banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Serik Çayı, Antalya Serik’ten Akdeniz’e dökülüyor; çayın buz gibi soğuk ve bir pınar kadar berrak suları Köprülü Kanyon’un iki tarafından püskürüyordu.

Musavvir Bey’le sabun köpüğü gibi beyaz, billur suların taşların arasından fışkırdığı bölgeye botla ve kürek çekerek gittik. Kanyon’un iki tarafındaki kayaların yüksekliği en az 50 metre idi. Torosların Akdeniz cephesinde yaz günü böylesine bol ve soğuk su bulmak kelimenin tam anlamıyla mucize.

            Musavvir Bey gözünü berrak, temiz, tatlı ve buz gibi sulardan ayırmadan anlatmaya başladı:

“Bu yıl kış kurak geçti. Toroslara çok az kar ve yağmur düştü. Buna rağmen Serik Çayı muhteşem, gürül gürül akıyor. Yerli ve yabancı turistler rafting yapmaya devam ediyor. Çayın suları hârikulade temiz ve buz gibi soğuk. Suyun derinliği ne olursa olsun dibindeki taşları, kumları, otları görmek mümkün. Berraklığa hayran olmamak imkânsız.”

Suyun üzerine kurulmuş taş köprünün altından geçtik. Akıntıya karşı kürek çekiyor ve zorlanıyordu. Köprünün yüksekliği de nerdeyse 60 metre. Bu köprüyü kim yaptıysa iyi bir taş ustasıymış. Bu yükseklikte taş bir köprü inşası hiç de kolay bir şey değil.

Musavvir Bey köprüyü geçtikten sonra bütün dikkatini sulara verdi. Taşların arasından fışkıran buz gibi sulardan gözünü alamıyordu. Elli yaşını geçmişti, saçının beyazı, siyahından çoktu. Buna rağmen dinç ve adaleli idi. Her zaman kafasında yeni projeler dolaşırdı. Yeni bir projesi olduğundan emindim.

Ela gözlerini kırpıştırdı. Eliyle çaydan soğuk suyu avuçladı, bir yudum içti, kalan suyu yüzüne çaldı. Gözlerini bana dikerek:

-Oooh! Elhamdülillah! Ağustos sıcağında bu kadar suyu soğutacak buzdolabı yok. Suyu soğutana şükürler olsun!   

            Başımla onu tasdik ettim:

-Şükretmek lazım.

            -Kayaların arasından tonlarca suyu püskürtmek…

-Kayaları üst üste yığıp kanyon yapmak…

-Doğru, dedi. Kaya, taş ve mermerleri üstü üste koyduktan sonra üzerine toprak örterek Toroslar gibi muhteşem dağlar inşa etmek…

-Hepsi mucize, insan gücünü aşan harikalar…

Botta Almanya’da yaşayan mühendis Said Bey de vardı. Musavvir Bey, bottan elini uzatarak iki avuç su daha aldı, yüzün tekrar serinletti. Said Bey’e dönerek:

-Buna benzer bir kanyonu Torosların kuzeyinde yani Seydişehir tarafında inşa etmeyi düşünüyorum.

Güldüm, tahminim doğru çıkmıştı.

-Geçen yılki proje, dedim.

-Evet, ama kanyondaki suların temizliğine, soğukluğuna, berraklığına imreniyor ve hemen her sen 300 km yol katederek buraya rafting yapmaya geliyorsunuz.

-Havada ağustos sıcaklığı, sularda mart serinliği. Değiyor. 

Başıyla beni onayladı:

-Eğer Torosların kuzey cephesine de bir kanyon yapabilirsek binlerce adam her yıl Torosların aşmak ve uzun bir yolculuk yapma zahmetinden kurtulacak. Ayrıca kanyonu yapabilirsek rafting yapmaya gelenlerden bir dünya para kazanırız. Bu kanyonun etrafında onlarca rafting şirketi var, oteller ve lokantalar çalışıyor.

