Paris?in büyüsü bozulmuş. Okul yıllarında Fransızca okurken kurduğum hayaller kanatsız. Berlin, Londra, Paris, Roma?da hayal ettiğimiz birçok şey artık İstanbul?da ve Türkiye?de de var. Batı?nın erişilmez zannedilen ufku pek de yüksek değilmiş.
İstanbul sokakları da pekâla Paris kadar düzgün. Türkiye?de yollar Fransa?daki kadar mamur. Ekonomik büyüme 2010 yılı itibariyle Türkiye?de % 8.9, Fransa?da % 1.6. Türkiye 2011 yılı ilk çeyreğinde büyümede dünya birincisi.
Paris?te karışlaştığım Türklerde müthiş bir özgüven var. Artık dünya vatandaşıyız, diyorlar. Kimsenin yanında başımız eğik değil. Davos?taki ?One Minute? olayından beri Tayyip Erdoğan dünyada bir efsane.
Paris İslam Merkezi?ne gittim. İslam Merkezi?nde ilahiyat fakültesine eş değer bir eğitimle din adamı yetiştiriliyor. Eğitim Merkezi reisi, Türkiye?den geldiğimizi öğrenince, çok memnun oldu, ayak üstü sohbet ettik. Bizi fakültede okutulan derslerin programını verdi. ?Türkiye?ye güveniyoruz, Tayyip Erdoğan harika bir lider.?dedi.
Davos?taki asaletli duruş, Paris?teki insanımıza da yansımış. Üç yerde konferans verdim. Gençlerimiz ve insanımız Türkiye?ye daha ilgili, anlattıklarımızı daha bir heyecanla dinlediler. Konferansları organize eden Paris din görevlileri koordinatörü Ahmet Demirel, çok gayretli ve dinamik bir din adamı. Cemaatle ve özellikle de gençlerle yakından ilgileniyor, harika hizmetler ortaya koyuyor. Paris?in Arjanteuil bölgesindeki cami kütüphanesini Avrupa?nın birinci kütüphanesi yapmış. Gençlere okuma ve dinimizi öğrenme şevk ve heyecanı veriyor. Okumak, dinimizi öğrenmek, yaşamak ve anlatmak, en büyük hedef.
Konferanslardan fırsat buldukça Paris?i gezdik. Sen nehri gezisi Boğaz?da turu kadar keyifli değil. Eyfel Kulesi?nde kahve içmek güzel ama aynı keyfi Çamlıca?da ve Pierre Loti?de de tadabilirsiniz. Emirgân çay bahçeleri daha büyülü bir lezzet sunar. Adalar gezisinin vereceği keyfi Paris?te tatmak mümkün değil. Büyük Ada,Heybeli, Kınalı emsalsiz?
Paris müzeler şehri. Daha önce müzelerin çoğunu gezdiğim için bu defa müzelerin küflü havasını koklayamaya zaman ayıramadım zira üç günde üç ayrı yerde konferans vermek zorundaydım. Topkapı Müzesi ve İstanbul müzeleri Paris?tekileri aratmaz. Maksat tarih, bilgi ve geçmiş medeniyetleri öğrenmekse İstanbul müzeleri Paris müzelerine on çeker. Paris müzeleri, sömürgeciliğin ve sanat eseri yağmacılığının belgeleri ile dolu.
Değerli dostlar ve kültür elçileri Ahmet Demirel ve Cengiz Karakuş ile Milli Kütüphane?yi ziyaret ettik. Dört ayrı binadan oluşan kütüphanede 15 milyon kitap bulunuyor. Her gün kütüphaneye yaklaşık 100 kitap alınıyor veya hediye ediliyor, kütüphane her sene 400-500 bin kitapla zenginleşiyor. Bilim, edebiyat, ekonomi, hukuk, biyografi, teknik, magazin? Her alanda kitap var. Yayınevleri ve yazalar yayınladıkları her kitaptan iki tanesini kütüphaneye bağışlamak zorundalar. Yakında kütüphane depoları kitapları almayacak ve kitaplar taranarak bilgisayar ortamında serverlere yüklenecek. Her şey internet ortamına aktarılacak.
İstediğiniz kitabı evden internetle sipariş verirseniz kütüphaneye geldiğinizde masanızda hazır buluyorsunuz. Yoksa 40 dakika kitap beklersiniz. 8 kmlik raylı sistem var. İstediğiniz kitap rayla size kadar ulaşıyor. Ray üzerinde kitap 2.5 km hızlı gidiyor. Paris?te ilk kütüphane Şarl de Kok tarafından 1368?lerde yapılmış.
Kütüphanenin günlük 4 bin ziyaretçisi var. Paralel kütüphanelerle birlikte toplam 35 milyon kitabı bulunuyor, imrenmemek mümkün değil. İlim öğrenmek, araştırma yapmak, kariyer kazanmak Fransa?nın en büyük avatajları. Silah, uçak, araba, kozmatik, kitap sanayisi fevkalade. İnşaat sektörü ülke ekonomisini sırtlamış, götürüyor.
Paris?de epey Faransız?a rastlamak mümkün. Sokaklarda Afrikalı siyahlar, Hintliler, Kuzey Afrikalı Araplar ve Fransız sömürgelerinden gelen renkli insanlarla dolu. Kaldığımız Kyriad otelinde Fransız personele rastlamadık. Yabancı zenciler ve Çinliler hizmet sektörünü kuşatmış. Sokaklar, banliyöler, müzeler, meydanlar, hava alanları renkli insan yüzleriyle süslü.
Pontoise, Arjanteuil ve Valantoine?de verdiğim konferanslarda sonra dinleyicilerle sohbet ettim. Görebildiğim en büyük sıkıntı, çocuk eğitim alanındaki yetersizlik. Diyanet camilere imam göndermiş, fevkalade güzel hizmetler sunuyor. Aynı şeyi MEB?in yapamamış. Türkiye?den giden öğretmenler tarafından okul bittikten sonra Türk çocuklarına yönelik kültür dersleri veriliyor. Okul bittikten sonra verilen ve not alınmayan dersin önemi olmaz.
Okullarda İslam ve Türkçe dersleri resmi programa alınmalı ve bu dersler okul saatlerinde okutulmalı, verilen not karneye geçirilmeli. Bu durum sadece Fransa için değil, Almanya ve öteki Avrupa devletlerindeki çocuklarımız için de geçerli. Dil ve din, sadece ders değil, insana kimlik kazandırır, bu iki ders kültürümüzü çocuklarımıza kazandırma amacı taşıdır.
Fransa?da çocuklar ilkokul 5. sınıftan sonra ortaokula gidiyor. Orayı bitiren 3 senelik lise eğitimi görüyor, ?Bakalorya? denilen bir sınava tabi tutuluyor, sınavı kazananlar üniversiteye gidiyor. Bizdeki gibi YGS ve LYS yok. MEB ve YÖK?e duyurulur.
Büyüsünü kaybetmiş Paris?ten kendine güven kazanmış ve bölgesel güç olmuş Türkiye?ye dönmek keyif verici idi. Türkiye?ye duyulan güveni bir hafta sonra gittiği Bosna?da daha net gördüm.
Not: Değerli mihmandarımız Arjanteuil Camii imamı ve Paris din görevlileri koordinatörü Ahmet Demirel, Pontoise ve Valantoine dernek başkanları Hikmet Öztürk ve Ensar Bey?e, din görevlileri Güngör Çakan ve Ahmet Kocakoç?a ve din ve kültür hayatımızın yeni akıncılarına bin teşekkür ediyor, hizmetlerinde Allah?tan başarılar diliyorum.