banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Birkaç mühendis ve fizikçi ile mikrotübül hücreleri yapmaya karar verdik ve işe koyulduk. Böylece mikrotübüllerin gerçekten çok etkili yönetim mekanizması olduğunu gösterebilecektik. Beyin bilgisayarında her nöronun müstakil birer hafıza ve bilgi işlem merkezine sahip olduğunu kabul etmek yerine mikrotübüllerin bu işi yaptığını ortaya koymaktı hedef.

Bir veya sıfır, eylemi yapmak veya yapmamak? Bunlara her nöronun içinde bulunan mikrotübüller karar veriyor. Hem de ?saniyenin milyarda biri kadar bir sürede çok hızlı karar veriyorlar.? Bu durum, beynin kompleks yapısının sanılan daha karmaşık olduğunu gösteriyor.

1980?li yıllarda bunlar yapıldı.

Günlerce yapay beyin çalışmalarına katıldım. Yüz milyar hücrenin bilgi alması, bilgi ağları örmesi ve beyin gibi çalışması için denemeler yaptık. Sonuç alamadık. Sonunda dendi ki:

?Hayır, olmuyor. Nöronlar arasındaki her bağlantı inanılmaz ölçüde zor. Nöronların hesaplama yetenekleri hesaba katılmalı.?

Bu durum, araştırmacılarımın hiç hoşuna gitmedi. Amaç, insan nöronları arasındaki gibi bilgi ağları örmekti. Olmadı, araştırma ileriki bir tarihe ertelendi. O gün bugündür, araştırma yapan arkadaşlar beni sevmezler.

Arkadaşlardan biri bana şöyle dedi:

?Kabul edelim ki sen haklısın. Bu nöronların fevkalade hesaplama kapasitesi olduğunu da var sayalım. Bilinç tecrübesini nasıl açıklayacağız? Duygularımız var, bunu nasıl açıklayacağız? Neden yüzümüz kızarıyor? Neden acı hissediyoruz? Bilinçli olmayı nasıl açıklayacağız??

Düşündüm ve hiçbir cevabımın olmadığını anladım. Bu da bizi Avusturalyalı filozof David Chalmers?in meşhur  ?bilinç araştırmaları? denen ?çekirdek problem, ana problem? tezine götürür ki bu konuda henüz bir sonuca ulaşılmış değil. 

 

PROF. ROGER PENROSE: HÜCREDEKİ BİLGİSAYAR

 

Tom Huston:Esas soru şu:Maddeden nasıl ruh meydana gelir? Değil mi?

Prof. Stuart Hameroff: Evet. O günlerde biri bana İngiliz fizikçi ve matematikçi Prof. Roger Penrose?nin ?Computerdenken?(Bilgisayarvari Düşünmek) kitabını tavsiye etti. Hemen okudum, harikaydı. Kitabın başlığı, yapay zekâ teorisyenleri için yüze inen tokat gibiydi. Diyordu ki bilgisayar yeterince kompleks hesaplamalar yapabilseydi o da bilinçli olurdu. Roger, matematik bir karanlığa işaret ediyor ki buna Gödel Teoremi denir. Bilinç, kavranılamaz olarak ele alınmak zorunda. Anlama ve bilinç, kavranabilir kavramlar değil. Bundan sonrası quantum fiziği ile ilgili olmalı.

Computerdenken?i okuduktan sonra dilim tutuldu. Prof. Penrosa?nın fikirlerindeki münasebet ve inceliği anlayamadım. Gerçi anestezi gazlarının quantum gücü geliştirdiğini biliyordum fakat bilincin quantum fiziği ile ilgisi bana çok anlamlı göründü. Bu konunun çok önemli olduğu konusunda içimde bir his vardı. Beyindeki nöronların durumu ve bunun bilinç ile bir mekanizmaya dayandığına dair bilgi ki buna fizikçiler ?enerji depolama? tabirini kullanırlar. Kitabı okudum, konu bana biyolojik olarak doğru bir yapıya sahip görünmedi. Kendi kendime:

?Mikrotübül quantum hesapçısıdır, Penrosa bunu araştırıyor olabilir.? dedim.

Kendisine bir mektup yazdım ve randevulaştık. Oxford?daki bürosunda buluştuk.

Roger, inanılmayacak ölçüde harika ve saygın bir insan olmasına rağmen yaşamayı seven, alçakgönüllü biri. Konuşmayı bana bıraktı. Ben de mikrotübül üzerine konuştum ve bu konuda yazdığım kitabı gösterdim. Özellikle İtalyan geometrici Fibonacci ve mikrotübülün hücre duvarı inşasından etkilendi. Geometri ile çok ilgiliydi.

