banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Her yüz senede yaşayanlar ölür.Yenileri dünyaya gelir.

İlçemizin kırk bin olan nüfusu da yüz sene sonra kabristanda olacak.

Yani yüz sene önce nerede idiysek yüz sene sonra da orada olacağız.

Yunus?un dediği gibi : 

                                    ?Bu dünyaya gelen kişi ahir yine gitse gerek

                                     Misafirdir vatanına bir gün sefer etse gerek.?

 

     Ömür kundak ve kefen arasında geçiyor.

     Doğan bebekler kundaklanıp dünya sahnesine iniyor,eceli gelen insanlar da kefenlenip ahirete yolcu ediliyor.

     Hal lisanı ile şöyle diyerek

                                               ?Ömür merdivenini hızlı hızlı tırmandım

                                                Tamamladım vademi dünyadan uğurlandım?

                                                                                                               B.T

    

     Yazıma bu konuyu seçmeme anlatacağım bir diyalog vesile oldu.

     Bir tanıdığım kabristana yakın apartmanlardan birinden daire satın aldığını sonra da hanımının itirazı üzerine de vazgeçtiğini söyledi. Sebebini sordum. Şunları anlattı:

     ?Sabah akşam kabirlere ve kabir taşlarına baka baka, ölenlerin gömüldüğünü göre göre , kabirdeki ölmüş yakınlarını ziyarete gelenlerin hüzünlü çehrelerini seyrede seyrede , hem kendimizin hem de çocuklarımızın psikolojilerinin bozulabileceğinden endişelendik.?

     Düşündüm ve şöyle dedim : ?Kabristana yakın yerlerde oturmanın psikolojik rahatsızlıklara (yani ruh sağlığının bozulmasına) sebep gösterildiğini ne bir hekimden ne de bir hastadan duymadım.?

    Ölümün mü?minler için rahmet kapısı ve edebi hayatın başlangıcı olduğunu , gerçeğe uygun yorumlayıp doğru anlatabilirsek büyükler de çocuklar da asla karamsar olmayacak.

     Her Mü?min Büyük Yaratıcının himayesine sığınmanın verdiği güven ve huzur ile yaşayacak, ruhen bedenen sağlıklı olarak verimli bir hayat sürdürecektir.

     Eski hayatımız dine dayalı olduğu için atalarımız ölenle, ölümle , kabirle içi içe yaşamışlar.

     Seyidharun , türbe , muallimhane v.s gibi mahalle camilerinin yanına türbeler ve ?HAZİRE? denilen küçük mezarlıklar kurmuşlar.

     Mezarlıklar ölümü hatırlatan abidelerdir. 

     Ellerin , ağızların, dillerin, saçların? bütün azaların çürüdüğü, toprağa karışıp yok olduğu yerlerdir mezarlar.

     Zenginlikten, fakirlikten, aldatmadan, iftiradan, yalandan, gıybetten, dedikodudan, gururdan, hasetten, kibirden, makamdan eser kalmadığı yerlerdir kabirler.

    Kapısından girip mahşere kadar ?BERZAH HALİ? dediğimiz kabir uykusuna dalacağımız mekânlardır oralar.

                                                   ?Koynuna girdiğim zaman kabrimin

                                                   Kabir sorgulu, kabir korkunç, kabir zindan

                                                   Acizim, muhtacım hem biçareyim

                                                   Affın en büyük armağan olacak

                                                   Yalnız ve yardımsız bırakma Rabbim?

                                                                                                           B.T

     Birkaç sene önce meşhur (Zincirlikuyu) mezarlığının kapısına Kur?an?ın bir ayeti olan (enbiya:35) ?Her nefis ölümü tadacaktır? yazıldığı için ?Ölümü hatırlayıp rahatımızı kaçırmanın, sıkıntımızı artırmanın manası ne? diye itiraz edildiğini basından okumuştuk.

     Ahrete inanmayanlar için ölüm bir yok oluştur. Ölümü anmaktan huzursuz olurlar. Ölümü hatırlatan mekânlardan uzak dururlar.

     Mü?minler için ise edebi hayatın başlangıcıdır.

Bizde ölümden korkarız. Ölümün gecikmesini isteriz.

