Şehirler büyüdükçe sorunlar çoğalıyor. Sorunlar çoğaldıkça çare bulmak da her geçen güçleşiyor. Hele birde buna siyasilerin popülist politikalarını katacak olursan çözüm bulmak neredeyse imkansız hale geliveriyor.
Gelecekte, şehir yöneticilerini en çok yoracak olan sorunlardan birincisi trafik, ikincisi de temiz su sorunu olduğunu önceden söyledim şimdide söylüyorum Seydişehir gibi torosların göbeğinde bir memlekette insanların büyük çoğunluğu şehir şebekesinin suyunu sadece temizlikte kullanıp içeçeği suyu marketten veya yakın bölgedeki çeşmelerden temin ediyorsa ortada bir su sorunu var demektir deyip geçiyorum.
Gelelim şehrimizin insanını doğrudan ilgilendiren çağımızın en önemli sorunu olan trafik sorununa.
Şehir planlamalarının geleceğe yönelik olarak yapılmadığı gerçeğinden yola çıkarak, her dört kişiye bir araç düştüğü günümüzde, trafik yoğunluğu bu mertebede ise kısa bir zaman sonra her üç kişiye bir araç düşmeye başladığındaki trafik ve park sorunu, içinden çıkılamaz bir hal alacaktır alıyor da.
Seydişehir İlçe merkezinde, pazar yeri hariç (o da haftanın beş günü hizmet görüyor) araç parkı diyebileceğimiz ve bu amaçla ayrılmış bir tek metre kare bile yer yok.
Elbette trafik sorunu, bu günün sorunu değil. Ancak ortada bir sorun varsa, çözüme yönelik tedbirler de her dönemde alınmalı ve sorunun ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar sürekli olarak yapılmalıdır diye düşünüyorum.
Trafik sorunu park sorunu nedeni ile her gün yaşanan kavgalar gerginliklerin boyutu sürekli artmakta ve yol verme kavgası ile insanlar birbirine silah bıçak çekmekte olduğuna şahit olmaktayız.
Hele Seydişehir’de sadece ana caddelerin denetlendiğini varsayımı ile olaya bakarsak nasıl bir trafik işleyişi, hangisi ters yol ,hangisi doğru yol belli değil herkes her yerden çıkıp her yere girerken üzerime gelme der gibi birde sellektör yapması işin cabası. Normal hayat ile araç kullanırken farklı kişiliklere bürünen bir toplumda hoşgörü beklemek sanırım saflık olur.
İlçemizde ana caddelerin her iki tarafına da araçlar park ediliyor. Diyeceksiniz ki; “oralara işyeri sahipleri park ediyor.” Doğru, o araçların çoğu işyeri sahiplerine aittir. Hiçbir işyeri sahibi aracı işyerinin önüne park etmekten zevk alıyor değildir. Eğer işyeri sahibi aracını oraya park etmese bu defa bir başkası aracını oraya park ediyor her hangi yük indirme bindirme halinde bulda yiğit diyeyim. Bazen sabahtan akşama kadar , hatta günlerce bazı araçların orada kaldıgına şahit olmaktayız.
Neticede, ana caddelerin sağına soluna park edilmiş araçlar yüzünden, o bölgede esnaflardan alışveriş yapacak olan vatandaş da bu defa yolun ortasına doğru aracını koyarak, kısa süreli de olsa ikinci bir araç zinciri oluşturmaktadır.
Durum böyle olunca daralmış olan sol şeritten ancak küçük araçlar geçebilmekte ama belediye otobüsü veya kamyonet geçmek istese de geçememekte onlarca araç kuyrugu oluşmasına sebep oldugu için , ikinci sıraya alışveriş için durmuş olan aracın sürücüsü de mecburen alışverişini yarıda keserek aracına bindiği gibi o bölgeden uzaklaşmaktadır.
Sonuçta da hem kendisi hem de esnaf hem de yolu kullanan başka sürücülerin olumsuz sonuçlar ortaya çıkmakta.
Bu durum, özellikle de, zaten kıt kanaat geçinen ilçe esnafını mağdur etmektedir. Trafik ve park sorununa köklü çözümler üretilmezse bu kısır döngü her geçen gün büyüyerek devam edip gidecektir.
Acizane çözüm önerim Hürriyet Caddesi , Atatürk Caddesi , Uludağ Caddesi, gibi …. Caddeler kesinlikle paralı olmasıdır. Bunun örnekleri büyükşehirlerde ve Konya’nın birçok ilçesinde uygulanıyor olması yapılabilirliğinin delilidir. Türkiye gibi seçimlerin arkasının kesilmediği bir ülkede sorunlar maalesef popülist politikalara boyun eğerek ilerleyip gitmekte.
Köklü sorunlar köklü çözümler üretmek cesaret ister bunuda ancak popülist politikalardan arındırılarak yapabilirsin.