banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

        ?Ben Türkçenin ezeli bir aşığıyım.? Cümlesi Halit Ziya Uşaklıgil?e ait. Lise 1. sınıfta edebiyat dersini Nihat Sami Banarlı?nın kitabından takip edenlerin aşina oldukları bir sözdür bu. Servet-i Fünunun usta romancısı, ?Türk Dili İçin? başlıklı çok sevdiğim o yazısında ?sevgilim? dediği Türkçemizi bütün devirlerinde giydiği her elbise ile sevdiğini örneklerle anlatır.

        Neredeyse yarım asra yakın bir zaman geçmesine rağmen o kitaptan bir o sözü unutmadım bir de Refik Halit Karay?ın, ?Eskici? hikâyesinde,  hikâye kahramanı eskicinin, işini yaparken dakikalarca kendisini seyredip de Türkçe bildiğini neden sonra öğrendiği küçük Hasan?ı nasıl dinlediğini anlattığı şu cümlelerini: ? Eskici hem çalışıyor, hem de ara sıra, ?Ha! Ya? Öyle mi?? gibi dinlediğini bildiren sözlerle onu söyletiyordu, artık erişemeyeceği yurdunun bir deresini, bir rüzgârını, bir türküsünü dinliyormuş gibi hem zevkli hem yaslı dinliyordu; geçmiş günleri, kaybettiği yerleri düşünerek benliği sarsıla sarsıla dinliyordu.?

        Edebiyatımızın usta kalemleri, ömürlerini söz incisini ipliğe dizerek tükettikleri için dilin önemini, sahip olduğu incelikleri, taşıdığı zenginlikleri de en iyi bildikleri için zaman zaman dile dair ölümsüz değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Mesela Yahya Kemal dile duyduğu sevgiyi şu sözle ifade etmiştir: ? Bu dil benim ağzımda annemin sütüdür?

        Ben bu yazımda türkülerimizdeki Türkçeden söz etmek istiyorum. Dilinin türkülerle yunup yıkandığını söyleyen Bedri Rahmi Eyüboğlu ?Türküler Dolusu? adlı şiirinde der ki:

       ?Türküler, türkülerimiz?

       Ana sütü kadar candan ana sütü gibi temiz

       Türkülerde tüter dağ dağ yayla yayla

       Köyümüz köylümüz memleketimiz?

          Ah bu türküler,
          Köy türküleri
          Dilimizin tuzu biberi
          Memleket ahvalini onlardan sor
          Kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen?i
          Öleni, kalanı, gidip gelmeyeni?
          Ben türkülerden aldım haberi.?

        Yazarlarımızın şairlerimizin dili kullanırken taşıdıkları titizliği biliriz. Bu nedenle dilin en seçkin, en güzel örnekleri edebi metinlerdeki dildir. Her birinde doyumsuz güzellikler buluruz. Ya türkülerimizdeki Türkçe?    

        Tamamını bildiğimiz, bilip de okuyabildiğimiz kaç türkü var?

        Hangi türkümüzün hangi yöremize ait olduğunu tahmin edebiliriz belki; ama ya sözleri? Bu türkünün anlattığı ne ki?

        Bir iyice kulak versek duyacağız ki

        Bunlar sevdaların hikâyesidir.

        Belki de bizim hikâyemiz.

         Her ne kadar ihmal etsek de, umursamasak da, hatta hor görsek de; ne zaman bir türkü çalınsa kulağımıza, yüreğimizde bir yerlerin titrediğini hissederiz; kendimizden bir şeyler muhakkak buluruz o türkünün nağmelerinde...

        Bu nedenle türkülerimize ve türkülerimizdeki Türkçeye kulak vermek bir bakıma dilimizin en saf, en güzel örneklerine açmaktır kalbimizi.

        Unuttuğumuz sesimizi yenden duymak için, insana ve kainata gönül gözüyle bakmak için, iyiliği, güzelliği, doğruluğu, ahde vefayı, yiğitliği, merhameti, utanmayı, pişman olmayı, acıyı, hasreti, sevinci, neş?eyi, sevgiyi, saygıyı, hoş görmeyi, aşkı, sevdayı...hülasa  kaybolmaya yüztutmuş insani değerlerimiz adına ne varsa bunlarla yeniden donanmak için özellikle dilimizi türkülerimizle yıkamaya ihtiyacımız var.

        Türkülerimizdeki Türkçeden öğreneceklerimiz var. 

        Ela gözlerini sevdiğim dilber
        Sana bir sözüm var diyemiyorum
        Bilmem deli miyim Mecnun gezerim
        Sırrımı ellere veremiyorum -Derdimi ellere diyemiyorum

       ?      

        Ela gözlerine kurban olduğum

        Yüzüne bakmaya doyamadım ben

        İbret için gelmiş derler cihana

        Noktadır benlerini sayamadım ben

        Ezgileriyle bildiğiniz bu türkülerden birincisi Neşet Ertaş?a ikincisi Karacoğlan?a ait. Farklı zamanlarda ve farklı mekânlarda yaşamalarına rağmen (yaklaşık üç yüz yıl) sözlerdeki ve söyleyişteki benzerliklere ve güzelliklere bakın.

        Dilden dile gönülden gönüle dostluk ve kardeşlik köprülerinin kurulmasında türkülerimizin emsalsiz bir işlevi olduğunu düşünüyorum.

        Türkülerimize kulak verelim ki dilimiz ve gönlümüz de türküler gibi saflaşsın, güzelleşip incelsin.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.