?Planınız bir yıl içinse pirinç ekin, on yıl içinse ağaç dikin, yüz yıl içinse insanları eğitin? demiş Huang Che. Huang Che de kim mi? Ne önemi var ki kim olduğunun? Lafı söyleyip çekilmiş köşesine. Bizim için önemli olan da, söylemiş olduğu sözün kalitesidir.
Yirmi altı yıl süreyle hizmet ettiğim kurumumda, ister icra ettiğim mesleğimle alakalı olsun, isterse diğer genel konularda olsun, ister yabancı dil eğitimi olsun, isterse fakülte seviyesinde olsun eğitimden hiç ayrı kalmadım. Teknolojinin insanlığa sunduğu yeniliklerin kullanılmasında öncü rol oynayan kurumumda eğitimden uzak kalmak demek, disiplinin sarsılması, vatan savunmasının sekteye uğraması, dostların moralinin bozulması, düşmanın; ülkemiz üzerindeki emellerinin tavan yapması anlamına gelir çünkü.
Saniyenin milyonda biri kadar bir sürede bile yapılması muhtemel bir hata yüzünden meydana gelebilecek bir kazanın maddi veya manevi boyutta bedelinin ne kadar ağır olabileceğini kestirmek çok zor olmasa gerektir. Ses hızının üzerinde bir hızla seyreden, üzerinde binlerce elektrik, elektronik cihaz ve teçhizatın mevcut olduğu bir jet uçağının 24 saat süreyle faal tutulmasını sağlamak, eğitimsizliğin ve bilgisizliğin ürünü olamaz herhalde. Denizlerin metrelerce altında seyreden denizaltıların, en modern silah ve teçhizatlarla donatılmış olan tankların, sürekli olarak faaliyetini sağlayabilmek herhalde eğitimsiz bir ordunun yapabileceği şeyler değildir. Bunlar hep bilgi ve beceri gerektiren konulardır.
Sadece eğitimin ve bunun sonucunda kazanılan akademik rütbeler değildir pozitif girdiler... Asıl olan somut neticelere bakmaktır. Netice nedir? Netice; ordumuz şu anda dünya orduları içinde her yönüyle en ön saflarda görev icra etmektedir. Bu da eğitimin neticesinde elde edilen başarılardır. Neferinden, en üst rütbelisine kadar herkes bu başarıda pay sahibidir. Siz, son zamanlarda izlediğimiz filmlerin, bize görünen yüzüne bakarak bu konulara çok kaptırmayın kendinizi.
İcra edilen bütün işlerde, eğitimin önemi, diğer bütün faktörlerden daha önce gelir diye düşünüyorum. Daha çocuklarım dünyaya gelmezden önce onların eğitimlerinin derdine düşmüşümdür. Onların, kendimden daha ileri noktalarda olmasının hesaplarını yapmışımdır. ?Aman, büyüsünler de bir an önce hanemizin bütçesine katkı yapsınlar? diye düşünmemişimdir hiçbir zaman. Kısıtlı maaşımın büyük bir bölümünü onların eğitimi için harcamışımdır. Halen de buna devam etmekteyim.
Benim yaşımda olanların lise yıllarında yani 1980?li yılların öncesinde Ülkemizde üniversite mezunu sayısı parmakla gösterilecek kadar azdı. 2010?u yaşadığımız bu zamanda her hanede birden fazla üniversite mezununun bulunması da insanımızın eğitime verdiği önemin ispatıdır.
Her bir ferdimiz, üniversite bitirmenin sonucu olarak, ayak ayaküstüne atıp devletten yardım elinin uzanmasını, altımıza bir masa, bir de sandalye vermesini bekler duruma düşmemeliyiz. ?Üretim faaliyetlerine nasıl katkı yapabilirim? şeklinde kafa yormalıyız. Almış olduğumuz eğitimin hem kendimize hem de ülkemize nasıl olumlu katkılar yapabileceğini düşünmeliyiz. Sırf şikâyet eden bir toplum olmaktan acilen kurtarmalıyız kendimizi.
Günümüz şartları, tembel tembel oturmak yerine, ?aslanın midesinden nasıl ekmek çıkarırım? şeklinde kafa yormayı gerektirmektedir.
Elbette devletimiz de bu gençlere yardımcı olacak her türlü tedbiri almakla görevlidir.
Sonuçta her türlü kazanım kendimize ve gelecekte çocuklarımıza dönecektir. Bunun en önemli yolu da eğitimden geçmektedir.
* www.seydisehirhaber.com sitemizin 6 ncı kuruluş yıldönümünü kutlar, öncelikle Seydişehir?imize ve hemşerilerimize hayırlara vesile olmasını diler, Sayın Yönetime ve emeği geçen herkese teşekkür ederim.