Hiçbir hesap yapmadan gittiler. Dolar, avro, lira, liret, riyal, dinar, ev, araba, yazlık, konfor hesabı yapmadan?
Soğuk, sıcak, yeme-içme, sevda, düğün, bürokrasi, yargı? Hiçbir engele aldırmadan yollara düştüler. Kışa ve kara aldırmayan kardelenler gibiydiler. Dikene aldırmayan güller gibi? Her yönden esen rüzgârları arkasına alan yelkenliydiler. Bir davaya adanmış, bir sevdaya gönül vermiştiler. Hüseyin Demirtaş Kazakistan?da, Hacı Ata Tacikistan?da, Erkan Çağıl Tanzanya?da ölümü kucakladılar.
Adanmış ruhları, 6. Uluslar Arası Türkçe Olimpiyatları salonundaydı. Endonezya mehter takımını, Türkçenin ses bayraklarını dinlediler.
Önden giden atlılardı onlar. Gittiler silahsız pusatsız? Kavgasız bir dünya kurmak istiyorlardı. Onlar kavgayla kavgalıydılar.
?Aldım Rakofça kırlarının hür havasını;
Duydum akıncı cetlerimin ihtirasını.
Her şimale doğru asırlarca süren bir koşu,
Kalmış bağrımda bir akis gibi uğultulu.? der Yahya Kemal.
Akıncı cetlerimizin evladıydı onlar. Şendiler giderken.
?Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik,
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.? mısralarını mırıldanıyor, akıncı cetlerimizin sevdasına sevdalıydılar.
Kavga, kin, düşmanlık, zulüm, bahtsızlık, cehalet ordularını yenmeye gittiler.
Booker Washinton; ?Büyük insanların kalbinde sadece seviye yer vardır, küçük insanlar kin tutar.?der.
?Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur.?vecizesini ezberlemişlerdi hepsi.
Gönülleri sevgi doluydu. Merhamet, aşk, hoşgörü ve insanlık sevdasıyla kanatlanmışlardı kıtalara doğru.
Gittikleri yere barış, huzur, sevda götürdüler. İstiklal Marşı, Türkçe ve Anadolu sevgisi ektiler dünya çocuklarının gönlüne.
Her biri ahlâk abidesiydi. Yüreklerinden sevgi taşıyordu. Gittikleri yerlerin insanlarına sevgiyle baktılar. Sevda türküleri söylediler.
?Biz bahçıvanız, gül yetiştirmeye geldik.? dediler. O gün bugün gül yetiştirdiler.
İstanbul Gösteri Merkezinde Tanzanya, Laos, Türkmenistan, Azerbaycan güllerini kokladım. Çiçek gibi çocuklar, türkü söyler gibi bir Türkçe konuşuyorlardı. Çiçek kokulu çocukların türküsü, Türkçe sevdalılarının yüreğini hoplattı:
?Buz dünya çocuklarıyız.
Bir ağacın dalıyız.
Evreni kucaklayan
Sevgi diline aşığız.?
110 ülkenin toprağında yetişmiş 550 gül çiçeğiydi 6. Türkçe Olimpiyatlarında konuşan. Her biri güzel dilimiz Türkçenin ses bayrağıydı.
Her biri müjdeydi.
Bir ümit rüzgârıydı dünyanın dört bir yanında esen.
Kavgasızdılar, el ele tutuştular, gül kokulu gönüllerinde dikene yer yoktu.
Çağın dervişleriyiz, dediler. Yunus gibi ses verdiler.
?Gelin tanış olalım / İşi kolay tutalım.
Sevelim, sevilelim / Bu dünya kimseye kalmaz.?
110 ülke toprağında açmış 550 çiçek hep bir ağızdan şu müjdeyi verdiler:
?Barış ve sevgi dolu bir dünya kurulacak. Biz o dünyanın mimarları olacağız.
Savaşı, kavgayı, gözyaşını, kini, düşmanlığı, sömürüyü, turbo kapitalizmi toprağa gömeceğiz. Sevgi dolu bir dünya kuracağız. Barış bayrağımız, huzur şarkımız olacak.?
Önden giden atlılar çileye sevdalı.
Hasret dolu yürekleri.
Özlem çektikleri söyledikleri türkülerden belli.
Ama gittikleri yerlere mis kokulu gülfidanları diktiler.
Geleceğe yürüyen Türkiyemizin yüreğinden taşan sevgiyi dünyaya taşımaya kararlılar.
Hasret, özlem, çile, ıstırap, ayrılık, hicran, sevda, vatan onları yollarından alıkoymuyor. Gittikleri yere vatanı, sevdayı, aşkı, gülü, kokuyu taşıyorlar. Gittikleri yerleri vatan belliyorlar, vatan yapıyorlar.
Allah rızasının kara sevdalıları, onun rızasını kazanma sevdasıyla akıl almaz fedakârlıklara katlanıyor, aşkın ve sevdanın aklı almaz destanlarını yazıyorlar. Büyük bir davayı sevda haline getirmek, sıradan insanı kahramanlaştırır. Türkçenin sevdalıları, hepsi birer kahraman. Ses bayrağımızı, beş kıtada dalgalandırıyorlar. Eserlerine imrendim. Hepsini tebriklerle alkışlıyorum.