Birkaç saat sonra bana şöyle dedi:

?Bu çok enterasan.?

Vedalaştık.

Görüşmeden hiçbir sonuç çıkmayacağını düşündüm.

İki hafta sonra Londra?da bir arkadaşım beni akşam yemeğine çağırdı. Yemekte dedi ki:

?Biz Camridge?de bir toplantıda idik. Roger Penrosa senin mikrotübül konusunu bize anlattı.?

Kısa süre sonra İsveç?teki bir toplantı için davetiye aldım. Roger de bu toplantıya çağrılmıştı. Artık iki arkadaştık, birlikte bir teori ortaya attık.

Bilinç modelinin gelişimi ve Quantum Çekim Gücü Teorisi?ni ve beyindeki mikrotübüllerin ?quantum enerji depolama ihtimalini? esas alan teoriyi geliştirdik.

 

QUANTUM ENERJİ DEPOLAMAK NE DEMEK?

 

Tom  Huston: Quantum enerji depolamadan maksat nedir? Bunun mikrotübül ve bilinçle ilgisi ne?

            Prof. Hameroff: Quant, kelime olarak çok küçük, enerji elementleri demek. Bir fotona eşit. (Işık enerji birimine foton denir.) Bölünemez ışık parçası.  Ama quantum seviyesindeki durum çok tuhaf. Sanki bambaşka bir dünya.  Klasik dünyamız ile quant dünyasındaki realite çok farklı görünüyor. Klasik dünyamızda Nevton fiziğinin kuralları, mekanik fizik ve fizik kanunlarının dünyası bugüne kadar anlatıldığı gibi. Eğer küçücük bir ölçü değiştirmesi yaparsak başka bir dünyaya adım atarız ki bu dünyada bambaşka fizik kuralları geçerli, bu dünyada tahmin yürütmek çok zor.

Mesela parçacıklar aynı anda iki ayrı yerde ve iki ayrı durumda bulunabilir. Burada ve orada aynı anda bulunuyor. Ya burada ya orda değil. Eşya birçok yerde olabilir ve dalga gibi hareket eder, karmaşık bir olabilirlik içinde. Özel durumu ve hareket hattı olan parçacıktan farklılık gösterir.

Çoğu quantum fizikçisi şöyle der:

Quantum sistemi, çok çeşitli olabilirliğin üst üste gerçekleşmesi durumudur. Quant dünyasında birçok şey aynı anda gerçekleşebilir. Bu durum bilinçli olarak gözetlenebilir ve ölçülebilir.

          Tom Huston: Aynı anda birçok yerde bulunma ve bir şeyin birçok yerde gerçekleşebilmesi için bir insanın gözetlemesi gerekli mi?

Prof. Hameroff: Quantum fiziğinin yorumlarına göre öyle. Danimarkalı fizikçi Niels Bohr bu tezi popülerleştirdi, Kopenhang yorumu meşhur. Eğer konuyu derinlemesine araştırmaya devam ederseniz şunu kabul etmek zorundasınız:

?Arkanızdaki odada duvarda asılı olan resim, aynı zamanda çeşitli mekânlarda bulunuyor. Siz onu ters çevirip bakana kadar çeşitli mekânlarda aynı anda bulunuyor. Bir başka ifadeyle gözlemlenmeyen şey, quantum depolama durumuna geçer.

Bu oldukça tuhaf bir düşünme biçimi.

Quantum fiziğin öncüsü olan Avusturyalı fizikçi Erwin Schrödinger bu düşünceyi oldukça absürd (saçma sapan) buluyor. Kendi düşünce deneylerini ortaya attı ve ?Schrödinger?in Kedisi? adıyla yayınladı. Oldukça meşhur olan bu kitap, quantum düşüncenin saçma olduğunu ispatlamak için yazılmıştır. Kitabın orijinal adı ?Kedi Ölü Kedi Yaşıyor?.

          Schrödinger kendi düşünce deneylerini ortaya attı. Quant depolama ne kadar büyük olabilir? Enerji depolama havuzcukları sayesinde, bir ölçüm yapılana kadar, aynı anda çok çeşitli yerlerde bulunma durumunu olabilir. (Quant dünyası, atom altı küçük parçacıkların dünyasıdır. Fotonlar, nötronlar, elektronların, ışık tayflarının dünyası.) Fakat kedi gibi büyük bir varlık, bir anda iki yerde bulunabilir mi? Sorunun cevabı hâlâ yok. Fizikçiler, Kopenhang yorumu üzerine düşünmeye devam ediyorlar.  Moleküllerin çeşitli kombinezonu ve dalgalı hareketin mutlaka bilinçli bir gözlemciyi gerektirip gerektirmediği tartışılıyor.

