Dilimizdeki dua ve yakarış ifade eden cümleleri çoğaltmamız gerekiyor deyiverdim bir taziye ziyaretinde. Sonra bunun ne büyük bir öneme sahip olduğunu düşündüm uzun uzun. Çünkü sofrada, camide, cenazede, düğünde, bayramda birçok vesileyle dua ediyoruz; ama gerek imama uyarak ?amin? dediğimiz gerek bir zamanlar ezberleyip de sırası gelince ?teyp kaydı? gibi alelacele tekrarlayıverdiğimiz dualarımızın birçoğunun anlamını bilmiyoruz.
Yemeklerden sonra okunan dualarımıza bir bakın; bir iki kalıp dışında ne var Allah aşkına? Şöyle kendi kendimize hamdimizi şükrümüzü ifade etmek üzere yerlerin ve göklerin sahibi, bizi sayısız nimetlerle nimetlendiren her şeyimizi kendisine borçlu olduğumuzu düşündüğümüz Rabbimize yönelerek el açıp kendi duygu ve düşüncelerimizin ifadesi olan kendi cümlelerimizle dua edebiliyor muyuz?
Bu taraftan bakınca ben dua fakiri olduğumuzu düşünüyorum. Hep birileri dua etti, biz ?amin? dedik. Birçok konuda olduğu gibi dua gibi bizi yaratana zaman zaman içinde bulunduğumuz halin arzı demek olan en önemli olması gereken bir konuda bile kolaycılığa kaçtığımızı düşünüyorum. Bu nedenle dualarımız bir adetin yerine getirilmesi gibi bir tören kurluğu, soğukluğu olmaktan öte bir değer kazanmıyor.
Bir arkadaştan dinlemiştim. Öğrenci olduğu yıllarda katıldığı bir düğünde gelin alma esnasında kendisinden dua etmesi istenir. Bu durumda okunan duayı bilmemektedir. Cemaat öyle ısrar eder ki arkadaş bilmiyorum dese hiç hoş olmayacak, durumu kurtarmak için yemeklerden sonra okunan bir duayı okur. Kalabalık bu duaya büyük bir coşkuyla ?amin? der.
Dua söz konusu olunca aklıma bir zamanlar televizyonlarda uzun süre seyrettirilen ?Küçük Ev? adlı dizi film gelir. Filmde derme çatma bir evde dede torun birlikte yaşayan bir ailede insanların hayatın türlü zorluklarına rağmen nasıl mutlu oldukları anlatılır. Bu evde her yemekten önce aile fertlerinden biri dua eder. Bazen baba bazen evin küçük kızı Lora veya dede. Bu dalar dikkatimi çok çekerdi nedense. Dudaklardan dökülen her cümle yaşadıkları sevinci veya kederi en etkili şekilde ifade ediyordu Allah?a teşekkür ediyorlardı, O?na sığınıyorlardı, yalnız O?ndan yardım umuyorlar, O?na güveniyorlardı. Küçük Ev?de mutluluğun sırrı aile fertlerinin insanla veya doğayla ilişkilerinde her an Allah?ın kendilerini izlediğini düşünerek hareket etmeleriydi.
İnsanın anlamını bilmediği bir duaya ?amin? demesi kadar tuhaf bir şey olamaz. Ama gelin görün ki cemaatle kılınan namazlardan sonraki dualarda hep aynı şeyi yaşar dururuz. İmam efendi ne söyler, biz neye ?amin? deriz, bilmeyiz. Böyle olunca namaz çıkışı var gücümüzle işimize veya evimize koşarız. Namazdan ve duadan beklenen netice ortaya çıkmaz, namazımız da duamız da ara sıra yaptığımız işlerden biri haline gelmiş?rın altında donması gibi bilgiler de, sizlere sevinç ve üzüntü vermeyen yani kalbinizi etkilemeyen bilgilerdir.
Ancak size farklı bir şey söyleyeceğiz. İlahi vahiyden kaynaklanan bu ifadeyi lütfen çok dikkatli okuyunuz.
Âlemlerin Rabbi olan Allah'a, yaptıklarınızdan ve yapmanız gerekirken yapmadıklarınızdan hesap vereceksiniz.
O halde siz söyleyiniz, ne oldu?
Son cümleyi okuduktan sonra neler hissettiniz?
?Ne yapacağım? Nasıl hesap vereceğim?? sorularıyla karşılaştınız mı?
Bu sorular sizde büyürken, sorunun merkezinde tutsak kalarak ve dehşetli bir endişeyle titreyerek küçüldüğünüzü hissettiniz mi?
Nefes borunuzu tıkayan korkularda boğulurken, bükülmüş boynunuzla ?Ya Rahman, ya Rahim olan Rabbim.. Ancak Sana sığınabilirim ve ancak Sana sığınabiliyorum..? dediniz mi?
Yapmanız gerekirken yapmadıklarınızı hatırlayarak, bunları biran önce yapabilme arzusunu yaşadınız mı?