaresiz çilelere bir umut bulamazsan, kendime ettiğim dualarım senindir.”
Sevgiyle kalalım…