Rahim olan şefkatli Rabbimiz seni huzuruna kabul etti. Mekânın cennet olsun, kabrin nur ile dolsun. Kâinatın Efendisi komşun olsun anneciğim.
Hakkını helal et anne.
Sen nefes alıp verirken senden helallik alamadım, hakkını helal et, diyemedim. Bu cümle veda anlamı taşır, ben seninle hiç vedalaşmak istemedim anne.
Sen bir gece, gafletin ve uykunun en derin olduğu bir anda, ben helallik dilemeye fırsat bulamadan kanatlanıp cennete uçuverdin anne.
Hani Yunus Emre der ya:
?Geldi geçti ömrüm benim
Bir yel esip geçmiş gibi.
Hele bana şöyle gelir
Bir göz açıp yummuş gibi.
İş bu söze hak tanıktır
Bu can gövdeye konuktur.
Bir gün ola çıka gide
Kafesten kuş uçmuş gibi.?
Son günün sabah kahvaltısında aynı masaya oturmuştuk. Oturmuştuk diyorum ya sözün gelişi. Sen sandalyenin üstüne ürkek bir kuş gibi konmuştun. Kendini tutmaya hâlin yoktu. Melekler koltuklarını girmiş seni destekliyorlardı. Sen iki melek arasında eşi bulunmaz bir melektin. Üç melek karşımda oturuyordunuz. Peynir, yumurta, çay? Kahvaltı ikram ettik.
Sen bir lokma bile almadın.
Şimdi anlıyorum sebebini? Melekler bir şey yeyip içmez ki anne?
Sen de melekleşmiştin, şimdi anlıyorum? Onun için yemedin ve içmedin.
Seni tekerlekli sandalye üzerinde odana getirdim. Yatağına oturttum. Bir kuş hafifliği ile yatağına kondun.
Kalbin vardı. Ta eylül ayında Selçuklu Tıp Fakültesi doktorları kalp damarları % 98 tıkalı demişlerdi ve ameliyatı göze alamamıştık. Çarşamba ameliyat olacaktın, salı sabahı ezan vakti uyandığımızda, ki senin uykuların 15-20 dakikalık kuş uykuları idi, şöyle mırıldanmıştın:
?Oğlum, beni buradan götür, ben iyileşecek hasta değilim. Bunlar beni kesip doğrayıp sana teslim edecekler, iyisi mi, son günüme kadar parçalanmamış olarak yaşayayım.?
Kararımızı doktora bildirdiğim zaman Dr. Murat derin bir nefes aldı, sırtından dağlar kalkmışçasına rahatladı:
?Çok riskliydi.?deyiverdi.
Son gün kuşluk vakti yatağına oturduğun sırada mahzundun. Alıştığımız dünyaya veda edeceğini biliyordun.
?Can oğul, hâl dilinden anlamalı.?diye bana bir şey demedin. Bir şeyler sezdim fakat emin değildim. Sana dedim ki:
?Canım anne, Allah sevdiği kulunu dünyaya küstürürmüş. Dünyaya küstün, bir lokma bir şey yemedin.?
Sesin hâlâ kulaklarımda çınlar, kalbimde yankılanır, ruhumu sevinç dağlarına uçurur:
?Elhamdülillah, dünyaya dair hiçbir isteğim kalmadı. Çok şükür.?
Yolcu olduğunu biliyordun anne ve o günün gecesi saat 3.25?yi vurduğunda, oturduğun yatağın üstünden ötelere kanatlanıverdin.
Mekânın cennet olsun.
Cenab-ı Hak rahmetiyle bize yakın olduğu için ona hamdediyoruz. Biz ondan uzak olduğumuz cihetle onu tespih ediyoruz.?der Üstat Bediüzzaman. Sen de ona şükretmiştin son kelam olarak?
?Kabir, âlem-i ahrete açılmış bir kapıdır. Arka ciheti rahmettir, ön ciheti ise azaptır. Bütün dostlar ve sevgililer kapının arka cihetinde duruyorlar.?
Senin de onlara iltihak etme zamanın geldi. Ötelere gidip onları ziyaret etme arzun ağır bastı. Başta Peygamberimiz (sav), sahabe-i kiram, evliyalar, asfiyalar, salih kullar ve Allah yolunda can veren şehitler ötelere hicret ettiler. Sen de kutlu hicret kervanına katıldın.
Bize gurbet acısı kaldı, hasret kaldı, ıstırap kaldı, yalnızlık, kimsesizlik ve en önemlisi annesizlik kaldı, ögsüz kaldım canım anne. Seni toprağa koymadan özledim, seni cennete uğurladıktan sonra tek tesellim var anne:
Sana ?Fatiha, Yasin-i Şerif, İhlas? okumak ve dostlarımdan, kardeşlerimden, sevdiklerinden senin için Fatiha ve Yasin-i Şerif istemek.
Senin için Fatiha, Yasin-i Şerif ve İhlas dilencisi oldum anne.
Seni özledim, sana kavuşma günü ne zaman bilmiyorum. Dün gece senin kanatlanarak cennete uçtuğun yatağa oturdum, kokunun sindiği yatağa, yastığa, mindere, namaz kıldığın seccadeye sarıldım, hasretinden doyasıya ama doyasıya ağladım anne. Hasret acısı çok derin bir acıymış meğer anne.
Hasretimiz ne kadar sürecek bilmiyorum.
Vedalaşmamak için sana söyleyemediğim cümleyi şimdi yazıyorum anne.
Ne olur hakkını helal et! Hakkını helal et! Hakkını helal et canım anneciğim!
Teşekkür ve istirham: 12 Kasım Cumartesi vefat eden anneciğimi, dostların refakatinde pazar günü ebedi istirahatgâhına uğurladık. Bu yazıyı okuyan dostlarımdan, Yasin-i Şerif, vakti müsait olmayanlardan hiç değilse bir Fatiha, üç İhlas okuyup anneciğime hediye etmelerini istirham ediyorum.