banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Dostlar! Hayatımızın ne zaman ve nerede nihayete erip noktalanacağını bilemiyoruz.  Bildiğimiz şu ki, bize takdir edilen sayılı nefeslerimiz kadar bu dünyada yaşayacağımızdır. Fani ömrümüz ölüm denen yeni bir başlangıç çizgisiyle bitecek. Doğmak nasıl bir başlangıç ise ölüm de bizim için yeni bir başlangıç olacaktır. İkisi de bizim gerçeğimizdir. Doğumla bu fani hayata başladık, ölümle ebedi hayatımız başlayacak. Hz. Allah (c.c.) İsa (a.s.) eğer yerlerde ve göklerde bulunan bütün mahlûkların ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve dost olmayanlardan uzaklaşmadıkça, hiçbir faydası olmaz. Hz. Musa (a.s.)’ya; Ya Musa! Dostlarımı benim için sevdin mi ve sevmediklerimden benim için uzaklaştın mı? buyuruyor. Her mümin, Allah (c.c.)’ı sevmeyenleri sevmemeli, islamiyyete yapışanları sevmelidir. Peygamberimiz (s.a.v.) İbadetlerin en efdali, müslümanları müslüman oldukları için sevmek, kâfirleri, kâfir oldukları için, sevmemekti. buyurmuştur. Çünkü muhabbet, sevgilinin dostlarını sevmeği, dost olmayanları da sevmemeyi icap ettirir.

         Öyle ki; Bu sevgi ve nefret, terk bilerek, şuurla olmalı. Nasıl ki, namazın farzlarını yerine getirmezseniz, namaz olmaz, orucun farzı yerine gelmezse oruç olmaz, tesettürün farzını yerine getirmezsen tesettür olmazsa  “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” ve “Kişi arkadaşının dini üzeredir.” Olan Peygamber (s.a.v.)’i mesaj doğrultusunda olduğu gibi, dünyada birbirini sevenler, ahirette de beraber olacaktır. Malumunuz olduğu üzere imanın şartı altıdır, bunlara müslümanım diyen er ve hatun kişi inanacak ve hayatına tatbik edecektir. Çünkü müslüman ve müslimeliği bu altı şarta inandım, hayatıma tatbik demekle mümkündür. Kısacası Allah (c.c.) için sevmek, Allah (c.c.) için sevmemek imanı bir vecibedir. Çünkü Efendimiz (s.a.v.) “Dünyada birbirini sevenler, ahirette de beraber olacaktır.” buyuruyor. Nur içinde yatsınlar atalarımız ne de güzel buyurmuşlar;  “Kim olduğumuz değil, kiminle olduğumuz önemlidir.” Bir müslüman kulluk görevini yerine getirdiği zaman Allah (c.c.)’ın sevdiklerini sevmeli, sevmediklerini de sevmemeli. Mesela zalimleri, zulmedenleri, ebu cehilleri, firavunları, haksız yere insanları öldürenleri, kamu malına zarar verenleri, kötülük namına plan proje çizenleri severse, bu kişilerle birlikte cehenneme gideceklerdir. Çünkü Efendimiz (s.a.v.) “Kişi (herkes) sevdiği ile beraberdir.” Tabi bu sevgi ve nefret şahsi menfaatler için değil, Allah (c.c.)’ın rızası için olmalıdır. Sevme ve nefret etme kalp ile olduğu gibi bedenende olmalı. Merhum Muhsin YAZICIOĞLU’nun dediği gibi Firavundan nefret etmek yetmiyor, Musa (a.s.)’yla birlikte olmak gerekir… Müslümanada bu yakışır. Allah (c.c.) dostlarından biri hep hocasından bahsedince yanındakilerden biri efendim siz hep hocanızdan bahsediyorsunuz onu çok mu seviyorsunuz? Dediğinde o zat evet der ve ondan bir tek şey öğrendim, o da bana yetti. Kim sevilir, kim sevilmez konusunda. O Allah (c.c.) dostu bir gün gülistandan geçerken, güllerin arasında dikenleri, yabancı otları görür ve bunların güllerin arasında ne işi var diyerek temizlemeğe başladığında, otlardan birisi seslenmiş, efendi efendi, biz halimizden memnunuz, sen bize karışma, bizim ne ot olduğumuz önemli değil, nerde ve nelerin arasında olduğumuz önemli, bizim kıymetimiz bu güllerin yanında olmakladır, yarın hiç kimseye sen kimsin demezler sen kiminle idin derler… Buyurur. Başka birisi çeşmede yüzünü yıkarken, su ile birlikte biraz çamur gelmiş, bakmış ki bu çamur çok güzel kokuyor. Çamura sormuş sendeki bu koku nedir diye, çamur demiş ki; ben bir gül ağacının yanında kaldım, gülün yaprakları benim üzerime düştükçe, o yapraklarla bir müddet hemhal oldum, onların kokusu bana da bulaştı diyor. Demek ki nerede ve kimlerle beraber isek muhakkak onlardan etkileniriz, onlardan bize bir koku geçer, o halde kim olduğumuz değil kiminle olduğumuz önemlidir.

