Dostlarım baba olarak bizler evlatların yanında hanımların gölgesinde kalan varlık içinde yok görünsek de tarihe geçecek yıkılmaz kahramanlarız… Tabiri caizse gece gündüz durmadan çalışan ve ne acı ki evin ve ev halkının en öksüz, varlar içinde en yalnız görünen, kimselerin içinde en kimsesizi, fakat herkese kimse olan hani söylerler ya evin direği olurken, hanımının evlatlarının yanında hep direksiz kahramanlarıyız biz babalar…
Biz babalar hep güçlü olmak zorundayız. Ağlamak bize yakışmaz, “Ağlarsa analar ağlar” derlerdi ya, annelerin gözyaşlarını görebilirsiniz amma babaların gözyaşlarını asla. Bu onların ağlamadıklarını göstermez, onlar sadece yürekten ağlar yürekten… Herkes bunu böyle biliyor aksi halde herkes onu silebilir hatta erkeklikten bile saymazlar… Hani Doğuanadoluda askere gitmeyen erkeğe askerlik yapmadı diye kız vermezler ya aynen öyle erkeklikten biye silerler biz babaları. Fakaaat Mahsun KIRMIZIGÜL’ün de dediği gibi yıkılmadım ayaktayım. Türküsünü galiba biz babalar için söylemiştir. Biz babalar batan gemiyi en son terk eden, su alan gemide var amma! Yok, olan aile tarafından ilk atılacak kişi yine biz babalarız… Hayatını ailesine çocuklarına feda etse bile yinede yaranamayan memleketi bile belli olmayan biz babalar… Hani genç iken esprilide olsa sorarlar ya memleketin neresi diye daha evlenmedim! Deniliyor ya. Oysa doğup büyüdüğü acılarla tatlılarla kısada olsa çok anılar geçirdiği öz vatanını hiçe sayıp yapmacık ta olsa kendisini avradın köyünden saydığı halde yaranamayan biz babalar… Bittimi hayır o var olan fakat bir türlü görünmeyen babaların inadına dayılar, teyzeler, anneannelerin sevildiği ikramların babadan, sunumların ise anneden olduğu halde, ne hikmetse amcaların, halaların bahsedilmediği göstermelik sıcak yuva denilse de soğuk yuvada dondurma gibi donan biz babaların yanında hep anneler kendileri köy ortak malı olan evlatlarımızın babacığım anneler günü nedeniyle annemize hediye alacağız diyerek para alıp enneciğim anneler günün kutlu olsun bak sana ne hediye aldım diyerek sanki tarlada, bağda, bahçede çalışarak ter döküp kazandığı parayla aldığı hediyeyi kara yüzünü göğsünü gere gere anneciğine sunarken, babalar gününde ise hediyeden vazgeçtik, hatırlanmayan, evindireği, sıkıntı ve keder yumağı, kapının dış mandalı gibi görünen biz babalar… Hele hele olup bitenleri ya söylemezler ya da gerek duymadan hani en son babalar duyar ya aynen… Zavallı babalar eşiyle evlatlarıyla ne kadarda kaynaşmak, iç içe olmak isterde bir türlü içişleri bakanı koltuk gider diye pek yaklaşmaz. Maalesef çoğu ailelerde koltukla beraber hanımda, huzurda, mutlulukta, Ağustos ayındaki kar gibi eriyip gidiyor vefakâr - cefakâr, hoşgörülü, sıkıntılı biz babalara durmak yok yola devam sloganı…
Malumunuz babaların aile de en sevdiği birey eşidir, hanımıdır. Eşinin ise evlenmeden önce telefonuna numarasını kaydederken bile aşkım diye kaydettiği evlendiğinde ise başkaları için (dışarıya çıktığında) süslenen, evine gelen eşine yüz – surat asan, ahlarla – oflarla kendisinden önce yatıp ve sonra kalkan, bir kahvaltıyı bin bir nazla hazırlayan ki varsa… Eşine değil de çocuklarına daha çok sevgi gösteren ve selam alacak bir hanım arayan eşine karşı sevgiyi çok gören ve görülen biz babalar… Bu haliyle hanımlara karşı eşleri tarafında sevilip sayıldığı gösterilir mi? Beklenirmi? Huzur olurmu? Sokak ortasında öldürülenleri asla tasvip etmiyorum amma o ölümlerin sebeplerinden biri veya bir kaçı bunlar olmaz mı? Hele birde hanım çalışıyorsa eşi erkek bile sayılmadığı gibi gerçi çocukları da var amma… Sigara dumanını tabiri caizse kulak deliğinden Bülent ERSOY’un geceler adlı türküsünü, Andan ŞENSES’in Doldurbe meyhaneci türküsünü, birde yufka yürekli ise iki gözüm iki