Kayanın ortasından püsküren kar gibi beyaz, buz gibi soğuk sulara bakarak:

-Elli-altmış metre derinliğinde, 4-50 metre genişliğinde ve en az bir kilometre uzunluğunda kanyon inşa edecek kayaları bulsak bile bu kayaları kaldırıp üst üste koyacak vinç bulmak imkânsız. Bu kadar muhteşem kayaları kaldıracak vinçler henüz icat edilmedi.

Dudağını ısırdı, gözlerini kırpıştırdı, elini çenesine dayadı.

-En önemli olanı da bu kadar çok, berrak ve soğuk suyu bulmak…

Kanyonun iki tarafından püsküren suları seyrettik bir zaman. Herkes kendisiyle konuşuyordu.

Musavvir Bey başını iki yana salladı:

-Coğrafya bilgimize göre pınar, çay, dere, ırmak ve nehir sularının kaynağı deniz suları. Denizi kaynatmak ve buharlaştırmak lazım.

Mühendisi Said Bey konuşmaya katıldı:

-Ayrıca havaya yükselen buharı atmosferin bir yerinde toplamak gerekir. Buharlaşıp kaybolmamalı. Bulut inşa etme sanatı yabana atılacak bir ustalık değil. Tonlarca suyu havada tutmak, sonra rüzgârı harekete geçirerek susuz yerlere sevk etmek, sonra soğuk bir tabakaya rast getirip buharları yeniden suya, daha doğrusu yağmura dönüştürmek şart.

Derin bir nefes aldı ve devam etti:

-Haydi bu yapıldı diyelim. Yere indirilen suları bir havuzda biriktirmek gerekir. Ayrıcı denizlerin buharlaşması ve yağmurun yağma mevsiminde de mühendis mantığını zorlayan bir durum var.

Kürekleri asıldık, botun akıntıyla kayıp gitmesini önlemek lazımdı. Mihmandarımız Adem Bey bir kürek manevrasıyla botu akıntının yavaş olduğu koya yönlendirdi. İple botu çınara bağladı. Kayıp geriye gitmekten kurtulduk.

Musavvir Bey, meraklanmıştı.

-Mühendis mantığını zorlayan şeyden bahsediyordunuz…

-Sular en çok yazın buharlaşıyor. Akdeniz bölgesinde yağmur en çok kışın yağar. Tezatı açıklamak zor hatta imkânsız.

Araya girdim:  

-İşin en zor tarafı şu: Denizin buharlaşabilmesi için Güneş’e ihtiyaç var. Bir pınardan su akıtabilmek için Güneş’e, Güneş’i havada tutmak için Güneş sistemine, o sistemi ayakta tutabilmek için Samanyolu galaksisine ihtiyaç var.

Mühendis Said Bey devam etti:

-Bir pınardan su akıtabilmek için kâinattaki sistemi kuracak plan ve proje yapacak akla, sonra da bu muhteşem projeyi yerine getirecek güce, bilgiye, iradeye ihtiyaç var.

Parmaklarıyla şartları saymaya devam etti:

“Kâinatı yaratıp düzene koyamayan bir pınardan su akıtamaz.

Kâinatta her şey her şey ile bağlı.

Kanyondaki mucize sadece suyun akması değil.

Kanyonun iki tarafı taş ve kayalık.

Kayaların tam ortasında çınar, defne, çam, katran, ardıç ağaçları var. Çeşit çeşit otlar ve yosunlar yeşermiş.

İncecik ve zarif ağaç köklerinin kayaları delmesi harika ve mucize.

Kayaların üstünde tutunmaları, sonra taş ve sulardan beslenerek dal, yaprak, çekirdek yapmaları harika.

Ot ve ağaçlar canlı, yani hayat sahibi.

Cansız ot ve taşlardan hayat sahibi bitki ve ağaçlar inşa etmek, insan gücünü aşan bir şey.