Ama bu korku; henüz tövbemizi tamamlayamadığımız, kulluk ödevlerimizi tam yerine getiremediğimiz için Allah?a kavuşmaya layık olamama korkusu.

     Allah?a ahrete iman eden bizim gibi sıradan bir Müslüman korku ve ümit içinde dengelenmiş bir hayat sürer.

     Günahlarımızdan dolayı korkumuz vardır.

     Ama Allah?ın engin rahmetine güvenimiz tamdır.

     Hz.Peygamberin şefaatine nail olma umudumuz da vardır.

     Bu umut ve güvenle yaşamak, imanla ölmek hep dileğimizdir.

    

                                            ?Çamura bulanır beyaz gömleğim

                                             Öper kaldırımı huzursuz başım

                                             Nasıl görünecek ölüm meleğim

                                             Ah imanlı gitsem son nefesimde

                                             İşte bu biricik ve tek dileğim?

                                                                          Ahmet Sırrı ARVAS

     Nasreddin hoca için anlatılır.

     Hoca çarşıdan gelip evine gireceği sırada içeriden bir yabancının sırtında çuvalla fırlayıp tabana kuvvet kaçtığını görür.Hoca bu adamın hırsız olduğunu anlarsa da peşinden koşmaz ve mezarlığa doğru yürür.Konu komşu da hocanın peşinden mezarlığa gelirler.komşular der ?Hırsızın kaçtığı yeri gördüğün halde neden buraya geldin??. Hoca ?siz hiç merak etmeyin o adam eninde sonunda buraya gelecektir.?diyerek ölümün hatırlanması mesajını verir.

     Kabir taşları ölümü hatırlatan abidelerdir.

     Kabir taşının en başında ?HÜVELBAKİ? ifadesi yazılı.

     Hüvelbaki ?ölümsüz ve edebi olan sadece O ?dur .(Allah?tır) anlamına gelir.Daha geniş bir ifade ile Kur?an?ın şu ayetinin özetidir ; (Rahman-26,27)?Yeryüzünde bulunan her canlı yok olacaktır.Ancak büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin zatı baki kalacaktır?

     Kabir taşları kabirde yatan şahsın kimlik kartı gibi. Adı, doğum, ölüm tarihi hangi aileden olduğu, ölüm sebebi dahi yazılı. Ziyaretçiye nasihat yüklü mısralar da var kabir taşlarında.

 

                                 ?Bana rahmet okuyun, rahmet olunasınız

                                  Biz öldük biliniz ki sırada siz varsınız?

     Kabir taşlarına ölen şahsı övücü veya kaderden şikâyet edici sözlerin yazılmasının dinimizce doğru olmadığını belirtelim.

     Mezarlar unutulmamalı, uzaklaşılmamalı. Kabir taşlarına bakmaktan çekinilmemeli.

Caneze definleri için kabristana gidiliyor olması kafi görülmemeli.

Dinimizin teşvik ettiği haftada bir gün (Cuma-cumartesi), o olmazsa ayda bir gün, hiç olmazsa senede bir gün(arefe-bayram günleri) kabirler ziyaret edilmeli.

      Ziyaretin en büyük faydası kişinin ölümü ve ahreti hatırlaması, ibret alıp ders çıkarması olacaktır.

Büyük bir alimin söylediği gibi ?Her insan ömür ağacının son meyvesi olan kendi cenazesini düşünmeli. Bizi en çok alakadar eden bu olmalıdır?.

      Ziyaretin bir başka faydası ise edilen dua ve okunan Kur?an ayetlerinden kabirdeki ölünün istifade etmesidir.

İnsanın dirisine olduğu gibi ölüsüne de hürmet edilmeli. Kabirler bakımlı olmalı, plastik çiçek gül yerine ağaç dikilmeli. Dinimizce de uygun görülen budur.

     Kızılcalar mezarlığında onlarca ağaç yetiştiren bir kişi var ki :

Adı:Adil GÜLER 1938 Karacaören doğumlu Karavak mahallesinde oturur.

     Allah bu yetmiş üç yaşındaki ihlaslı ihtiyarın yetiştirdiği ağaçların dalları, yaprakları,meyveleri adetince sevaplar versin.

      Bu ağaçların zikri sebebiyle de Allah kabirdekilere rahmet indirsin.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.