Bediüzzaman Said Nursî’nin vefatının üzerinde 55 yıl geçti, bugün her zamankinden daha fazla eserleri okunuyor ve hatırlanıyor.
Neden?
Çünkü fikirleri hâlâ taze, kitapları hâlâ zihinlerdeki sorulara cevap veriyor. Çözüm sürecini başarıya ulaştırmak isteyen onu okumalı.
Bediüzzaman, Şeyh Said isyanı üzerine, isyana katılmamasına rağmen Van’dan Barla’ya sürgün edildi. O tarih boyunca İslam’a bayraktarlık yapmış milletimize küsmedi, Barla’da bütün mahrumiyetlere rağmen Türkçe eserler vererek dinimize hizmetlerini sürdürdü.
Bediüzzaman ana dili Kürtçe olan bir âlim. Buna rağmen Barla’da Nur Risalelerini Türkçe yazdı. Eserlerinde Doğu’nun temel hastalığının cehalet olduğunu ifade eder.
20.yüzyılın en önemli problemlerinden biri rasyonalizm ve pozitivizme dayanan dinsizliktir.
Dinsizlik akımı bu gün de PKK içinde revaçta. PKK ırkçı bir örgüt.
Cehalet ve ırkçılık BDP; PKK’yı doğurdu ve besliyor.
İslam dini ırkçılığı reddeder. Kürtler, Bediüzzaman’ı okusalar terör biter. Risale-i Nurları okuyan Kürtler, PKK’ya destek vermiyorlar.
Kur’an, müminler kardeştir, buyurur.
Gönüller Sultanı Peygamberimiz (sav), insanlar tarağın dişleri gibi eşittir, buyurur.
Irkçılık tohumları, Osmanlı Devleti’ni parçalamak maksadıyla Avrupa illeti olarak 19.yüzyılda Müslümanların arasına enjekte edildi. Avrupalılar kendi aralarında Avrupa Birliği kurarken bugünkü Türkiye’yi parçalamak için yine Kürt ve Türk ırkçılığı kışkırtılıyor.
Bugünün aydınları, Türkiye’nin en önemli sorunu olan ırkçılık hastalığına çözüm arıyor. Osmanlı dönemi aydını olan Bediüzzaman da o günkü ırkçılıkla mücadele eder. Henüz 22 yaşlarında bir genç iken İstanbul yollarına düşer ve Sultan Abdülhamit Han’la görüşür. Irkçılık hastalığına karşı eğitim yoluyla mücadeleyi önerir.
Eğitim, sanat ve fenler vasıtasıyla Doğu’nun aydınlatılmasını amaçlamaktadır. Üstadın en büyük hayali Bitlis, Diyarbakır ve Van’da Mısır’daki Ezher benzeri bir üniversite kurmaktır. Bu üniversitede din ve fen ilimleri beraber okutulacaktır. Böylece mektepliler dinsiz olmaktan, medreseliler de taassuptan kurtulacaktır. Üstat kendine mahsus üslubuyla konuşu şöyle açıklar:
“Vicdanın ziyası ulum-u diniyedir. Aklın nuru fünun-u medeniyedir. İkisinin birleşmesiyle hakikat ortaya çıkar. O iki kanat ile talebenin himmeti kanatlanır. Ayrıldıkları vakit; birincisinde taassup, ikincisinde hile ve şüphecilik doğar.”(Münazarat, s.86)
Üstat ülkenin içinde bulunduğu çıkmazları gördü ve hastalıklarımıza reçete yazdı. Bir başka eserinde şöyle der:
“Bizim düşmanımız; cehalet, zaruret ve ihtilâftır.
Bu üç düşmana karşı; sanat, marifet ve ittifak silahlarıyla mücadele edeceğiz.”
Doğu’daki medresede Arapça ve Türkçe eğitim görülecek ve isteyen Kürtçe eğitim yapabilecektir.
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında Bediüzzaman’ın fikirleri kale alınmadı. 1929 yılından itibaren her türlü din eğitimi yasaklandı. İslam kardeşliği yerine Türkçülük kondu. Türkçülük, devlet ideolojisi olunca antitezini doğurdu. Kürtler de Kürtçülük yapmaya başladılar. Amerika Birleşik Devletleri 50 eyaletten oluşur. Almanya 16 eyaletin, Avrupa Birliği 27 devletin birleşmesiyle meydana gelirken Türkiye bölünmek isteniyor.
Türkiye ırkçılık belasından kurtulmak istiyorsa İslam kardeşliğine dönmek zorunda. Yoksa bu hastalık bizi öldürür.
Okullarımızda henüz Almanya’da olduğu gibi ilkokul birinci sınıftan lise son sınıfa kadar haftada iki saatlik bir din dersi eğitimi yok.
Din dersi eğitiminin programını Diyanet hazırlamalı. Diyanet yönetim ve finans bakımından özerk olmalı. Almanya’da din eğitimini bağımsız kilise verir.
Bugün dağdaki PKK’lıların çoğu 20-30 yaş arasında.
PKK 1984 yılında Eruh’ta ilk eylemini yaptığı zaman bu eylemciler ya yoktu veya henüz çocuktu. Eğer okullarda ciddi bir İslam dini eğitimi olsaydı ırkçılık olmazdı, PKK doğmazdı.
Türkiye Necip Fazıl’ın ifadesiyle, Güneş’i cekedinin astarı içinde kaybetmiş marka Müslümanları ile dolu.
“İlim kavas, siyaset köle, sanat ihtilaç…
Serbest verem ve sıtma, mahpus gümrükte ilaç.”
Türkiye’nin dertlerine reçete yazan aydınlarla mücadele edildi uzun zaman. Bediüzzaman ömrünün çeyrek asrını hapislerde, sürgünlerde, mahkemelerde geçirdi.
Necip Fazıl 8 defa içeri girdi. Büyük âlimler, davalarının çilesini çektiler. İskilipli Atıf Hoca darağacında can verdi. Ülkenin aydınları ve yöneticileri düz ovada yolunu şaşırdı.
Bugün ülkemizin problemlerini ve çözüm yollarını bilen ilim adamlarımız çoğaldı.Türkiye büyüyen güç, Avrupa hasta adam oldu. Geleceğe ümitle bakıyoruz.
Beyin Vitamini: Zor günlerde yaşayan ve ümidini hiçbir zaman yitirmeyen Bediüzzaman Said Nursî’nin ihlas, ümit, tefekkür, ideal ve ittihad-ı İslam ile ilgili düşüncelerini öğrenmek isteyenlere Başarının Manevî Dinamikleri ve Bediüzzaman, isimli kitabımın yanı sıra Munazarat, Hutbe-i Şamiye isimli kitapları tavsiye ederim. (İletişim: 0212 551 32 25)