Bugün 17 Aralık.
Hz. Mevlana 30 Eylül 1207 tarihinde bugünkü Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan Ülkesi?nin Belh şehrinde doğmuş ve 17 Aralık 1273 tarihinde Hak?kın rahmetine kavuşmuştur. Bu nedenle her yılın 17 Aralık günü Konya?da "Şeb-i Arûs" törenleri yapılmaktadır. Bugün bu törenlerin 737 nci yıl dönümüdür.
Hz. Mevlana hayatını; ?hamdım, piştim, yandım? diyerek özetlemiştir.
Mevlâna, ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna, ölüm gününe; ?düğün günü? veya ?gelin gecesi? manasına gelen "Şeb-i Arûs" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ?ah-ah, vah-vah edip ağlamayın? diyerek vasiyet ediyordu.
Mevlana?nın yolunu İslam?ın en önemli iki kaynağı olan Kur?an ve Hadisler aydınlatıyordu.
Tüm insanlığa ise Mevlana şu öğütlerde bulunuyordu.
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörülükte deniz gibi ol.
Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.
17 Aralık tarihi, bugünden itibaren, Mevlana İkliminin merkezi olan Konya?mız için ayrı bir öneme sahip oldu. Yazının başlığına da uygun olduğu için vurgulamadan geçmek olmazdı. Bundan böyle Mevlana?nın ?kim olursan ol yine gel!? çağrısına uymak isteyenler Hızlı Tren ile daha bir hızlı ve huzurlu bir şekilde gelecekler Konya?ya. Bu vesileyle teknolojinin bu imkanı Konya?mız ve Ülkemiz için hayırlı olur inşallah.
Bu gün; Konya ve bütün dünya için çok önemli bir tasavvuf yolcusu olan Hz. Mevlana anısına bir şiirimi siz değerli okuyucularımla paylaşmak istedim.
---0---
Sırlı Yolculuk
Çıkıp seyran eylesem, bir görsem uzakları,
Anlatsam insanlığa; gördüğüm tuzakları.
Ömür yolu nurlu yol, görmesini bilene,
Ziyan etme zerreyi doldur ahret filene.
Bu yolda sabır sebat, iki sadık refika,
Kibir yoksa yanında, can çekişir tefrika.
Tam bu minval üzere, heybemizi alalım,
Çelebi-i Evliya, makamında bulalım.
Bir damlacık su ile başlar sırlı yolculuk.
Hem hayaldir bir nevi, düşler sırlı yolculuk.
İnsanoğlu mükemmel, ilahi bir emektir.
Sırat-ı müstakimse; dosdoğru yol demektir.
Ayrılmazsa bu yoldan, görür mutlak mükâfat,
Uğramazmış semtine ne felâket ne afat.
Doğmadan yazılmıştır onun kader defteri,
Bu imanın şartıdır, inanmayan müfteri.
Dünya bir güzergâhtır hem han vardır hem hancı,
Hancı hanı bilmezse, dünya ona yabancı.
Kimisi ?İpek? demiş her bir yolun adı var.
Bin fersah uçan kuşun ne muhkem kanadı var.
Yolcu, bir zaman gelir, küçücük bir karınca,
Bazen de bir serçedir, su taşır kararınca.
İnanarak düşmüştür, uzun ince yollara,
Uğrunda ölmektense, hedef koymuş kullara.
Sevgi, sırlı bir iksir, sarp dağları yol eder.
Kibir girse bedene; bağ, bahçeyi çöl eder.
Dağları düz eylemiş Ferhat yâri Şirin?e,
Anlatılmaz bu sevgi, taş yürekli birine.
Görünmeyen bir yol var kalbe giden yoldur o!
Yürümekle varılmaz, mecnun eden yoldur o!
Sabır, uzunca bir yol, sonu elbet murattır.
Bu içten bir nasihat, kalpten gelen feryattır.
Yunus gidip yedi yıl, hizmet etmiş veliye,
Derviş olmuş dergâhta, adı çıkmış deliye.
Bir çıkar yol olmasa, yaşam zehir olurdu.
Sıkıntılar birikir taşar nehir olurdu.
Bu öyle bir nehir ki; yıkar sağlam yapıyı.
İnat denen o melun, söker demir kapıyı.
Ne ırk ne din ayırmaz, insanlığa bir sembol,
Bin bir gönül yoludur, Mevlana?ya giden yol.
Bu yola er çıkanın, tüm işleri rast gelir,
Akıl rehber değilse, beden gider post gelir.
Mala, mülke kul olup, insanlığa kör bakan,
Çok tamahtır hâlbuki doğru yolda bırakan.
Tamah etme dünyaya ne gidecek yanında?
Hesap vermek kolay mı, sorgu sual anında?
Doğum ile ölümün bir lâhzadır arası.
Götürdüğün mezara; sade kefen parası?
Kul hakkını yediysen, sanma sakın o bir kâr.
Unutma insanoğlu, her yolun bir sonu var!