Her ot, bitki ve ağaç mucize.

Hayat bütünüyle Yüce Allah’ın Hay isminin tecellisi ile meydana geliyor.

Cansız varlıkların canlı bir varlık meydana getirmesi imkân harici.”

Musavvir Bey ve ben, mühendisin düşünme gücüne hayran kaldık. Musavvir Bey’in projesinin uygulanması oldukça zor görünüyordu. Mucevî işleri becermek gerekiyordu.

Adem Bey’e işaret ettik. Kayığı çınardan çözdü. Kürek çekerek ve akıntının yardımıyla botun hareket ettirdiğimiz koya geldik.

Koyun elle metre ilerisinde kanyondaki kayanın üzerinden suya atlayıp yüzmek istiyorduk. Kayadan 20 metre aşağıya buz gibi sulara atlamak da hayli keyifli idi.

Suyun berraklığını, temizliğini ve hızla akıp gidişini hayranlıkla seyrettik. Sonra kayanın üstünden kimimiz çivileme, kimimiz tepe üstü suya atladık karşı kayaya kadar yüzdük. Suyun içinde beş dakika kalıp da boynumuzun, omuzlarımızın buz kestiğini hissetmemek ve donabileceğimiz vehmine kapılmamak imkânsız. Kayadan atlayıp karaya çıkana kadar korkuyla kulaç attık.

Kayaya çıkınca durup dinlendik ve suyun içine baktım. Billur sularda yüzen balıklar gözümü çarptı. Musavvir Bey’e seslendim:

-Biz iki-üç dakika suyun içinde durmaya dayamıyoruz. Bu soğuk sularda gece gündüz, kış ve yaz durabilen balıklara ne demeli?

Musavvir Bey, ellerini havaya kaldırdı. Soğuktan birbirine vuran çenesiyle haykırdı:

-Hey kurban olduğum Allah’ım senin gücün her şeye yeter!.. Tuzlu deniz suyunu buharlaştırıp gökyüzüne savurmaya, oradan saf ve tatlı sular indirip toprağa serpmeye, sudan her canlı şeyi yaratmaya… Her şeye…

Isınmak ister gibi ellerimi birbirine vurdum. Olduğum yerde bir süre zıpladım. Sonra Musavvir Bey’e:

-Mühendis gözüyle kanyonu inceledik. Senin proje yine iptal değil mi?

Başını iki yana salladı. O da ısınmak için taşın üstünde zıplıyordu:

-Hayır, hayır!.. Bu çok önemli ve orijinal bir proje. Bu kanyonu inşa eden yaratıcıya hayranlık duyuyor ve ona secde ediyorum. Kâinatta her şey her şeyle bağlı. Birini yapabilmek için hepsini yaratabilecek ilim, irade, güç ve akla sahip olmak gerekir. Bunu görüyorum. Dağlar gibi kayaları kaldırıp üst üste yığabilecek vinç icat edilene kadar projeyi erteliyorum…

- Sadece erteleme, öyle mi?

Ela gözlerini bana çevirdi, ellerini iki yana açtı, dudak büktü:

-Evet, sadece erteleme. Bir çok icat tabiat kitabından ilham alınarak yapılmıştır. İlham alarak proje üretmeye devam…

Musavvir Bey’e takıldım.

-Secdeden ilhamla adında küçük bir değişiklik yapalım. İsmin Abdülmusavvir olsun. Kâinattaki muhteşem tasavvuru yapanın kulu…

Gülümsedi:

-Galiba hemen yapmamız gereken en önemli değişiklik. Abdülmusavvir…

12 Ağustos tarihli Köprülü Kanyon safası isim değişikliği ile sona erdi. Manavgat’tan Seydişehir’e doğru arabayla yol alırken hâlâ o muhteşem kayalar, kayaların üzerinde boy vermiş ağaçlar ve kayaları yarıp püsküren soğuk, serin, berrak sular süslüyordu.

 

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.