çeşme musluklarını barajları doldururcasına açıp dinlemeye başlar babalar. Ha bu arada babada en çok anneyi sever haaaa. Çünkü türkülerimizde geçer ya ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar… Annede en çok yavruyu sever, yavruda en çok eşini sever. Ben yanarım yavruma yavrum yanar yavrusuna… Böylelikle sevenler sevilenler sevgi seline kapılıp gider ömür denilen son’a kadar. Bir yeri ağrıyan bir çocuğun baba dediğini hiç duydunuz mu? Ben Rahmetli babamdan duydum… Hep sıkıntılı, üzüntülü olduğu zamanlarda vay baba derdi Fatih KISAPARMAK’ın Benim babam dediği gibi rahmetli babam. Biz babalar fakirsek eşten, evlattan, komşudan, dost’tan yediğimiz laf sopalarından dolayı Ağostos’ta bile bacalarımızdan sıkıntı ıstırap dumanları çıkar birde sigara dumanını eklemiş olan bir babayı görmek istemem. Hayatın cilvesi gereği anne veya evlatlar işsiz olabilir. Fakat baba asla… Yoksa erkekten bile sayılmaz. Kadın ev hanımıdır. Öyleyse beş duyu organlarından olan tad alma duyusu olan dili de ev hanımı olsun, Sevgisi ev hanımı olsun. Hoşgörüsü ev hanımı olsun. Vallahi benim rahmetli annem babam eve geldiğinde önünden kalkar minderin üzerinde oturmasını sağlar bizde ondan alıştık babam eve gelince önünden kalkar ve babamın altına minder bırakır sonra diz üstünde otururduk.
İslama göre erkek evin geçimini karşılamak zorundadır bu ister koltuklarda, ister soma kömür ocağında, ister 48 derece sıcaklıkta tarlalarda çapa yaparak tamam anladık amenna! Eee bunca zorluğa rağmen evine geldiğinde bir sevgiye, hoşgörüye, selama sabaha ihtiyacı yok mu? Çok görenler varsa ki vardır. Erkek sevgisini evin dışında sevginin hoşgörünün olduğu köylerde aramaya başlar. Var olup da yok olanlara inat… Dışarıda onca karşılaştığı kötülük ve güçlüklerle uğraşırken, eve gelip sığınacak bir dal ararken ne acı ki erkek sevgisini evin dışında sevginin hoşgörünün olduğu köylere başka limanlara sığınmaya başlar. Var olup da yok olanlara inat… Belki de hıçkıra hıçkıra ağlamak ister onların yanında fakat erkekliğine yedirmeyiz biz babalar… Kur’ana göre erkek evin şerefini, evin namusunu koruyacaktır. Hatta karşılık beklemeden ama karşılığını çoğu zaman alamayan babacığım seni çok seviyorum sahte sevgi cilveleriyle canından çok sevdiği kızı bile onu aldatarak başka bir gence gönül verir öyle ki babasına sol dirseğini gösteren, bin bir naz eden kızını yıllarca gözünden çok sevdiği o güzeller güzeli kızını, gözbebeğini, gözünden çok koruduğu kızını başka gözlere teslim eder. Buda yetmiyormuş gibi birde düğün dernek yaparak hadi bakalım babalar oynamaya sanki eğleniyormuş gibi üzüntü içinde olan babasına bağımlılığını bir anda bağımsızlığını ilan ederek hem ağlarım hem giderim manisiyle âminlerle dualarla giren elin oğlunun koluna birde acı acı korna çalarak… Oğlu ise, babasıyla kavgalı ve sürekli çatışma halında olan oğlu da elin kızının yanında adeta muma döner tavuk döneri gibi olduğunu görünce anne dize baba kafaya vurmaya başlarız biz babalar… Her şeye rağmen, eşi için, evi için, kızı için, oğlu için her şeyini feda eden cefakâr vefalı fakat vefa bulmakta zorlanan babaların bende bir baba olmam hasebiyle sevgiyle saygıyla önünde eğiliyorum. Yaşı ilerlemiş bile olsa anne ve babasını kaybeden her birey yetim ve öksüzdür. “Ağlarsa analar ağlar derlerdi ya, annelerin gözyaşlarını görebilirsiniz ama babaların gözyaşlarını asla. Bu onların ağlamadıklarını göstermez, onlar sadece yürekten ağlar” Murat Üstün "Babalar yalnızdır, babalar kalabalığın içinde de yalnızdır. Erkek olmak çok zordur, baba olmak ise imkânsız! Bunca zorluklara rağmen yine baba olan özel insanların önce kendi ellerimden başlamak üzere ellerinden öper saygıyla önlerinde eğilirim. Selam ve dua ile…
Yusuf ÇAKICI
Yalıhüyük / KONYA