Seçim günü yaklaştıkça ben diyeyim gürültü, siz deyin seçim propagandası sokakların sessizliğini bozmaya başladı. Gürültülü, patırtılı bu propaganda yöntemi ne kadar doğru tartışılmalı deyip geçiyoruz..
Bir garip ülkede yaşadığımızı biliyoruz ki, iktidarı eleştirsen muhalif, muhalefete söz söylesen iktidar yalakası oluyorsun…
Türkiye’de şu an makbul olan siyaset anlayışı hamasi duygularla olaylara yaklaşıp sonu “cılıkla” biten koyu partici zihniyeti kuşaktan kuşağa devam ettirmek..
Seçim yaşlaştıkça propagandalarına hız veren siyasi partilerin seçim vaatleri konusunda birbiriyle yarışıyorlar…
Akla hayale gelmeyecek seçim vaatlerin havada uçuşmasına şimdiye kadarki yaşadığı tecrübeler seçmende o kadar heyecan yaratmıyor.
Yine seçmen gördü ki belediye başkanlarının ve siyasetçilerin seçilmeden önceki söylemleri ile seçildikten sonraki eylemleri hiç biri biriyle uyuşmuyor..
Seçilmeden önce giyecek iki takım elbise bulamayan siyasetçilerin seçildikten sonra nasıl Karun gibi zengin olduğu bu milletin gözünden kaçmıyor artık.
Şu gerçeği göz ardı edersek bir gün o gerçek gelir bize toslar kim seçilirse seçilsin fark etmiyor demokrasi denilen bu sistemde birileri ne kadar adaletli yönettiğini iddia etseler de toplumda fakir ile zengin arasındaki makas her geçen gün açılıyor.
Bir tarafta servetine servet katan zenginler bir tarafta ise akşam evine nasıl ekmek götürürüm derdinde düşen büyük çoğunluk..
Millet hamasi nutuklardan bıktı ama çaresiz çaresizlik ve alternatifsizlik içinde sandığa gidecek seçmenin bu seçimde de sürpriz yapma olasılığı düşük ama yinede belli olmaz…
Merhum Mehmet Akif’e ‘Koca Karı ile Ömer’ şiiri okuyalım. Sabilerden yükselen açlık çığlığını dindirmek isteyen ninenin ‘susun birazdan pişecek’ sözleri saplanmıştı Halife’nin kalbine.
Sordu Halife: “-Bu yavrular niçin, ey teyze, ağlıyor, söyle?”
“-Bu gün ikinci gün, aç kaldılar...”
“-O halde, neden biraz yemek koymuyorsun?”
“Yemek mi? Çömleği sen, tirit mi zannediyorsun? İçinde sade su var, çakıl taşıyla beraber bütün zaman kaynar! Ne çare! Belki susarlar, dedim. Ayıplamayın.”
Hz Ömer: “-Halife nereden bilsin halini?”
Yaşlı kadın: “-Niye halife oldu o zaman!”
Sonuç olarak emeklinin, esnafın, askeri ücretlinin, çiftçinin, varoşlardaki garibanın halini bilmeyecektiniz de niye kaymakam, vali, belediye başkanı, siyasi parti lideri, bakan olmak istiyorsunuz demek düşüyor bize de…