         Müşrikler Peygamberimize, Hak Peygamber olduğunu madem iddia ediyorsun, bir bela gelsin de görelim dediler. Peygamber (s.a.v.)’imiz buyurdu ki; “Aranızda ben varım, ben varken bela gelmez.” Dolayısıyla bu dünyada olduğumuz müddetçe hem ruhen ve hem de bedenen iyilerle beraber olmalıyız. Çükü iyilerin bulunduğu yerler insanlık için manevi sığınaktır. Ne acı ki; birçok insanın hakikati görememesinin sebebi gözüdür. Yani kapalı olan kalp gözüdür. Kinidir, Nefretidir. Oysa müslüman baştaki göze değil, kalpteki göze tâbi olmak lazımdır, kalpteki göz, doğruyu-yanlışı ayırır, kimin sevilip kimin sevilmeyeceğini bilir. Hakkı hak, batılı batıl bilir...

         Dostlar unutmayalım ki, geçici olan bu dünyada bedenin gıdasını iyi seçtiğimiz gibi, ruhun gıdası olanı da iyi seçmeğe mecburuz. Bedene bozuk gıda alan dünyasını yıkar, fakat ruhuna bozuk gıdayı alan ahiretini yıkar ve mahveder. Pis borudan şifa gelmediği gibi suyun kaynağı ne kadar berrak olsa da, geçtiği yol, döşendiği boruların da o kadar temiz olması lazım değil mi? Hz. Peygamber (s.a.v.)’e, Hz. Ebu Bekir (r.a.)’in gözü ile bakanlarla, ebu cehlin gözü ile bakanlar bir olurmu elbette hayır. Hatta Efendimiz (s.a.v.) “Ya rabbi bana hakkı hak, batılı batıl göster.” Diye dualarda bulunmuştur. Müslüman şahsi menfaatleri için hakka batıl, batıla da hak diye sarılırsa ahret hayatını telafisi mümkün olmayacak şekilde mahvolur. Hani Necip Fazıl diyordu ya “Son gün olmasın dostum, çelengim top arabam; /Alıp beni götürsün tam dört inanmış adam!” Eğer bu manada dostlara sahipseniz ne mutlu sizlere! Çünkü dünyada yaşadıklarımızın hesabı var, hem de en ince teferruatına kadar. Kur’an’ın ifadesiyle “İkra’ kitabek…” denilecek ve elimize verilecek olan amel defterleriyle, dünyada yaptığımız işlerin, kimlerle beraber olduğumuzun karnesi verilecektir. Rabbim merhametiyle muamele etsin bize.

