Samsun kitap fuarına katıldıktan sonra Ordu’ya geçtim, Gürgentepe ve Ulubey ilçelerinden eğitim seminerleri verdim. Sahile çok yakın, şehir merkezindeki öğretmenevinde konakladım. Deniz manzaralı bir odada kaldım.
2004 yılında Ordu’ya geldiğim zaman öğretmenevi lokantası içkili idi. Eğitim Bir-Sen’in eskimez başkanı Tamer Tomakinoğlu ile sohbet ederken şöyle demişti:
“İçki tamamen kaldırılamıyor, tepki toplar endişesi var arkadaşlarda. En üst kata taşındı ve zam yaptılar ki caydırıcı olsun, pek fazla kimse gelmesin.”
Bugün öğretmenevinde içki yok.
2005’li yıllardaydı. Eğitim semineri için Giresun’a gitmiş, öğretmenevine misafir olmuştum. Turizm ve otelcilik lisesi öğrencileri bize hizmet veriyordu. Çay servisi yapan çocuğa sormuştum.
-Okul ile hayat arasında fark var mı?
-Var hocam. Burada staj yapmaya başlayınca çok şaşırdım. Öğretmenler bize okulda zararlı alışkanlık sahibi olmayın diyorlar, burada bazı öğretmenler içki içiyor.
Yüzüm kıpkırmızı olmuştu. Öğretmenlerin bir kısmı öğrencilere model olmaktan çok uzaktı.
Bugün Giresun öğretmenevinde de içki içilmiyor.
2004 yılıydı galiba. Konya-Beyşehir öğretmenevinde içki servisi kaldırılmış, konu gazetelerin ağzına sakız olmuştu.
“Alkol öğretmen evi lokantasından nasıl kaldırılır?”
Kocaman harflerle “laiklik tüccarlığı” yapan gazeteler yasağı kınamış; alkol sevdalısı bazı öğretmenler, uygulamayı bakanlığa şikâyet etmişlerdi. Öğretmenevi müdürü, kendini savunmak zorundaydı. Şöyle demişti:
“Anket yaptık, öğretmenlerin % 85’i alkol servisine karşı. Biz de alkol servisini kaldırdık.”
% 15’lik azgın azınlığın çoğunluğun ensesinde boza pişirdiği zamanlardı. Şikâyetten bir sonuç alamadılar ama yeni öğretmenevi müdürünü rahatsız ve huzursuz etmeyi başardılar.
2005’lerde Gaziantep Öğretmenevine misafir olduğumda “Bana Aşkımızı Anlat” adlı kitabın yazarı, efsane müdür Zekeriya Efiloğlu soruşturma geçiriyordu. Şikâyet konusu, öğretmenevinde çarşaflı bir hanımın misafir olmasıydı. Bu nasıl olabilirdi. Anlı şanlı “Milliyet” gazetesi konuyu manşeti taşımıştı. Manşetin yanıbaşında öğretmenevinin önünden geçen siyah başörtülü bir kadının resmi konmuştu.
İrtica, gericilik öğretmen evine girdi, şeriat geliyor yaygaraları koparılıyor ve Ak Parti hükümetine gözdağı verilip ayar çekiliyordu.
Zekeriya Efiloğlu, bir önceki sene binlerce lira zarar eden kurumu, kâra geçirmişti. Kimsenin umurunda değildi. İçkiyi kaldırmış, müdürlüğü sarhoş laikçilerden almıştı.
Laiklik tüccarları mevzi kaybettiği için medyayı silah olarak kullanarak saldırıya geçmişlerdi.
O günler çok geride kaldı. Ordu değişmiş. Ordu-Giresun arasına deniz doldurularak hava alanı yapıldı. Dört saatlik mesafedeki Samsun Çarşamba Hava Alanı’nı kullanmak zorunda kalan Orduluların kapılarının önünde hava alan var artık.
2003 yılında konferans vermek için Trabzon’dan Hopa’ya altı saatte gitmiştim. Sahil yolu açıldı, artık Hopa’ya iki saatte ulaşılıyor.
Bolu Dağı’ndan Kaynaşlı’ya inerken arabamın fren balataları yanar, koku arabaya dolar, araba bozuldu mu diye endişe ederdim. Şimdi Bolu tünelinden geçerken balata kokusu hissetmezsiniz, önünüzdeki kamyonlar yolunuzu tıkamaz, yol kaymak gibi. Ne fren balatası yanıyor ne kokusu içeriye doluyor.
Gürgentepe’de kaymakamlık ve milli eğitim müdürlüğünün davetlisi olarak öğrencilere “Başarıya Götüren Yol”u anlattım. Başarı prensiplerini sıraladım, ahlaklı ve dürüst olun, ömür boyu alnı açık ve dik yaşayın, kimsenin önünde nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilmeyin, dedim. Liseliler epeyce alkışladılar.
Konferanstan sonra sivil kıyafetli, yakışıklı bir bey gelip tebrik etti, konuşmayı çok faydalı bulduğunu ifade etti. Kim olduğunu sordum. İlçe emniyet amiriyim, dedi.
“Memnun oldum, sayenizde emniyetteyiz.”dedim.
2003-2007’li yıllarda konuşmalarım filme alınırdı, konferans vermek için emniyetten izin alınırdık. Konferansçıdan nüfus cüzdan sureti, ikametgâh ilmühaberi ve savcılıktan takipsizlik belgesi istenirdi. Sohbet ederken emniyet amirine, eskiden böyle faydalı bir konuşmayı yapmak için bir sürü prosüdür vardı, dedim.
Gülümsedi:
“O günler geride kaldı hocam.”
Eski Türkiye’yi bilmeyen genç nesil, yeni Türkiye’nin geldiği yeri değerlendiremeyebilir. Türkiye demokratikleşti, özgürleşti, sigara ve alkol saltanatını kaybetti. Eğitimin kalitesi için kaymakamlar, valiler, milli eğitim müdürleri ve eğitimciler fevkalade bir gayretin içinde.
1980-1990’lı yıllarda kitap fuarları sadece İstanbul’da olurdu. Şimdi Samsun, Diyarbakır, Malatya, Kahraman Maraş, Konya, İzmir, Kocaeli gibi birçok ilde kitap fuarı düzenleniyor. Kitaba ilgi arttı.
Yeni Türkiye daha da kalkınacak, insanımızın refahı artacak, eğitim, ahlak ve iş hayatı nitelik kazanacak inşallah.
Not: Meşveret Cemaati mesaj yayınlamış:
“Bir kısım şer odakları ve ihanet şebekeleri güzide vatanımızda milletimizin birlik ve beraberliğini, uhuvvet ve muhabbetini parçalamak adına yapmakta oldukları dehşetli tahribatlara karşı din, millet ve vatanın selamet, menfaat ve maslahatı hesabına MEVCUT HÜKEMETİN DEVAMINI BÜTÜN KUVVETİMİZLE DESTEKLİYORUZ. Hazreti Üstadımızın varisi olan ağabeylerimizin daha önce bu konuda efkâr-ı umumiyeye duyurmuş oldukları beyanlarına da aynen iştirak ediyoruz. Bu hususu malumat olarak umum kardeşlerimize ve efkâr-ı âmmeye duyuruyoruz.”
Fikren desteklediğimi açıklamayı değerli okuyucularıma arz ediyorum.