            Tom Hudson: Siz Kopenhong yorumuna alternatif yorum arama eğiliminde misiniz?

             Prof. Hameroff: Evet fakat Roger Penrosa teorisi alternatiftir. Quantum depolama sadece bilinçli bir gözlemci olduğunda meydana geliyor tezi kabul edildiğinde cevaplanması gereken sor şu:

Varlığı dışarıdan bilinmeyen bir sistem söz konusu ise ne olacak? Mesela insan beynindeki quantum aktiviteleri nasıl cereyan ediyor?

            Roger?e göre, böyle durumlarda objektif bir eşikte belli bir noktaya geldiğinde özel bir dalga fonksiyonu ve zaman-mekân sarmalı devreye giriyor, enerji depolama meydana geliyor ve o anda bilinç ortaya çıkıyor. Roger, ?enerji dalgası fonksiyonunun meydana gelmesine? bilinçli bir gözlemcinin sebep olduğu tezine katılmıyor. Enerji dalgası oluşumu, bir çeşit bilinç oluşum sarmalıdır( kollaps)dır. Bu enerji sıkışması bilinci meydana getiriyor. Fotonların (en küçük ışık topağı) enerji vermesi gibi. Fotonlar, belli bir mekânda farklı yoğunluk, frekanslar ve kalitede enerji bilincinden meydana geliyor.

            Tom Hudson: Vay!  Quantum fiziğin bu yorumu, sadece enerji yoğunlaşması ve sıkışması? Tekrarlanan enerji sıkışması, herhangi bir şekilde bilinci mi üretiyor?..

          Prof. Stuart Hameroff: Roger düşünce modeline göre ?düzenlenmiş, objektif reduksiyon(!)? denen bu model, her zaman dışarıdan bir gözlemciye muhtaç değil. Eğer quantum sistem kıritik bir dalga geliştirirse ?quantum skala üzerine gravasyunun kötürümleşmesi konusu gibi ? kendi kendine sarmallaşır (kollabieren). İstendiği zaman tekrarlanabilecek; ?çok özel bir durumda bilinç veya bilinçten enerji? üreten quantum dalga fonksiyonunun objektiv ve tabii bir reduksiyonu yok elbette. Bu enerji sıkışması fonksiyon beyinde devamlı gerçekleşiyor, bilincin meydana geldiği bir dizi an var ve bu bilinçten enerji akımı tecrübeleri ortaya çıkıyor. Bir dizi özel faaliyet modeli sonucu bilinç ortaya çıkıyor ve bunun her zaman gerçekleştiğinden haberimiz var. Eğer siz dışarıdan bir filmi seyrediyorsanız o filmdeki tek bir resim karesine odaklanıp onu düşünebilirsiniz. Resimler sizin için film olur. Bu durumda film resimleri seyirciye göre inşa edilmiş olur. Bilincin meydana geldiği an ve ?quant dalga fonksiyonu sıkışması? da aynı şekilde cereyan eder.        

             Bu oldukça derinlik isteyen bir düşünce. Prof. Roger Penrosa, Einstein?in ?genel görecelik? düşüncesinden yola çıkıyor. Güneş gibi büyük kütleler,  zaman-mekân yapısında büyük etki meydana getirir. Prof. Penrosa?ya göre genel görecelik teorisinin küçük alanlarda geçerli olmasına bir mani yok; pekâlâ enerji depolama durumunda enerji parçacıkları da aynı anda iki yerde bulunabilir. Sağda veya solda küçük bir parçacık, yer çekim gücüne göre zaman-mekân geometrisi çatallaşmasına etki edebilir. Quantum fiziğinin çoklu dünya hipotezine uygun olarak her eğrilik, ayrılmaya devam ederek yeni bir evren oluşturur. Gerçi Penrosa, böyle olduğu takdirde enerji virajlarının ve kavşaklarının düzenli olmayacağını ve bir süre sonra başka bir dönüşüme yol açacağını söylüyor. Eğer böyle kendi başına quant sıkışması gerçekleşseydi bilinç oluşumu da gerçekleşmiş olurdu? Bu teori, tek kapaklı 4-5 kanatlı.  Devam edecek?

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.