Siyah beyaz ekranlardan başlayarak Türkiye gibi ülkeler kendi dünyamıza yabancı olan dizi filmlerin hegemonyası altında kaldı. Dallas, küçük ev, komiser colombo, lassy gibi ne diziler geçti evlerimizden.. Ne zaman seyirci aynı dizilerin değişik versiyonlarını seyretmekten bıktı ve televizyon denen o alette seyir oranları düşünce değişik arayışlar içine girdik.
Ve yerli diziler yapılmaya başlandı. Bu çalışmalarda da oldukça başarılar sağlandı.. Türkiye şunu anladı bu bir kültür savaşı ve bunu iyi kullananan kamuoyunu rahatlıkla yönlendirebilir rahatlıkla kendi amacı doğrultusunda propaganda yapabilirdi. Zaman da olmadı degil bazı dizileri uzun uzun çekildi ve seyirci buldu. Yenileri değişik versiyonları denendi..
Tabiî ki bu diziler toplumun geniş kesiminde olumlu yönde etkiler yaptığı gibi olumsuzlukları da beraberinde getirdi. Şiddet unsurunun çok kullanılıp olağan hale getirilmesi olumsuzluklardan bir tanesiydi... Dizilerde sinek öldürür gibi insan öldürüyorlar.
Haliyle bu dizileri seyredenlerin o ruh hali o sahnelerle bütünleşti. Sokakta giyim kuşamı ile birebir dizi karakterleri oluştu. Kullandıkları kostümler tüketilmeye başlandı. Ve sanal ile gerçek arasında garip ilişkiler oluştu.
Dizileri seyredenler kimisi Polat oldu kimisi Memati kimisi bilmem ne oldu. Kimileri için bir idol olan bu durumdan kendisine vazife çıkaranlar sanal çeteler oluşturdular karşı çetelerle savaştılar.
Yaşanan bu sürece verilen kurbanları ülkemiz dehşetle seyretmek ve her gün yeni kurbanlar vermekte. Metropollerden başlayıp küçük şehirlere kadar inen bu sanal âlem kurbanlarına her gün yeni tipler yeni kurbanlar vermekte.
Nedense hiçbir işi doğru yapamıyoruz. Son yıllarda bunun örneklerini Türkiye?nin dört bir yanında görmemek mümkün değil.
Ülkenin her yanında olurda bizim şehirde olmaz mı? Hem de üç dört tanesinde sonucu açısından istenmeyen şekilde bitenler oldu. Bitti ama bir takım kurbanlarında alarak bitti.
Acaba TV?ler bahsi geçen DECCAL olmasın?