Bir kesim ?ben ne dersem odur? dayatması içinde, bir diğer kesimse ?sen ne dersen yanlıştır? demeyi tercih ediyor.
Siyaset buysa eğer; ben bu ülkenin sıradan bir vatandaşı olarak geçmiş 50 yıldan bu yana bana öğretilen bütün bilgilerden şüphe duymaktayım. Öyle bir bilgi çarpıtması yaşanıyor ki ülkemde; eğer doğruları, sırf siyasilerin ağzına bakarak tespit etmeye çalışacak olsak bundan dolayı hem kendi çağımdakilerin, hem de benden sonra gelen nesilin, özelde de çocuklarım ve torunlarımın geleceğinin çok parlak olarak gördüğümü söyleyemem.
Neden?
Ortaya bir konu atılıyor. Bir taraf tekmili birden, konuyu atanın kimliğinden yola çıkarak anında karşı duruşa geçiyor. Konu hakkında; ?doğru mu??, ?yanlış mı??, ?bize uyar mı??, "uymaz mı?? tartışmaları yapılmadan, üzerinde müzakere edilmeden, konuyu ortaya atanın özel yaşantısına, inançlarına ani bir taarruz başlıyor. Burada ne memleket kaygısı ne de millet sevdası adına bir şey yapıldığına asla inanmıyorum. Bu taarruz, varsa partisi adına, yoksa ideolojisi adına yapılıyor.
Konuyu ortaya atanlara bakıyoruz , çağın her türlü teknolojik iletişim araçlarının kullanımı mümkünken, diyalog ve istişare kapılarını kullanmaktansa, akşam aklına geleni sabah ?pat? diye ortaya atarak çetin bir kavganın fitilini ateşleme gayretinde.
Yahu kardeşim, önce konuşun sonra ne yapacaksanız yapın. Ben sürekli olarak sizlerin kavgasını izlemeye, kafamı sizlerin bağrış çığrışlarıyla doldurmaya mecbur muyum?
Evimde televizyonum var. Onu almak için bir yığın para harcadım. Seyredeyim, ülkemin meselelerini öğreneyim, çocuklarım da öğrensin, hem de eğitici öğretici programlar izleyeyim, çocuklarım da izlesin, vaktimi güzel şeylerle değerlendireyim, çocuklarım da değerlendirsin diye aldım onu. Beni televizyondan mahrum bırakmaya ne hakkınız var sizin? Sizin yüzünüzden televizyonumu sürekli olarak kapalı tutmak zorunda kalıyorum. Hangi kanalı açsam sizlerin abuk sabuk, iddialarınızi, eleştirilerinizi, yergilerinizi, hakaretlerinizi, kavgalarınızı izlemek zorunda kalıyorum. Bilin ki; çocuklarıma kötü örnek olmaktasınız. Çünkü bir tarafın ak dediğine, diğer tarafınız kara demekten, birbirinize kara çalmaktan başka bir şey yaptığınızı göremiyorum.
Sizin olmadığınız bir kanal arıyorum ama bulamıyorum. Neredeyse belgesel kanallları bile sizlerden bahsediyorlar. Birisinde yumruklaşıyor, diğerinde ağız münakaşası yapıyor, bir diğerinde avazınız çıktığı kadar bağırıyor ya da sürekli olarak kendinizi övüyorsunuz. Siz ?bulunmaz Hint kumaşısınız? ama rakibiniz ?hiç bir şeyi doğru söylemeyen, yalancının birisi...?
Halbuki her ikinizin de söyledikleri içinde genel kabul görmüş doğrular ve yanlışlar bulunmakta. Bu nasıl bir iradedir ki, bu nasıl bir performanstır ki; söylenenlerin tamamına, ?toplu hücum?, ?toplu defans? yapmaktasınız? İfrat ve tefrit içinize işlemiş. Hiç olmazsa siz bırakın da, siyasetle şu ana kadar iştigal etmemiş, henüz siyasetin baskı altına almadığı insanlar yapsın bu işi.
Sahi sizler o parlamentoya iş yapmaya mı, oyun oynamaya mı gittiniz? Söylediklerinizin hepisi doğru da rakiplerinizin söylediklerinin hepisi yanlış mı? Siz bu milleti enayi mi sanıyorsunuz?
Bana; ?siyaset bu kardeşim, siyaset böyle yapılır. Rakibini övdükten sonra, farklı bir parti olmana ne gerek var?? demeyin sakın. Ben partilerden değil doğru şeylerden yanayım.
Hepinizin doğrularının bir arada toplandığı bir partiyi kurduğunuz anda beni de çağırın.
Yoksa siyaset sizin yaptığınızsa, ben almayayım.
İskoç John Arbuthnot da şöyle diyor: Her siyasi parti, kendi yalanını yutarken ölür.
Gelin! Siz, yalanlarınızdan ölmeyin!