Diyor ki bir Çin Atatsözü: Dünyada iki kusursuz insan vardır. Biri ölmüştür, biri de henüz doğmamıştır.
Hal böyleyken, hep başkasının kusurları üzerine yorumlarda bulunmak, dedikodu yapmak, kendisini dupduru bir su misali görmek nasıl bir insani özelliktir benim aklım bunu açıklamaya yetersiz kalıyor. Benim bu zaafiyetimden istifade ile kendisini ?akıl küpü? sananlara acımayayım da ne yapayım?
Şöyle diyor Hz Mevlana: ?İnsanlar, başkalarının kusurlarını görmek hususunda keskin gözlere sahip kartallara benzerler. Kendi kusurlarını görmekte ise başını kuma gömen deve kuşuna...?
Dünyada meydana gelen her türlü olumsuzluğun altında yatan gerçek, bu sözün içindeki derin manada yatar. Daha doğrusu bu sözün anlatttığı mana, insanlığa öyle dersler veriyor, onun hazinesine öyle zenginlikler katıyor ki; insanlar sadece bunları alsa, başka şeyleri kazanmaya çok da çabalamasa bile huzur ve mutluluğun zirvesine ulaşırlar.
Hz. Mevlana yine bir sözünde; ?insanlar, ağaçlardan ders almalıdırlar. Ne üzerlerinde barınan kuşların, ne gölgelerinde yatan insanların ne de verdikleri yemişlerin hesabini tutarlar? diyor.
Günümüzde menfaatleri uğruna; anasına, babasına, kardeşlerine, evlatlarına, dostlarına kıyan, onları bir çırpıda hayatlarından siliveren insan kılıklılara baktıkça utanmayayım da ne yapayım?
Benim ?insanmetre? tanımımın içinde; bir dağın zirvesindeki karın, imil imil akan damlalarının meydana getirdiği pınarların saflığı kadar berrak ve tatlı bir ölçme ve tartma anlamları da olmalıdır.
?İnsanmetre?; adiliklerin, şeref ve haysiyet yoksunluklarının, yalancılığın, desisenin, ölçme ve tartma değerlendirmelerini sadece kendi beyninin algıladığı konular zannedenlerin, durumlarını ölçmeye yetecek bir alet olmadığını düşünüyorum.
Tekrar edeyim ki; insan hayatına, onun alın terine, onun kutsal saydıklarına, dahası insani olan her şeyine saldıranların, onun insan haklarının varlığına dahi ihtimal vermeyenlerin durumlarına, acımaktan başka bir şey gelmiyor elimden.