Maddiyat dünyasının yer altı babaları ve mafyası derin güçleri olduğu gibi, manevi dünyayı maddeleştirmiş, yer altı babaları, mafyası derin güçleri, dolandırıcıları var desem abartmış olmam.
Modernleştirilmiş, çağa uygun yapılan pazarlama yöntemleri dudak ısırtıyor. Öylesine bir Pazar oluşturmuşlar ki midelere zarar.
Küçük esnafın her geçen gün eridiği gerçeğini bizzat yaşadığımız bu günlerde aldığım telefon şok etti…
Telefonumun diğer ucundaki bayanın abartılı bir kibarlık, selam, hal hatır sonrası “efendim ücretsiz kuranı kerim dağıtıyoruz…” cümlesi ile başlayan giriş konuşmasının devamında “siz sadece kargo parası ödüyorsunuz efendim… kaç tane göndermemi istersiniz…”
Dikkat edin buradaki avcı kelime “ ücretsiz” kelimesi… Kargo ücreti ne kadar diye sormazsanız vay halinize… Teslimat sırasında istenilen kargo ücreti kitapçılardan seçerek temin edeceğiniz Kuran-ı Kerim fiyatının iki katı mukabilinde… Ve ücretsiz denilen kitaba ancak fahiş fiyat ödeyerek sahip olabiliyorsunuz…
Ayağa düşen televizyon kanallarını parselleyen kaptı kaçtı din tacirleri sağlığa faydalı bir otu satabilmek dini bir emir gibi lanse etmesinden, sırlı dualara kadar bu örnek çoğaltılabilir aslında…
Dini içerikli yayın yapan TV kanallarında Çin malı bozuk telefonları satmak için seyirciyi salak yerine koyup dalga geçen sahtekarlar müşteri bulabiliyorsa gerisini siz düşünün.
Ne acı değil mi Piyasada, ilmi dindarlık değil de hissi dindarlık geçer akçe olunca bu durumların yaşanılması kaçınılmaz oluyor demek ki.,
Piyasa kuralları maneviyat alanında da geçerlidir. Piyasanın artan talebi “arz”ı doğurur. Kimisi tezgâh altı satış yapar, kimisi tezgâh üstü. Kimi el altından pazarlar kendini, kimisi el üstünden.
Bazı sahtekârlar çıkıp da, birilerine telefonla “Ey kulum! 45 dakika sonra yanındayım”, “Ey kulum hangi peygamberimi istersen göndereyim; Hz. İbrahim’i mi, Hz. Muhammed’i mi, Veysel Karani’yi mi?” diyor ve bu ülkenin saf, temiz ama zavallı dindarları arasından buna kulak vererek trilyonlarca lira dolandırılanlar çıkıyorsa, orada durmak lazım.
Burada sorun dolandırıcılar değildir. Çünkü sahtekâr; sahtekardır. O ne ile dolandırdığına değil, eline geçene bakar. Meşhur sözdür: “Yıkayıcı kazansın da, ölü kabir kabir sürünsün.” Umurunda mı?
Burada asıl mesele, böyle bir çeteye uzun yıllardan beri müşteri olan dindarların bulunuyor olmasıdır. Ondan da öte, böyle bir dindarlık çeşidinin olmasıdır.
Bu öyle gülünüp geçilecek, basite alınacak, es geçilecek bir durum değildir.
Bu, kitâbî değil hamasî dindarlıktır.
Bu, Kur’an’ın “Allah aklını kullanmayanların üzerine pisliği boca eder” (Yunus 100) dediği durumdur.
Bu, Kur’an’ın “Şeytan sizi Allah ile aldatmasın” dediği durumdur.
Eğer böyle giderse, civciv de çıkar, kuş da çıkar, kargodan telefon yerine hıyar çıkar, Şapkadan tavşan, külahtan fil çıkar.