         İşte bundan dolayı; Yüce Rabbimin şu buyruğu gereği “Ya eyyuhellezine amenuttekullahe ve kunu meas sadikîn.”  “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.”  (Tevbe 9/119 Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an-ı Kerim Meâli Ankara 2004 6. Baskı s.205) Allah (c.c.)’ın dostlarıyla beraber olun, Allah (c.c.)’ın yolunda gidenlerle beraber olun, hayırlı işler yapanlarla beraber olun hiçbir zaman araya boşluk bırakmayın, ruhen ve kalben onlara destek verin. Filistin’e, Gazze’ye, Mısır’a, Suriye’ye verilen destek gibi… Şairin ifadesiyle “ Veliler, üstatlar ettiler himmet, Bize yaratanın kuludur diye. Onun için onlara eyleriz hürmet, Bu yolda bizlerden uludur diye.” Sadakat göstermeliyiz. Sadakat, her şeyin esasıdır. Her şey onunla güzelleşir. Sadakat; haramileri, yol kesen, adam soyanları bile ıslah eder. Abdulkadir Geylani (k.s.)’nin, küçücük yaşına rağmen yalan söylememesi yalanı terk etmesi, soyguncuları tevbekâr etmiştir. Doğruluk, bir güvendir. Dünyalık bir işe alınacak kişi için bile bir referans aranıyorsa, ahret hayatı içinde aynıdır. Yani, Enbiyanın, şühedanın, ulemanın, salih kulların yanında olmak da bu denli önemlidir. Cüneyd-i Bağdadi (k.s.) şöyle buyurmuştur. Doğruluk üç şeydedir.

1-     Dilde doğruluk hak sözleri söylemek.

2-     Şahsında doğruluk: Rahatını düşünmeden bütün varlığıyla azim ve gayret göstermek.

3-     Niyette doğruluk: Halinde ihlâs ve samimiyetin bulunmasıdır. Doğruluk; Sevgilisi uğruna, gelen oklara bağrını açmaktır doğruluk.

         ***"İman edenlerle karşılaştıkları zaman, inandık derler. Fakat şeytanlarıyla (Münafık dostlarıyla)  yalnız kaldıkları zaman, Biz ancak onlarla alay ediyoruz derler. (Bakara 2/ 14 Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an-ı Kerim Meâli Ankara 2004 6. Baskı s.2) ayetin muhatabı olanların safında olmamak için;   

         Nakşibendî büyüklerinden Übeydullah Ahrar (k.s.) bu ayeti şöyle açıklamıştır: "Buradaki sadıklarla beraber olma emri, mutlak ve daimî bir beraberliği ifade eder. Beraberlik iki türlü olur. Hakiki ve hükmî beraberlik, hakiki beraberlik sadıklarla aynı mecliste büyük bir kalp huzuru ile fiziki olarak da ortamı paylaşmaktır. Hükmî beraberlik ise onlarla aynı mekânda olmanın imkânsız olduğu zamanlarda gıyabî olarak suret ve sîretlerini tahayyül etmek suretiyle fikrî, zihnî ve kalbî olarak beraber olmaktır. Zıddı olmamak için;

         *** “De ki: Ey kâfirler! Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk etmem Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz. Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk edecek değilim. Sizde benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim de bana. (Kafirun 109/1-6 Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an-ı Kerim Meâli Ankara 2004 6. Baskı s.603)  ayetin muhatabı olanların safında olmamak için;  

         ***Attarın yanında durursak miski amber gibi kokarız. Lağım işleriyle uğraşanın yanında bulunursak lağım kokarız. Kokmamak için… 10 Ağustos 2014 Sabah saat 09.48’de İlçemiz Çok Proğramlı Lisenin 1006 nolu sandığında kalbimin sokak lambalarından kızım Beyzanur ilk oy kullanma heyecanıyla birlikte Ülkemin huzuruna, ehemmiyetine, kardeşliğine, yapılan hayırlı işlerin devamına katkıda bulunmak üzere biz ailecek gerek Van’da, gerek Konya’da, gerek Bodrum’da, gerek İstanbul’da, gerek Aydın’da ekmek bulunur ancak buğday ekersen, su bulunur ancak ana kaynaklı çeşme olursa, yol bulunur ancak menzile daha çabuk varmak için düzenli yollar olursa, uçak olur ancak havalimanları olursa, hızlı tren olur ancak yolları olursa ki bu hizmetlerin de insan olarak var olduğunu gördüğümüzden dolayı oyumuzu kullandık. Rabbim bizleri rızasını kazanan kullarından eylesin. Bu seçimin ülkemize, tüm İslam âlemine barış, sevgi kardeşlik getirmesini niyaz ediyorum…      

 

                                                                                                                   Yusuf ÇAKICI

                                                                                                                 Yalıhüyük/KONYA

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.